| Konu: | Türkiye'de yaşayan Süryanilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 102 |
| Tarih: | 18.06.2020 |
TUMA ÇELİK (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülkeyi yönetenler yıllardır ülkenin geçmişinde yaşananları hatırlamayı istemiyorlar; daha doğrusu, inkâr ediyorlar. Ancak inkâr, geçmişin hakikatlerini değiştirmez ki; bu ülke bunları yeteri kadar tecrübe etti. Şunu unutmayalım: Yaşananları inkâr etmek yeni katliamların, yeni baskıların, yeni darbelerin yaşanmasına neden oluyor ve bu, ülkeyi bir adım bile ileriye götürmüyor. Bizim yaşadıklarımız bunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Bakın, yirmi dört saat dağ başında bir manastırda bulunan bir rahip sabahın köründe apar topar tutuklanıyor ve hapse konuluyor ki bu rahip, her an çağrıldığı yere gelen birisi.
Süryanilerin yaşadığı coğrafyada her yıl yangın çıktığı bilinmesine rağmen hiçbir tedbir alınmıyor. Çıkan yangınlara ise duyarlılık gösterilmiyor ve yangınlar kendi kendine sönene kadar devam ediyor.
Süryanilere ait binlerce yıllık mülkler gasbediliyor ve Süryanilerle hiçbir şekilde temasta bulunmayan Diyanet İşleri Başkanlığının kullanımına veriliyor. Büyük bir tepki ortaya çıkınca da iade ediliyor ama bir kısmı iç ediliyor ve bu aralıklı bir şekilde, her yıl, her zaman devam ediyor.
Lozan ve uluslararası antlaşmalara rağmen kimliğimizle yaşamamıza, dilimizi öğrenmemize, kültürümüzü geliştirmemize, kısacası yaşamamıza karışılıyor, izin verilmiyor, haklarımızı kullanmamıza izin verilmiyor. Karşı çıkınca da bizler "hain" diye saldırıya maruz kalıyoruz. Oysa bizler bu ülkeyi en az sizin kadar seviyor ve ona sahip çıkıyoruz. Aslında 1915'te yaşananlar, Süryanilerin "Seyfo" diye adlandırdıkları dönemde başladı bütün bunlar ve hâlâ devam ediyor. 1915 yılında bu topraklarda 700 bine yakın Süryaninin 500 bini yok oldu, yok edildi. Ülkenin değişik bölgelerinde yaşayan 300 bin insan katledildi, 200 bine yakın insanın da kimliği değiştirildi ya da göç etmek zorunda bırakıldı. 1924 yılında Hakkâri'de yaşayan 80 bin Doğu Süryani ya da Nasturi bu ülkeden sürgün edildi. Sürgün yollarında başlarına neler geldiğini ise hepimiz çok iyi biliyoruz.
1928 yılında Diyarbakır'da ve Mardin'de bulunan son iki Süryani okulu kapatıldı, yine aynı dönemde Mardin Deyrulzafaran'da altı yüz yıldan beri ikamet eden Süryani Kilisesinin Patriği bu ülkeden çıkarıldı. Bu politikalar, 1942 yılındaki varlık vergisi, 6-7 Eylül olayları ve daha sonra Kıbrıs olaylarında, Kıbrıs sorununda tekrarlandı. Bütün bu süreçlerde Süryaniler bir hedef hâline getirilerek bu ülkede yaşamaları engellendi, bu ülkeden göç etmelerine neden olundu.
Süryani çocukları, 1980 cuntasının bir ürünü olan zorunlu din derslerine girmeye zorlandı. Sırf bu yüzden, binlerce Süryani bu ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. 90'lı yıllarda 50'den fazla Süryani, faili meçhul cinayetlerle kurban edildi, katledildi. Karanlık güçlerin hedefi hâline gelen Süryaniler de bu topraklardan yine göç etmek zorunda kaldı.
Bütün bunlara rağmen Süryaniler, devletin tek bir çağrısını dikkate alarak diasporada oluşturdukları yeni yaşamlarını bırakıp bu ülkeye geri döndüler ama yine rahat bırakılmadılar. Sorunlarına çare bulunması için yıllar boyunca hiç kimse en ufak bir çaba sarf etmedi çünkü bugüne kadar iktidara gelenler, geçmişle hesaplaşmak istemiyor ve sorumluluklarını yerine getirmiyorlar. Bu yüzden sitemimiz, şikâyetimiz bütün iktidarlaradır; talebimiz de herkestendir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TUMA ÇELİK (Devamla) - Müsaade ederseniz bitiriyorum Başkan.
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
TUMA ÇELİK (Devamla) - Bizler, yaşanan bütün bu sorunları çözmenin ilk adımının geçmişle yüzleşmek olduğunu; geçmişte yaşanan olumsuzlukların bir daha tekrarlanmaması için de bunların ortaya konulmasını; sorumlularının tespit edilmesi, mahkûm edilmesi ve cezalandırılması gerektiğini düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, yaşanan olumsuzlukların yok sayıldığı bir ortamda insanlar için güvenli bir gelecek kurabilmenin imkânı yoktur. Bu yüzden hepimiz için, güvenli bir gelecek için, geçmişin mahkûm edilmesi gerekiyor. Bu, aynı zamanda ülkemizde toplumsal barışın ve ortak bir gelecek umudunun sağlanması için de önemli ve gerekli bir durumdur. Bu anlamda talebimiz, ortak bir ülkede eşit yurttaşlık temelinde, herkesin kendi kimliğini hiçbir kısıtlamaya maruz kalmadan yaşayabilmesidir diyor, 1915'te hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor, hepinize teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)