GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 1924 tarih ve 491 sayılı Teşkilâtı Esasiye Kanununun Bazı Hükümlerinin Kaldırılması ve Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında Geçici Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması ve Neden Olunan Mağduriyetlerin Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:103
Tarih:23.06.2020

HDP GRUBU ADINA HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında sözlerime görüşmekte olduğumuz kanunla ilgili başlayacaktım ancak Şırnak'ın Cizre ilçesinde şu an pandeminin geldiği boyut bu. Bütün ilçe kıpkırmızı hâlde ve vatandaşlar tedirgin; vatandaşlar ciddi bir önlemin alınmadığı konusunda tedirgin ve şikâyetçi. Birkaç gün önce Cizre ilçemizde vatandaşlarımız ve esnaflarımız kendi örgütlenmeleriyle bir karar aldılar. Esnaflarımız bir hafta boyunca veya duruma göre on gün boyunca kepenk açmama kararı vermişti ancak hemen sonrasındaki gün Şırnak Valisi ve Cizre Kaymakamı esnafları gezerek bu alınan kararı sabote etti; hatta, halk arasında, kepengini açmayan, dükkânını açmayan esnafların bilgilerinin alındığı ve haklarında işlem yapılabileceği endişesi sebebiyle de bir tedirginlik yaratıldı.

Öncelikle, bu hususun ilgililer tarafından dikkate alınarak gerekli tedbirlerin alınması ve söz konusu tedirginliğin giderilmesi için yurttaşlarımızın "cizreyebak" "hashtag"iyle başlattığı kampanyadan da görüldüğü üzere -vekillerimiz görebilir- bu durum ciddiyetini devam ettiriyor. Şu an Şırnak ilinde öncelikle Şırnak Devlet Hastanesi pandemi hastanesi ilan edilmişti ancak vaka sayılarının artışıyla birlikte Cizre, İdil ve Silopi hastaneleri de pandemi hastanesi ilan edildi ancak yine yetmedi, vaka sayıları o kadar arttı ki daha kullanıma açılmamış olan Şırnak Devlet Hastanesi de şu aşamada pandemi süreci sebebiyle kullanıma açılmış durumda.

Tüm bu sebeplerle tedbirlerin alınması ve ilgililerin gerek Türk Tabipleri Birliği yetkililerine gerekse de bölgenin seçilmişleri olarak bizlere bilgi vermesi konusunda buradan bir çağrıda bulunuyoruz çünkü ne Valilik ne İl Pandemi Kurulu hiçbir şekilde bilgi paylaşmıyor, halkı bu konuda hiçbir şekilde bilgilendirmiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, Anayasa Komisyonunda da biz, görüşülmekte olan Yassıada yargılamalarına ilişkin önerilerimizi, eleştirilerimizi, eksik bulduğumuz yanları belirtmiştik ve bu kanun teklifini önemli bulduğumuzu belirtmiştik ancak eksik olduğunu da tekrar ifade etmek isteriz. Bir ülkenin tarihinde yaşanan benzer durumlar ve çok daha ağır hukuk ihlalleri varken sadece bir dönemin ya da bir kesimin mağduriyetlerinin gündeme getirilmesini eksik buluyoruz. Merhum Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın idamının üzerinden neredeyse altmış yıl geçti yani yarım asrı aşkındır bir süre geçmiş. Aslında iadeiitibar da yapıldı, cenazeleri de devlet töreniyle defnedildi, birçok yere isimleri de verildi ancak yaşanılan bu darbeyle birlikte, yaşanılan bu cinayetlerle birlikte maalesef ki vicdanlar soğumamıştı ve mağdurların aileleri, gerekse de ülkenin demokrasisi huzura ermiş değildi. Ve bu sebeple teklif sahipleri bugün demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nde bunu yasama organına düşen başlıca görevlerden biri olarak telakki etmiş ve giderici ek düzenleme yapılmasını istemişlerdir. Evet, bu konuda hemfikiriz, gerekli bir düzenleme ancak ülkede gerçekten adaletin, hukukun üstünlüğünün tesisi isteniyorsa sadece merhum Menderes ve arkadaşlarına verilen hükümleri değil, 29 Ekim 1923'ten sonra İstiklal Mahkemelerinde verilen hükümleri, Şark İstiklal Mahkemesinde verilen hükümleri, Tunceli Kanunu'yla kurulan istiklal mahkemelerinde verilen hükümleri, 12 Mart 1971 askerî darbesi sonrası sıkıyönetim mahkemelerinde açılan davalarda verilen hükümleri, 12 Eylül 1980 askerî darbesi öncesi ilan edilen sıkıyönetim mahkemeleriyle, darbe sonrası sıkıyönetim mahkemeleriyle, devlet güvenlik mahkemelerinin, özel yetkili mahkemelerin verdiği hükümleri, darbeci Fetullah Gülen ve suç örgütüne hizmet ettiği anlaşılan savcılar tarafından yürütülen soruşturmalar sonucunda açılan davalarda verilen mahkûmiyetlerle hâlen devam eden yargılamalardaki hukuksuzluğu gelin hep birlikte ortadan kaldıralım. Bu şekilde ancak gerçek anlamda hakkaniyetli bir durum tesis etmiş oluruz.

