| Konu: | Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 24.06.2020 |
MHP GRUBU ADINA SERMET ATAY (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 216 sıra sayılı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yeni adıyla Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda yargılamanın hızlandırılması, adil yargılanma hakkının daha etkin sağlanması amacıyla yargı camiasından gelen talepler, Anayasa Mahkemesi kararları, Yargıtay ve bölge adliye mahkemesi uygulamaları dikkate alınarak hazırlanan bu teklif Genel Kurulda görüşülmek üzere önümüze gelmiş bulunmaktadır. Bu teklif maddeleri incelendiğinde kanunun 3, 20, 102 ve 398'inci maddelerinde yer alan bazı hükümlerin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği, boşluk doğan bu hususta yeni düzenlemelerin yapılmasının gerekli olduğu anlaşılmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2011 tarihinden itibaren kanunun bazı hükümleri, özellikle uygulayıcılar ve doktrin tarafından eleştirildi. Bu hususta mahkeme kararlarında, Yargıtay içtihatlarında, üniversitedeki akademisyenler ile avukatların çeşitli şekillerde kanuna yönelik eleştirileri ve uygulama önerileri bu kanun teklifinde değerlendirilmiş bulunmaktadır.
Bu kanun teklifinin 20'nci maddesiyle, 6100 sayılı HMK'ye 183/A maddesi eklenerek asliye ticaret mahkemesi gibi belirli nitelikteki davaları heyet önünde gören mahkemelerin çalışma yöntemi açıklığa kavuşturulmaktadır. Düzenlemeyle, naip hâkim görevlendirilmesine imkân sağlanarak toplu mahkemelerde yapılan yargılamanın hızlanması sağlanacaktır. Bunun yanında, getirilen düzenleme sayesinde 5235 sayılı Kanun'un 5'inci maddesiyle yeknesaklık sağlanmış olmaktadır.
Yasa teklifinin 21'inci maddesiyle, sözlü yargılama usulünü düzenleyen HMK'nin 186'ncı maddesinde yargılamanın nedensiz yere uzamasını, suistimali engelleyici nitelikte bir düzenleme yapılmaktadır. Her ne kadar sözlü yargılama, hukuk yargılamasının en önemli aşaması kabul edilse de HMK yürürlüğe girdikten sonra, geçen süre zarfında sözlü yargılama aşamasının tahkikat bittikten sonra yargılamayı uzatmak için bir araç olarak kullanıldığı görülmüştür. Bu düzenlemeyle, sözlü yargılamanın tahkikatın tamamlanmasından itibaren iki hafta içerisinde yapılması sağlanarak bu suistimal engellenmiş olacaktır.
Yasa teklifinin 22'nci maddesiyle, HMK'nin 206'ncı maddesinde değişiklik yapılarak imza atamayan kişiler, okuma yazma bilenler ve okuma yazma bilmeyenler olarak ikili ayrıma tabi tutulmuşlardır. Düzenlemeyle, okuma yazma bildiği hâlde imza atamayanların geçerli bir şekilde senet imzalaması için noterler tarafından onaylama işlemi zorunlu kılınmış olup okuma yazma bilmeden imza atamayanların geçerli bir şekilde senet imzalaması için düzenleme işlemi zorunlu kılınmıştır. Böylelikle her iki durum, korunan menfaat dengesine göre birbirinden ayrılmış olmaktadır.
Yasa teklifinin 23'üncü maddesiyle, HMK'nin 215'inci maddesinde değişiklik yapılarak adi senetlerin hüküm ifade edeceği tarihle ilgili önemli bir belirleme yapılmaktadır. Doktrin ve yargı uygulaması işbu olumlu düzenlemeyi destekler niteliktedir. Yapılan düzenlemeyle, doktrin ve yargı kararlarıyla sabit olan adi senetlerin geçerli olacağı tarihi belirleyen uygulama kanunlaştırılmış olmaktadır.
