| Konu: | Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 30.06.2020 |
HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bizim bugünkü önergemiz görüşülürken İnsan Hakları Komisyonu Başkanı... Şu an kendisi sanırım burada değil. Ben gerçekten büyük bir dehşetle dinledim kendisini. Şu açıdan söylüyorum: Bakın, dün 58 milletvekili bir başvuru yapıyor, diyorlar ki: "Ciddi bir işkence davası var, bir durumu var." Fotoğraflar var, konuşuyoruz, gösterildi. Şu, işkence gören bir eski belediye başkanı, bir siyasetçi, bir kadın. 100 polis evi basmış, durum bu. Şimdi, normalde şunu beklersiniz İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı olması hasebiyle, der ki: "Tamam, biz aldık, inceliyoruz, Valiyle konuşacağız, savcılıkla konuşacağız." Bunların hiçbirisini yapmıyor, yani minimum nezaketten bile yoksun, gelip burada, dönüp bize "Siz zaten teröristsiniz." demek istiyor. Bu "terörle mücadele" lafı arkasında dünya kadar çirkinliği kapatmaya çalıştılar, hâlen aynı yöntemde ısrar ediyorlar. Bakın, burada ciddi bir iddia söz konusu. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanının yapması gereken, ya yereli arayacak ya oraya bir heyet gönderecek. Ya, sizin hiç mi bu Meclise saygınız yok? 58 milletvekili başvuru yapmış. Yani hadi tamam, en azından... Minimum nezaketten yoksunsunuz. Kendisi intihar etmiştir, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı olarak o Komisyona ihanet etmiştir. Biz bundan sonra kesinlikle o Komisyonu da, o Komisyonun Başkanını da tanımıyoruz. Çıkıp şu Meclisin karşısında aleni bir şekilde işkenceyi savunacak ve minimum nezaketten yoksun olacak; kendisine "El Fatiha" diyoruz; bu bir.
Arkadaşlar, arkadaşlarımız bakın konuşuyorlar şu mesele hakkında. Nereden bakarsanız bakın, dehşet verici bir durum fakat bu yakın zamanda olan şeylerden beni daha fazla dehşete sürükleyen bu aleni işkence davası değil, ya bu, köpeklerle... Ya, köpeklerle eve girilir mi? Fakat biz alıştık, buna alıştık. Diyarbakır'da daha önce de oldu, geçen ay da oldu, köpeklerle, 3 çocuğu olan eve girdiler, raporlar alındı, başvurular yapıldı ama bir türlü sonuç alınamıyor. AK PARTİ 1980 darbesini eleştirerek iktidara geldi. 1980 darbesini Diyarbakırlılar Esad Oktay'ın köpeği Co'dan bilirler. Belli ki kırk yıl sonra geldiğimiz noktada köpekler yine işkence aracı olarak kullanılıyor fakat bu yeterince dehşet verici değil. Aranızda Kayseri Milletvekili olanlar var mı, Sayın Bakanımız bir ara buradaydı, orayla ilgili bir şey söyleyeceğim çünkü.
Kıymetli arkadaşlar, beni daha fazla dehşete düşüren, şu fotoğraflar. Bir hikâyesi var, kısaca anlatacağım. Fotoğrafta gördüğünüz kişi... Şöyle yakın tutayım da kadrajdan çıkarmasınlar, bazen kameralarla da oynuyorlar, iyi gözüksün. Şurada, Selçuk Başkanımız var. Selçuk Mızraklı Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanıyken yerine kayyum atandı, şu an Kayseri Cezaevinde. Bir dönem, burada on ay milletvekilliği yapmıştı. Kendisi Diyarbakır'ın çok yakından tanıdığı bir cerrah; bütün bölgenin tanıdığı, yüzlerce insanı ameliyat etmiş, şifaya vesile olmuş bir insan. Şöyle yaptılar, böyle yaptılar, bir şekilde Selçuk Başkanı cezaevine gönderdiler. Selçuk Başkanın kendi resimleri; bakın, burada, birisi Amedspor, gençlerle çekilmiş fotoğraf; bir tanesi uçurtma şenliğinden; bir tanesi Evin diye bir kız çocuğuyla burada konuşuyor; burada da bir çocuğun elini öpüyor.
Şimdi, iyi dinleyin lütfen, özellikle Grup Başkan Vekilleri, bu 4 resmi yirmibeşer adet çoğaltmışlar ve cezaevine göndermişler. Selçuk Başkana sadece her birinden birer tane verilmiş, 96 tanesi iade edilmiş. Gerekçe ne? Şu maddeye dayandırmışlar, şu maddeye, bakın, fotoğrafları gördünüz: "Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri vesaire, vesaire, vesaire..." Hükümlüye verilemez." diyor. Görüyorsunuz değil mi arkadaşlar? Şimdi, ben size basitçe şunu sormak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyursunlar.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Başkan, hemen toparlıyorum.
Şimdi, fotoğraflar bunlar. Görüyorsunuz, bu. Şimdi, Selçuk Başkan burada gülmüş, çocuklarla konuşmuş, sohbet etmiş, uçurtma uçurmuş. Ya bunun içinde siz terörizmi nerede gördünüz, terörizm bunun neresinde? Hangi yönetici cezaevinde bunun için paniğe kapılmış? Bunlar ne yiyip ne içiyorlar, neyin kafasını yaşıyorlar? Yani bundan terörizm çıkarabilecek mantık nedir ben size söyleyeyim mi? Faşizm böyle bir şeydir işte. Selçuk Başkan gülüyor ya burada, uçurtma uçuruyor ya burada, çocuklarla konuşuyor ya. Meşhur "Uçurtmayı Vurmasınlar" filmini siz bilirsiniz; uçurtmayı vuruyorlar ya. Bakın, bir uçurtma resmini orada kartpostal olarak kullanacak, sağa sola gönderecek, bunu bile kendisine vermiyorlar. Bakın "Şu resim bizi korkutmuyor." dedim az önce, şu resim, çok alıştık, maalesef alıştık. Tekme mi yedik? Valla ben de yedim polislerden, yemeyen vekilimiz neredeyse yoktur, günlük rutin şeyler fakat bu faşizm korkutmuyor bizi. Asıl korkulması gereken, asıl büyük problem olan, şuradaki küçük bir gülüşü, çocuklarla oynamayı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Hemen bitiriyorum Başkanım.
...bir uçurtmayı vatana millete tehdit unsuru olarak görüp cezaevine sokmamaktır. Yarattığınız faşizm budur. Faşizmi biz polis copunda çok fazla aramıyoruz, biz bir şekilde başa çıkıyoruz, eylemlerimizi yapıyoruz, geri adım atmıyoruz, sevgili arkadaşımız, Rojbin arkadaşımız da zerre kadar mücadelesinden vazgeçmiş falan değil ama bu utancı da Selçuk başkanın, bir belediye başkanı, bir hekimin uğradığı bu muamelenin utancını da ben halkın huzuruna sunuyorum; karar onların, takdir onların.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)