| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 17.12.2012 |
BDP GRUBU ADINA ADİL KURT (Hakkâri) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5'inci madde üzerine partimizin görüşlerini açıklama üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi selamlıyorum.
Tabii ki, bütçeyi konuşuyoruz, yavaş yavaş sonuna doğru da geliyoruz ama bir bütün olarak bütçeyi maddelerde değerlendirme şansına sahip oluyoruz. Bu nedenle de benim de değerlendirmem biraz yapısal soruna ilişkin olacak ama yapısal sorunun merkezine de Bakanlar Kurulunun kendisini koymak gerekir. Çünkü, Türkiye'de ekonomideki yapısal bozukluk, temelinde kabinedeki yapısal sorunlardan kaynaklanıyor.
Şimdi, geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakanın bir vesileyle yaptığı bir açıklama var: "Fırsat bulsak Bakanlar Kurulunun sayısını 15'e indireceğiz." demişti. Ben naçizane önerilerimi paylaşacağım. Çünkü, hakikaten, Bakanlar Kurulu, özellikle, ekonomiyi yöneten bakanlar açısından, bakanlıklar açısından ciddi bir yapılanma sorunu vardır, biz de önerilerimizi paylaşacağız.
Öncelikle, 25 bakan artı Başbakandan oluşan bir kabine yapısından söz ediyoruz. Şimdi, 4 Başbakan Yardımcısı, 21 icracı bakanlık? Değerlendirdiğimizde, öncelikle ekonomi konusundaki çok başlılık, geçtiğimiz günlerde, aylarda Hükûmet içerisinde de sık sık gündeme geldi "frenci, gazcı" fasılları çok tartışıldı. Bu nedenle, ben önerilerime buradan başlıyorum.
Öncelikle, ekonomideki bu çok başlılığın bakanlıklar düzeyinde asgariye indirilmesi gerekir yani Ekonomi Bakanlığını, Kalkınma Bakanlığını, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını -bence bunları- Maliye Bakanlığı bünyesinde çok rahat bir şekilde birleştirip? Diğer bakanlıklar zaten mevcut durumda bu bakanlığın genel müdürlükleri gibi duruyor.
Gençlik ve Spor Bakanlığını Millî Eğitim Bakanlığından ayırmanıza gerek yok, onu da Millî Eğitim Bakanlığına bağlı bir genel müdürlüğe dönüştürürsünüz. Çok rahat, bir sayıyı da oradan eksiltmiş olursunuz.
Tarım, Orman ve Su İşleri bakanlıklarını ayrıştırmaya hiç gerek yok, birleştirebilirsiniz. Burada da, geçmişte de zaten bu şekildeydi, gene çok rahat birleştirebilirsiniz.
Dışişleri Bakanlığı önemli ama bir AB Bakanlığı var, hakikaten, üzerinde nereden değerlendirme yapacağız, onu bilmiyoruz. Yani boş bir bakanlığın üzerinde dolu değerlendirme yapmak çok mümkün değil. Dışişleri Bakanlığına bağlı bir şube müdürlüğü durumuna getirirseniz, mevcut durumdaki işlevi görmüş olur.
Dolayısıyla, ben buradan, kestirmeden yaptığım hesaplamada, 6 eksiltiyorum, 4 de siz eksiltin, zaten 15 sayısını bulmuş olursunuz.
Şimdi, bir Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak bütçe üzerinde hesapladım. Parti adına yapılan görüşmeleri, grup adına yapılan görüşmeleri hesabın dışında tutarak söylüyorum. Sayın Başbakanın kapanış konuşmasını da dâhil ederek, onu da dinlemiş varsayarak ifade ediyorum, Hükûmet üyelerini tam 77 defa dinlemiş oluyoruz. Bu bütçeyle ilgili olarak her bakan komisyonda ikişer defa, bir de burada konuşuyor; üçer defa. 25x3=75; 2 de Başbakanın konuşmasını üzerine koyduğunuz zaman 77 sayısını buluyorsunuz.
Şimdi, bu rakama niye ihtiyaç duydum, biliyor musunuz? Lokman Hekim'in bir fıkrasını size anlatacağım, meramımı da ondan sonra ifade edeceğim. Lokman Hekim'e sormuşlar, demişler ki: "Diş ağrısının, çürüyen dişin bir tedavisi yok mudur?" Lokman Hekim demiş: "Var." "Nedir?" demiş. Saymış, üst üste 77 ilaç koymuş ama en üste de bir kerpeten koymuş. Demiş: "Bu, 77 ilacı kullanırsınız ama en son o dişi çekmek zorundasınız."
Çürümüş bir sistemi cilalayarak, parlatarak siz, halka satamazsınız. Bakın, bu bütçenin halk açısından ilk icraatı, 2013 yılının ilk ayında zamdır. 2013 yılının ilk ayında siz ideolojik zamlardan başlayarak zam yapmaya başlayacaksınız. Bu bütçe, bu Mecliste onaylandıktan sonra halka ilk yansıması zamdır. Dolayısıyla, çürümüş bir yapının, bu neoliberal ekonomik sentezlerle oluşturulan bu bütçe yapısının halka yararının dokunacağı bir şeyi yok. Zamlarla halka gittiğiniz bir bütçe yapısını, bu halka bu kadar anlatmak için kendinizi paralamanıza gerek yok. Bakın, sadece Hükûmet yetkililerinin konuşmalarını saydım. Burada AKP grubu adına söz alanların çetelesini tuttum, hesapladım, onlar da tam 96 kez görüş belirtmişler bu bütçe üzerinde. Şu ana kadar, bugün itibarıyla söylüyorum, 96 kez açıklama yapmışlar.