Cumhuriyetin ilanından sonra istiklal mahkemeleri kurtuluş için değil verilen sözlerin tutulmamasına karşı çıkan halkı ve temsilcilerini susturmak için faaliyet göstermiştir. İdam sehpaları bu ülkede hiç boş kalmamıştır. 1921 Anayasası'yla kabul edilen yerel yönetimlerin özerkliği cumhuriyetin ilanından hemen sonra 1924 Anayasası'yla ortadan kaldırılmış baskıcı ve tekçi bir yönetim başlamıştır. 1920 Meclisinin konuşan, tartışan çok sesli yapısı ortadan kalkmış tek sesli bir Meclis oluşmuştur.

Haklı direnişlerin, hak arayışların karalanması, yalanlarla lekelenmeye çalışılması bu direnişlerin haklılığına ve meşrutiyetine leke düşüremez. 1960 darbesinde oy birliğiyle bu Meclisin bunu bir nevi mahkûm etmesinde görüldüğü gibi, bugün hep birlikte bunu mahkûm ediyoruz ancak dediğimiz gibi bunun gibi onlarca örnek var.

Yine, istiklal mahkemeleri haricinde Dersim olayı vardı. Dersim, Osmanlı'nın nüfuz edemediği özerk bir bölgeydi. Tunceli Kanunu 1935 yılında TBMM gündemine geldiğinde, sunuş konuşması yapan Şükrü Kaya bu gerçeği aslında itiraf eden bir konuşma takdim ediyor. Maksat Dersim'in özerkliğine son vermekti. Bu amacı gerçekleştirmek için katliama sebep olan askerî harekatın yanında Dersim'in önde gelenlerini idam etmek için sözde bir mahkeme kurulmuştu. Bu yargılamaların sonuçları da ortadan kaldırılmalıdır. Yassıada'da Menderes ve arkadaşlarını idam eden mahkeme ne kadar hukuka uygunsa Dersim'de Seyit Rıza ve arkadaşlarını, Diyarbakır'da Şeyh Sait ve arkadaşlarını, 12 Mart 1971 darbesinden sonra Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ı idam eden mahkeme o kadar hukuka uygun ve meşrudur. Yine, 12 Eylül 1980 dönemi sıkıyönetim mahkemeleri, devlet güvenlik mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler, Fetullah Gülen'e bağlı istihbarat, polis, jandarma ve savcıların yürüttüğü soruşturmalar sonucu açılan KCK davaları, HDP Eş Başkanları Sayın Selahattin Demirtaş'a ve Sayın Figen Yüksekdağ'a, sayın milletvekili arkadaşlarımıza ve belediye eş başkanlarımıza, yine yöneticilerimize karşı açılan davalar ve yargılamalar Yassıada yargılamaları kadar hukuka uygun ve meşrudur. Bu yargılamaların sonuçları da ortadan kaldırılmalı ve mağduriyetler telafi edilmelidir. Tabii, tarihte de, dediğimiz gibi, birçok örnek var; gerek istiklal mahkemelerinde gerekse de Tunceli Kanunu'nda bilindiği üzere o dönemde Dersim'e bir komutan vali, beldelere de asker kaymakam atanacaktı. Bugün yaşadıklarımız da aslında tarihin tekerrürü anlamına gelmekte. Aslında zihniyet hiçbir şekilde değişmemiş, bugün de Kürt halkının iradesi gasbedilerek belediyelerimize yine vali ve kaymakamlar kayyum olarak atanmakta. Dediğimiz gibi, bugün reva görülenler, yıllar önce, on yıllar önce yine Dersim'de halka reva görülmüştü.