Yasa teklifinin 24'üncü maddesiyle, hukukun önemli bir ilkesi gereği hiç kimse kendi düzenlediği belgeyi kendi lehine delil olarak kullanamaz, dayanamaz. Bu ilkeye rağmen HMK'nin 222'nci maddesinin lafzından, yargılamanın karşı tarafın ticari defterlerinden hiçbir kayıt içermemesi hâlinde kendi ticari defterlerine dayanan taraf lehine delil teşkil edebilmesine imkân tanıdığı sonucu çıkmaktaydı. Bu düzenleme hemen hemen tüm hukukçular tarafından eleştirilmekteydi. HMK'nin 222'nci maddesinde yapılan bu düzenlemeyle, yargılamanın tarafının kendi düzenlediği ticari defterlere bağlayıcı bir delil olarak dayanabilmesinin yolu kapanmış olmaktadır.
Yasa teklifinin 25'inci maddesiyle, HMK 281 düzenlemesinde değişiklik yapılarak bilirkişi raporlarına, karşı beyan ve itirazlarda bulunmak üzere verilen sürelerin uzayabilmesine imkân tanınmıştır. Dava dilekçesine karşı süre uzatım talebinde bulunulabilmesine rağmen yargılamada büyük öneme sahip, dava ve cevap dilekçelerinden daha kapsamlı olabilen bilirkişi raporlarına karşı süre uzatım talebinde bulunulmaması bir çelişki oluşturmaktaydı, bu düzenlemeyle bu çelişki giderilmiş olmaktadır.
Yasa teklifinin 26'ncı maddesiyle, HMK 290 düzenlemesinde keşif sırasında hâkimin tüm işlemleri yazması gerekliliği belirtilmesine rağmen uygulamada hâkimlerin keşif yeri ve mahalliyle ilgili gözlemlerini keşif tutanağına yazmadığına rastlanılmaktaydı, hâkimin keşif konusu ve mahalliyle ilgili gözlemleri yazması bir zorunluluk olarak düzenlenmiş, böylelikle keşifte yapılacak işlemler açıklığa kavuşturulmuştur.
Yasa teklifinin 27, 28 ve 29'uncu maddeleriyle, değişiklik paketiyle HMK'ye 305/A maddesi eklenerek uzun zamandır eleştirilen bir boşluk giderilmiştir. Mevcut düzenlemeyle hâkimin tarafların taleplerinden biri veya birkaçı hakkında veya talep olmasa dahi hüküm kurulması gereken -yargılama giderleri gibi- hüküm kalemleri hakkında hüküm kurmaması hâlinde bu eksiklik tashih ve tavzih yoluyla giderilmemekteydi. Diğer bir ifadeyle, böyle bir eksiklik olması hâlinde bu eksikliğin giderilmesinin tek yolu istinaf veya temyiz etmekti. Yapılan bu düzenlemeyle, yargı kararlarının sırf bu sebeple istinaf ve temyiz edilebilmesi zorunluluğu ortadan kaldırılmış olmaktadır. Böylelikle kararlar sırf bu sebeple istinaf ve temyiz edilmeyecek, unutulan hüküm kalemleri ilk derece mahkemesinin hükmüne eklenebilecektir.
Yasa teklifinin 30 ve 31'inci maddesiyle, feragat, kabul ve sulh işlemlerinin hüküm kesinleşmeden önce yapılabileceği doktrin ve yargı kararlarında kabul edilmekteydi ancak ilk derece mahkemesinde hüküm verildikten sonra feragat, kabul ve sulh işlemleri bulunması hâlinde, feragat, kabul ve sulha yönelik kararı kimin vereceği tartışmalı bir husustu, HMK 310 ve 314'üncü maddesi hükmünde yapılan düzenlemeyle ilk derece mahkemesinde hüküm verilmesinden sonra, bu şekilde bir işlem yapılması hâlinde, bu işleme yönelik kararın kimin tarafından verileceği, yargı kararlarını da kabul edildiği şekliyle açıklığa kavuşturmuş olmaktadır.
Yasa teklifinin 32'nci maddesiyle, HMK 317'nci maddede değişiklik yapılarak uygulamadaki adıyla, dava dilekçesine karşı süre uzatım talebinde bulunulması ve mahkemece bu talebin kabul edilmesi hâlinde sürenin hangi tarihten itibaren uzatılacağına ilişkin tartışma sonlandırılmış olmaktadır.