Şimdi, başından itibaren dedik ki her bütçenin bir ruhu olur, her bütçenin bir ruhu vardır yani bütçeyi salt rakamlarla tarif edemezsiniz, tanımlayamazsınız. "Bu yıl önümüze koyduğunuz bütçenin ruhu militaristtir." dedik. Bir savaş bütçesidir, savaş olasılığına binaen hazırlanmış bir bütçedir ve bütçe açığına esasında bakan biz, 33,5 milyar olarak hesapladık ama bu sapma biraz daha fazla olabilir. Bu olasılığı neye göre yapıyor? Bölgede bir savaş durumu söz konusu olursa tabii ki sapma biraz daha büyür.
Tabii, bu son dönemlerde Hükûmetin içerisinden, AKP Grubu içerisinden demokrasiye yönelik? Bazen, bilmiyorum yani akşam yatıp gece rüya mı görüyorlar, sabah kalktıklarında farklı şeyler söylüyorlar. Umarım o rüyalarının etkisinde kalarak bu söylemlerini devam ettirir ve demokratik yaşama ilişkin söylemlerini geliştirirler. Mesela Sayın Bülent Arınç, bir milletvekilimizi kastederek diyor ki: " Ben o milletvekilinin gördüğü işkenceleri görmüş olsaydım ben de dağa giderdim. E, doğru söylüyor ama gitmedik biz, buradayız. Sadece bir milletvekili değil, bakın, bizim sıralarda oturan milletvekillerinin toplam cezaevi yatmışlığı 300 yılın üzerindedir ama buradayız. Sorunun demokratik yöntemlerle çözümünü arzulayan bir yapıyı konuşmaya çalışıyoruz sizlerle.
Bu ülkede Kürtlerin üzerinden sadece 12 Eylül silindiri geçmedi. Ama çok iyi biliyorum, ezen-ezilen ilişkisinde ezenler, yaptıkları uygulamalardan pişmanlık duydukları andan itibaren çözüm kapısı aralanıyor. Umut ediyorum, bu, bir pişmanlık vesilesidir, belirtisidir; yapılan uygulamalardan bir pişmanlık duyulmuş olsun ve bugünden sonra geçmişte konuşulanları tekrar konuşmak durumunda kalmayalım.
Sayın Bülent Arınç aynı gün yine bir açıklama, iyi bir açıklama daha yapmıştı ama pek gündemde kalmadı; bu TMK'yla ilgili yaptığı bir açıklama vardı. Bir de, bu açıklamayı yaparken sanki Parlamentoda hiç kimse TMK'yı, Terörle Mücadele Kanunu'ndaki antidemokratik yapıları, antidemokratik uygulamaları gündeme getirmiyormuş gibi bir algı yansıtılıyor dışarıya. Bu da doğru değil ama hakikaten bu konuda niyetiniz varsa, bir iyileştirme yapma niyetiniz varsa, TMK'yı ortadan kaldırıp demokratik bir yasayı gündeme getirme gibi bir arzunuz varsa -geçenlerde de söyledik- buyurun getirin. Düşünce ve fikir özgürlüğü önündeki her türlü engeli kaldıralım. Bir tek şart koşuyoruz: Şiddet içermediği sürece herkes düşüncesini özgürce ifade edebilsin. Buyurun getirin. Ama bugünkü uygulamalar, 12 Eylül uygulamalarından farklı değildir.
Niye sadece 12 Eylül sizin açınızdan bu ülkede günah keçisidir? Bakın, bir fotoğraf göstereceğim size. Bir buçuk ay önce bu fotoğraf Yüksekova'da çekildi. Allah'a secde duran insanlar bunlar, Fatiha okuyan insanlar bunlar. Nasıl bir muameleye tabi tutuldu bu insanlar? Namaz kılan insanlara ne yaptı bu ülkenin polisi? Gaz bombasıyla saldırdı. Bu insanlar namaz kılıyor.
12 Eylülde bu kadar olmamıştı. 12 Eylül uygulamalarından pişmanlık duyuyorsanız bundan da pişmanlık duyduğunuzu ifade etmeniz gerekiyor. 12 Eylül zulümse, bugünkü de katmerli zulümdür. Bu fotoğraftan pişmanlık duyuyor musunuz? Secdeye duran insanlara gaz bombasıyla, tazyikli suyla saldırmak hangi vicdana sığar, neyle izah edilir? Bir bütün olarak bu uygulamalardan?
FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) - Nerede olmuş o?
ADİL KURT (Devamla) - ?evet, pişmanlık duyuyorsanız çözüm yoluna girilmiştir demektir. 12 Eylül uygulaması değildir bu. 12 Eylülde bu kadar insan tutuklanmamıştı, 12 Eylülde bu kadar siyasi tutuklu yoktu. Gelin, pişmanlık duyuyorsanız, sil baştan yeni bir sayfa açalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla) - Evet, geçmişi artık konuşmayalım, yaraları depreştirmeyelim, acıları kaşımayalım diyelim ve çözümü gerçekten konuşalım ama bu fotoğraf, siz çözümü konuşmadığınız sürece, bu fotoğraf önünüzde duracaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kurt.
ADİL KURT (Devamla) - Namaza duran insanlara bu şekilde saldırıldığı, insanların kafasında, hafızasında yer edinmiştir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)