GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:43
Tarih:17.12.2012

CHP GRUBU ADINA REFİK ERYILMAZ (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 5'inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe gelirlerinin büyük bölümü, vergilerden sağlanmaktadır. Maalesef, Hükûmet, vergide adaleti sağlayamadığı için her sıkıştığında dünyadaki en adaletsiz vergi toplama yöntemi olan dolaylı vergilere başvurmaktadır. Dünyanın birçok ülkesinde dolaylı vergilerin, toplanan tüm vergiler içerisindeki payı yüzde 30-35 iken, Türkiye'de bu oran yüzde 65 civarındadır. Bu vergi toplama yöntemi, ülkemizi adaletsiz vergi tahsilatında dünyanın sayılı ülkelerinden biri hâline getirmiştir.

Dolaylı vergiler, zenginden de fakirden de aynı miktarda vergi alınması anlamına gelmektedir. Bu durum, vergi adaletinin bozulması sonucunu doğurmaktadır. Kamunun kaynaklarını har vurup harman savuranlar, devlet bütçesini yönetmekte aciz olanlar, iş memura, çiftçiye, işçiye, esnafa, emekli, dul ve yetime gelince enflasyona ezdirmekte hiç tereddüt etmemektedir. Her sıkıştığında yeni vergileri vatandaşın sırtına yükleyerek devlet ve bütçe yönetilmez. Bu, vatandaşa yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Siz iğneden ipliğe her şeye zam yapacaksınız, sonra gerektiğinde kullanılabilecek ödeneklerden ödenek aktaracaksınız, bu da yetmeyecek, evdeki hesabınız çarşıya uymayınca da yeni vergi silahıyla vatandaşlarımıza yükleneceksiniz. Bu tür vergi uygulamaları bir tek, Deli Dumrul hikâyesinde, bir de bu iktidarın adalet anlayışında mevcuttur.

İki yıldır asgari ücretin alım gücü yerinde sayıyor. Halkımızın büyük bir bölümü, açlık sınırının altında yaşam savaşı veriyor. Şu anda 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının 1.100 TL, yoksulluk sınırının da 3.350 TL olduğundan haberiniz var herhâlde. Asgari ücreti açlık sınırının altında tuttunuz, maaşları erittiniz, zam ve vergilerle hayatı çekilmez hâle getirdiniz. Halkın yüzde 70'ini fakirleştirdiniz. Bir tarafta yoksulluk, öbür tarafta şatafatlı hayat? Geniş halk yığınlarını tefecilerin eline düşürdünüz, borçlu olmayan bir tek memur dahi bırakmadınız.

Hükûmet, bütçe açığını kapatmak için sürekli zam yapıyor. Ülkemizde zengin daha zengin, fakir ise daha fakirleşiyor. Sosyal adalet bunun neresinde? Bu ülkede sosyal adalet kalmamıştır, ülkede vahşi bir sömürü düzeni vardır. Aslında gerektiğinde kullanılabilecek ödeneklerle ilgili çok şey söylenebilir. Bu bütçe, uygulanan ekonomik politikaların, bütün toplumu kucaklayan, adil ve eşit bir ekonomik politika olmadığını açıkça ortaya koymuştur.

Bütün bu eziyet yetmiyor gibi bir de küresel güçlerin çıkarlarına hizmet eden bir dış politika anlayışıyla hem ülkemiz hem de bütün bölge büyük bir felaket ve çatışma ortamına sürüklenmektedir. Ülkemizde vatandaşımız kan ağlarken, memurumuza yüzde 3 zam reva görülürken bugün sayıları 140 bini aşan Suriyeli sığınmacılara 425 milyon 833 bin 150 TL harcama yapılmakta tereddüt edilmemektedir. Tabii, bu, sadece beyan ettiğiniz rakam, çeşitli kaynaklarda ise Sayın Ahmet Davutoğlu'nun Birleşmiş Milletler toplantısında dile getirdiği harcama, 548 milyon 669 bin 750 Türk lirasıdır.

Değerli milletvekilleri, Suriyeli sığınmacılar için gösterdiğiniz bu hassasiyet, neden bu ülkenin ihracatçısına, nakliyecisine, turizmcisine, memuruna, işçisine, emeklisine ve toplumun diğer kesimlerine gösterilmemektedir? Sınıra yakın illerde iş yapan esnafımızın ve diğer meslek erbabının, Suriye krizi nedeniyle uğradığı büyük ekonomik kayıplarını gidermek için bugüne kadar en ufak bir çalışma dahi yapılmamıştır. SSK, BAĞ-KUR primleri ve tahakkuk eden vergilere yönelik bir öteleme veya indirim yapılması talepleri dahi dikkate alınmamıştır.

Orta Doğu'ya açılan Bab-Al Hawa Sınır Kapısı başta olmak üzere, Suriye'yle olan bütün sınır kapılarımız, Hükûmet tarafından desteklenen silahlı gruplar tarafından tahrip ve talan edilmiş ve kapatılmıştır. Bu kapıların kapanmasıyla birlikte bölge ekonomisi felç olmuştur. Şu anda iki şey ihraç ediyoruz: Bir, silah; bir de, terörist. Bunun karşılığında da bol bol mülteci ve sığınmacı ithal ediyoruz arkadaşlar.

Küresel güçlerin Orta Doğu'daki çıkarlarını korumak için özel bir çaba içerisinde olan Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu, maalesef, Suriye'de bin yıldır barış ve kardeşlik ortamında yaşayan Kürt ve Türkmen kardeşlerimizi de bu kirli emperyalist savaşın bir parçası hâline getirmeye çalışmaktadır. Yaptığı son açıklamadan bunu anlıyoruz.

