GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:105
Tarih:30.06.2020

AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, bu corona vesilesiyle üç aydır ben bu kürsüde söz almadım, dolayısıyla bazılarınız açısından bir dış politika güncellemesi yapılamadı ama ben bu fırsatı değerlendireceğim. AKP sıralarının boş olması üzücü ama arkadaşlara söylerseniz tutanaklardan okurlar.

Öncelikle, Sayın Çavuşoğlu'na teşekkür etmek isterim. Geçen akşam bir televizyon programına çıktı ve Libya tezkeresi konusunda, sipariş ettiği bir soruya cevap verdi. "Sipariş ettiği" diyorum çünkü gazeteci, evvelden bilgilendirilip "Sen bana bu soruyu sor, ben de bu cevabı vereceğim." kurgusuyla yaptı bunu. Şunu sordu gazeteci, "Bu muhalefet tezkereye 'hayır' dedi, herhâlde bugün pişmanlardır." dedi. Enteresan bir soruydu ve Sayın Çavuşoğlu buna cevap verdi, dedi ki: "Ben o tezkere öncesinde muhalefet partilerini ziyaret ettim, -"muhalefet partileri" dediği zaman bizi ve Cumhuriyet Halk Partisini kastediyor- ve altı ay evvel, bugün ne olacaksa onlar konusunda kendilerini bilgilendirdim." Şunu demeye getiriyor, "O gün ne söylediysek bugün gerçek çıktı." diyor. Ben bu beyan karşısında, üzülerek, şunu beyan etmek isterim: Bunun, söylediklerinin hiçbiri doğru değil. Ama kendisi o toplantıya ilişkin kendi versiyonunu aktardığı için, o gün toplantıda ne olduğunu ben söylemek durumundayım şimdi. Bunu sosyal medyada da yapabilirdim ama yapmayacağım çünkü devletin tutanaklarına girmesini istiyorum. O toplantıya geldiğinde biz 4 milletvekiliydik Sayın Genel Başkanla birlikte, kendisi vardı ve Dışişleri Bakanlığının memurları vardı, -Sayın Ümit Özdağ Bey yok ama- birtakım sorular sorduk. Ümit Özdağ Bey şu soruyu sordu: "Sizin elinizde en kötü durum senaryosu var mı?" En kötü durum senaryosu yani ters bir şey olursa tezkere, Mehmetçik'i gönderiyoruz; ne yapacaksınız? Çavuşoğlu bu kavramı ilk defa duymuş gibi davrandı, sustu. Buradaki stenograf arkadaşlarımız kadar, en az onlar kadar iyi tutar Dışişleri Bakanlığı mensupları not -onlar da tutuyorlar- ve onların özelliği şudur; söylenmeyeni de tutar yani memur açtı parantezi "Sayın Bakan bu soruya cevap vermemeyi tercih etti." dedi, kapattı. 1'inci soru cevapsız kaldı.

2'nci soru: Bir tezkere çıkaracağız öğleden sonra, 2 Ocakta, bize söyler misiniz bizden ne isteniyor? Bir mektup gelmiş, o mektuba sizin olumlu cevap vereceğiniz anlaşılıyor. Bizden ne istiyorlar; asker mi istiyorlar, tank mı istiyorlar, tüfek mi istiyorlar, uçak mı istiyorlar, ne istiyorlar bizden? Ki ona göre biz karar verelim öğleden sonra. Veyahut siz bize deyin ki: "Bizden şunları şunları istiyorlar, şunları şunları veremeyiz ama şunları veririz." "Bize şu mektubun bir örneğini verir misiniz?" dedik. "Veremem." dedi ama o istedi. Dolayısıyla biz o gün Mehmetçik'i bir bilinmeyene yollamamak için "hayır" oyu verdik; madde bir.

İkinci konuya geçiyorum, biliyorsunuz, Libya. Aşağı yukarı Libya'ya Suriye'den sevk edilenlerin sayısı 10 bine yaklaştı; bunlar tek yön biletle gidiyorlar. Ne demek tek yön bilet? Ucuz olsun diye değil, dönecekleri belli değil. İki türlü dönecekleri belli değil: Ya orada ölecekler, bir savaşın içine gidiyorlar ama başka bir sebebi daha var, bunlar orada aşağı yukarı 2 bin dolar maaş alıyorlar. Bunlar kendi vatanlarını korumuyorlar, paralı asker durumundalar; oraya, başka bir toprağı, başka bir ideolojik hedef için korumaya gittiler. Niye oraya gittiklerinin ikinci sebebi ise İtalya'ya kaçmanın en kestirme yolu orası çünkü. Bunlar geri dönmeyecekler, başınıza bela olacaklar. Bunları götürdünüz geri getiremeyeceksiniz.

Üçüncü konu: Eşek Adası. Biliyorsunuz, geçmişte, Sayın Çavuşoğlu 26'ncı dönemde bir söz söyledi: "Birtakım adalar işgal edildi ama bizim dönemimizde değil, başka bir dönemde işgal edildi." Sanki devletin sürekliliği yokmuş gibi, başkasının günahı, sanki bugün o devlet yok. Ben 2 defa yazılı soru önergesi verdim, ikisini de cevapsız bıraktı. Neyse ki komşudan haberi aldık dün, komşudan aldık haberi. Niye? Çünkü sözde işgal altında olduğu söylenen adalar "18 ada artı bir kayalık" diye anılıyor. Dün ne oldu? Eşek Adası'na Yunanistan Cumhurbaşkanı gitti. Dışişleri Bakanlığı tıs, Cumhurbaşkanlığı tıs. Kime ben teşekkür edeceğim, Yunanlılara mı teşekkür edeceğim?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyursunlar efendim.

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - Ama en azından şunu öğrendik: "İşgal edilen adalar" dediğimiz şeyler artık 18 değil, 17'ye düştü. Dün akşam Dışişleri Bakanlığının ve Cumhurbaşkanlığının sessizliğiyle bir adanın Yunanistan'a ait olduğunu da Yunanlılardan öğrendik, Çavuşoğlu'ndan değil.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)