Yasa teklifinin 33'üncü maddesiyle, dava açılışında ödenen başvuru harcı esasında yargılama gideri olmasına rağmen HMK 323 düzenlemesinde yargılama gideri olarak kabul edilmemekteydi, 323'üncü maddede yapılan değişiklikle başvuru harcının da yargılama gideri olarak kabul edilmesi olumlu bir gelişme olmuştur.
Yasa teklifinin 35'inci maddesiyle, mevcut düzenlemede, yokluğunda ihtiyati tedbir kararı verilmesi hâlinde, bu karara itiraz üzerine verilen kararın istinaf edilebilmesi mümkün olmasına rağmen yüzüne karşı ihtiyati tedbir kararı verilen tarafın bu karara karşı istinaf hakkı bulunmamaktaydı, HMK 341'de yapılan bu düzenlemeyle "kararların yüze karşı mı yoksa tarafın yokluğunda mı verildiği" şeklindeki gerekli olmayan ayrım ortadan kaldırılmış olmaktadır.
Yasa teklifinin 36'ncı maddesiyle, yürürlüğe girdiği tarihten bu yana hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesinde olumlu katkıda bulunan bölge adliye mahkemelerinin hangi hâllerde duruşma yapmadan karar verilebileceği doktrinde çeşitli tartışmalara sebep olmuştur, HMK 353 hükmünde yapılan düzenlemeyle uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmış olması hâlinde duruşma yapılmadan karar verilebilecek, böylelikle istinaf yargılaması daha da hızlandırılmış olacaktır.
Yasa teklifinin 37'nci maddesiyle, bölge adliye mahkemesinin uyuşmazlığı duruşma açarak esastan incelemesi hâlinde esastan ret şeklinde hüküm oluşturup oluşturmayacağı tartışmalı bir husustu, HMK 356'ncı madde hükmünde açık bir şekilde düzenleme yapılarak bölge adliye mahkemesindeki yargılama sonucunda "esastan ret" şeklinde karar verilebileceği düzenlenmiş ve böylelikle tartışma giderilmiştir.
Yasa teklifinin 38'inci maddesiyle, mevcut HMK'de 358'nci madde hükmünde giderlerin ne zamana kadar yatırılacağı bilinmemekte ve giderlerin yatırılmaması hâlinde yargılamanın sırf bu sebeple uzamasına sebep olunmaktaydı, maddede yapılan değişiklikle giderlerin yatırılması hususundaki belirsizlik giderilerek istinaf yargılamasının daha hızlı ve etkin bir şekilde yapılabilmesine imkân sağlanmış olmaktadır.
Yasa teklifinin 39'uncu maddesiyle, HMK 359 hükmünde yapılan düzenlemeyle, sırf gerekçe yazmak adına hukuki güvenlik açısından gerekli olmayan hususlara gerekçeli kararda yer verilmesi zorunluluğu ortadan kaldırılmıştır. Değişiklikle emek ve zamandan tasarruf sağlanacaktır.
Yasa teklifinin 40'ıncı maddesiyle -güncel hukuk usulü mevzuatında "merci" kavramı yer almamaktadır- HMK'nin 363'üncü maddesinde değişiklik yapılarak "merci" kavramı, doğru bir kullanım olan "yargı yeri" kavramıyla değiştirilmektedir.
Bütün bu değerlendirmeler ışığında, yasa teklifi üzerine yapmış olduğumuz inceleme ve değerlendirmede kanun teklifinin yasalaşması hâlinde, hedeflenen yargılamanın hızlanması, adil yargılanma hakkının daha etkin sağlanması amaçlarının gerçekleşebileceği, uygulamada -özellikle avukat meslektaşlarımızın- hukuki anlamda birçok aksayan ve yargılamayı gereğinden fazla uzatan HMK'nin bazı maddelerine açıklık getireceği ve faydalı olacağı kanaatindeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERMET ATAY (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.
SERMET ATAY (Devamla) - Bu kanun teklifinde emeği geçen milletvekillerimize, yargı mensuplarımıza ve akademisyenlerimize teşekkür ediyoruz.
Kanunun Türk yargısına hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)