Sayın Davutoğlu, bu savaş kimin savaşı? Bu savaşta kimler kazançlı çıkmıştır? Türkiye halkı ya da Suriye halkı mı yoksa hizmet ettiğiniz küresel güçler mi? 19 ülkeden getirttiğiniz mücahit ve paralı askerler mi Suriye'ye barış ve demokrasiyi getirecek? Sayın Davutoğlu, sözde, Suriye halkına özgürlük ve demokrasi getirecektiniz, ama unutmayın ki demokrasi yerine kan, gözyaşı, yıkım ve ölüm getirdiniz. Suriye'de yaşanan bütün bu ölüm ve yıkımlardan silahlı muhalif gruplara destek verenlerin de sorumlu olduğu, olacağı unutulmamalıdır.

Sayın Başbakan ve Dışişleri Bakanına soruyorum: Her türlü destek verdiğiniz ve "özgürlük savaşçısı" olarak tanımladığınız bu grupların Suriye'de gerçekleştirdikleri bombalı intihar saldırıları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu saldırılarda hayatını kaybeden Suriyeli sivil ve çocukların ölümünden kimler sorumludur? On beş gün önce Suriye'de bir ilkokula yapılan havan topu saldırısında 29 ilkokul öğrencisi hayatını kaybetmiştir. Suriye halkının bu ölümlerden sizleri sorumlu tuttuğunu biliyor musunuz? Bugüne kadar bu grupların gerçekleştirdiği onlarca terör saldırısını neden kınama gereği dahi hissetmiyorsunuz? Yoksa, bu eylemleri meşru mu görüyorsunuz? Başbakanın ve Dışişleri Bakanının bu sorulara mutlaka cevap vermesi gerekmektedir. Yoksa "Benim teröristim iyidir." anlayışı içinde misiniz? Terörün nereden ve kimden gelirse gelsin lanetlenmesi gerektiğini söyleyen sizler değil miydiniz?

Değerli milletvekilleri, Türkiye-Suriye sınırı kevgire dönmüş durumda. Başta silah ticareti olmak üzere, mazot, hayvan, çalıntı araç, zeytinyağı ve diğer bir sürü alanda kaçakçılığın başını alıp gittiğini biliyor musunuz? Bölge, resmî görevlilerimizin hâkimiyetinden tamamen çıkmış, silahlı grupların hâkim olduğu bir alana dönüşmüştür. Maalesef, vatandaşlarımızın yaşadığı bütün bu sıkıntılar, Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun "stratejik derinlik" dediği, aslında stratejik gerginlik politikasının bir sonucudur.

Değerli milletvekilleri, ulusal ve uluslararası basına yansıyan haberlere göre, ABD'nin talimatıyla kurulan Suriye Ulusal Koalisyonunun Katar'ın başkenti Doha'da -sayın AKP'li milletvekillerin dikkatini çekmek istiyorum- 3-11 Kasım 2012 tarihinde, yeniden yapılanma toplantısı yapıldığı iddiaları yer almıştır. Dışişleri yetkililerinin de katıldığı adı geçen yeniden yapılanma toplantısına ABD, Türkiye, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri dışişleri bakan ve yetkilileri katılmıştır. Konferansa katıldıktan sonra Konferanstan çekilen Kuveytli yetkili bir milletvekilinin beyanlarına dayandırılan haberde, bu toplantının sonunda 12 maddelik gizli bir anlaşmanın yapıldığı haberleri yer almıştır. Toplantıya katılmadığı hâlde bu gizli anlaşmada İsrail lehine önemli kazanımlar sağlayan maddelere yer verildiği anlaşılmaktadır. Bu maddeler arasında? Arkadaşlar, "Doha'da gizli anlaşma" basında bir haftadır işleniyor ama maalesef bugüne kadar hiçbir AKP Hükûmeti yetkilisinden, Dışişleri Bakanından herhangi bir açıklama yapılmıyor.

Bakın, size birkaç maddesini okumak istiyorum:

Suriye, Golan'dan sadece siyasi yollarla hak talep edebilir.

İsrail ile Suriye arasındaki barış görüşmeleri, ABD ve Katar'ın gözetiminde gerçekleştirilecektir.

7'nci madde: Katar'ın doğal gaz boru hatlarının?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

REFİK ERYILMAZ (Devamla) - ?Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa Birliği ülkelerine aktarılmasına müsaade edilecektir.

8) Türkiye'nin, Atatürk Barajı'ndan boru hatlarıyla Suriye üzerinden İsrail'e su taşınmasına müsaade edilecektir.

10) İran, Rusya ve Çin ile ilişkiler sınırlandırılacak -burada altını çizerek ifade ediyorum- Filistin direniş hareketleriyle ilişkiler kesilecektir.

Hani siz İsrail'e karşıydınız?

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Eryılmaz.

REFİK ERYILMAZ (Devamla) - Hani Filistin davasına ne oldu?  İsrail'in katılmadığı bir toplantıda yapılan ikili anlaşma. Dışişleri Bakanı yalanlasın o zaman. (CHP sıralarından alkışlar) 

RECEP ÖZEL (Isparta) - Gazete kupürünü okuyor, gazete kupürü bu ya!

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Dışişleri Bakanı yalanladı onu.

REFİK ERYILMAZ (Devamla) - Dışişleri Bakanı, açıklama yapsın.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Aydınlık gazetesi mi o?

REFİK ERYILMAZ (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)