Bugün, başta Sayın Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, milletvekilleri ve belediye eş başkanlarımız olmak üzere binlerce meclis üyemiz, il ve ilçe yöneticimiz ve üyemizin yargılandığı mahkemeler, Yassıada mahkemesi kadar -dediğimiz gibi- hukuka uygun ve adildir. Eğer Yassıada hukuka uygunsa bugün yapılan bu haksız, hukuksuz yargılamalar da hukuka uygundur diyebilirsiniz. AİHM'in Demirtaş, Kavala kararlarına uyulmuyorsa, Anayasa Mahkemesinin tahliye kararları uygulanmıyorsa, Cumhurbaşkanının "Karşı hamle yapar işi bitiririz." sözleriyle Demirtaş hakkında aynı iddialarla tutuklama kararı veriliyorsa, Kavala yeniden tutuklanıyorsa, Çağdaş Hukukçular Derneği üye ve yöneticisi avukatlar hakkında tahliye kararı veren mahkeme heyeti aynı gün dağıtılıp mahkemeye Anayasa Mahkemesinin hukuksuz karar verdiğine hükmettiği Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder'e mahkûmiyet kararı veren mahkemenin başkanı başkan yapılıyorsa bu yargılamalar ancak Yassıada yargılamaları kadar adildir ve bu uygulamaların sahiplerinin tarihteki yerleri de yine Yassıada darbecilerinin yeri olacaktır.

Tüm bunlarla birlikte size çağrımız şudur: Gelin, hukuktan, adaletten, hukukun üstünlüğünden bahsedeceksek tüm bu bahsettiğimiz hukuksuzlukları hep birlikte ortadan kaldıralım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika daha istiyorum.

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Zerre kadar hukuka, adalete bağlılığınız varsa hep birlikte, cumhuriyet tarihi boyunca işlenen suçlara, kanamaya devam eden yaralara çare arayalım. Soy bağı koparılmış Dersimli çocukların soy bağlarını kuralım. Seyit Rıza'nın, Şeyh Sait'in ve arkadaşlarının, Saidi Kürdi'nin naaşlarının nerede olduğunu bulalım. Faili meçhulleri araştıralım, İbrahim Kaypakkaya ve yüzlerce devrimcinin işkenceyle katledilmesini araştıralım, yargısız infazları araştıralım, hakikatleri araştıralım, mağdurları ve mağduriyetleri belirleyelim, telafi edici tedbirler alalım.

Tüm bu saydıklarımızla birlikte bugün hâlen devam eden bir durum daha var. Faili meçhule kurban giden çocuklarını, eşlerini, akrabalarını arayan aileler -iktidarınız döneminde hâlâ toplanmalarına izin verilmiyor- coplanıyor, gazlanıyor. Bu durum da bu ülkenin demokrasisi için büyük bir ayıptır. Tüm bunların göz önüne alınarak ortak bir aklın geliştirilmesini uygun görüyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)