GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:109
Tarih:08.07.2020

MHP GRUBU ADINA MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek için söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28 maddeden oluşan kanun teklifimiz Avukatlık Kanunu'nda bir kısım değişikliklerin yapılmasını öngörmektedir. Bu değişikliklerin en önemlileri; Avukat sayısı 5 binden fazla olan illerde 2 bin avukatın imzasıyla yeni bir baro kurulabilmesi, baroların Türkiye Barolar Birliğinde her barodan 3 delege ve 1 baro başkanının yanında her 5 bin avukat için ilaveten 1 delegeyle temsil edilebilmesi, baroların CMK, adli yardım ve bazı kurul ve komisyonlardaki görevlerinin düzenlenmesi, kıyafet özgürlüğü ile meslekte ilk beş yılında olan avukatların baro aidatlarının yarı oranında indirilerek ödenmesine ilişkin düzenlemelerdir. Öngörülen bu değişikliklerin hayırlar getirmesini temenni etmekteyiz.

Avukatların meslek birliği olan barolar, Anayasa'nın 135'inci maddesi gereğince kamu kurumu niteliğinde olan meslek kuruluşlarıdır. Barolar, avukatların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlakını korumak maksadıyla kanunla kurulan kamu tüzel kişilikleridir.

1969 yılında yürürlüğe giren 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'yla baroların kuruluşu, amacı, organları, bu organların seçimi ve faaliyetleri düzenlenmiştir. Avukatlık Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 1969 yılından bugüne elli bir yıl geçmiştir. Geçen bu elli bir yıl, belki de tarihsel olarak insanlığın ve dünyanın en hızlı ve en yoğun şekilde değişime uğradığı bir dönem olmuştur. Bu süreç içerisinde avukatlık mesleğine yönelenlerin sayısında ciddi bir artış meydana gelmiştir. Özellikle, 2000'li yıllarla birlikte hukuk fakültelerinin sayısında meydana gelen artışın da bu hususta etkisi büyük olmuştur. Avukat sayısındaki bu artış, Türkiye genelinde daha çok 3 büyük şehrimiz olan İstanbul, Ankara ve İzmir'de yoğunlaşmıştır. Bugünkü rakamlarla değerlendirdiğimizde, 31/12/2019 tarihi itibarıyla toplam avukat sayımız 127.691'e ulaşmıştır. Aynı tarih itibarıyla İstanbul Barosu'na kayıtlı 46.052 avukat, Ankara Barosuna kayıtlı 17.598 avukat, İzmir Barosuna kayıtlı 9.612 avukat bulunmaktadır. Artan avukat sayısı mesleki dayanışmanın, iş birliğinin ve mesleki disiplini sağlamanın, staj eğitimlerinin asgari düzeyde dahi yapılmasının son derece zor olduğu bir düzene sebep olmuş; bu da baroların özellikle bu şehirlerde etkinliğini, verimliliğini tartışmalı hâle getirmiştir.

Avukatların baro seçimlerine katılım oranlarına bakıldığında, son derece düşük olan ve demokratik olarak son derece sorunlu olan oranlarla katılımın gerçekleştiği görülecektir. Örneğin İstanbul'da yapılan son baro seçiminde 41.462 oy verebilecek avukattan sadece 26.294'ü oy kullanabilmiştir, yani 15.168 avukat baro seçimlerinde oy verme ve seçme hakkını kullanmamışlardır. Bu rakam, oransal olarak yaklaşık yüzde 40'a tekabül etmektedir. Eğer bir seçimde seçmen durumunda olanların yüzde 40'ı oy vermekten vazgeçmişse burada seçilen baro başkanlarının meşruiyeti oldukça tartışmalı hâle gelmektedir. Bugün, demokrasi ve özgürlük adına söz söyleyenlerin bir gün olsun, bu rakamlardan ve katılım oranlarının düşüklüğünden şikâyetçi olduğunu ne yazık ki duyamadık. Avukatların yüzde 40'ının oy vermediği, sandığa gitmediği bir baro başkanının ve yönetiminin bununla birlikte blok hâlde, örneğin "İstanbul'da seçilen 137 Barolar Birliği delegesinin meşruiyeti tartışmalıdır." diyen ne yazık ki bugüne kadar olmamıştır.

Sizlere daha vahim bir durumdan bahsedeceğim. Bu seçimde kazanan Başkan ve yönetim, oy veren 26.294 avukatın sadece 8.077'sinin oyuyla seçilerek kendi listesinin dışında 1 avukatın dahi listeye giremediği blok listeyle 46 bin avukatın olduğu İstanbul Barosunda 8 bin avukatın oyuyla tahakküm etme imkânına kavuşmuştur. Türkiye'deki demokrasi havarilerinin azınlık iradesinin çoğunluğa tahakküm etmesine çıt ses çıkarmamış olması, bugün yükselttikleri sesin, ortaya koydukları tavırların ve "Demokrasi elden gidiyor." naralarının samimiyetini şüpheli hâle getirmektedir. Yüzde 87 katılım oranıyla, yüzde 52 oy alarak seçilen Cumhurbaşkanının milleti temsil etmediğini ve meşruiyetinin olmadığını söyleyenlerin sıra barolara gelince İstanbul'daki baroya kayıtlı toplam avukat sayısının yüzde 17'sinin oyuyla seçilen Baro Başkanının ve yönetiminin meşruiyetini tartışmaya dahi açtırmaması oldukça düşündürücüdür. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, kanun teklifimize bakıldığında, çoklu baro imkânına sahip olacak barolar 5 binin üzerinde avukatı olan İstanbul, Ankara ve İzmir Barolarıdır. Yoksa, gayet demokratik bir şekilde, çoğunlukla da tek liste veya çarşaf liste üzerinden seçimlerin yapıldığı Anadolu baroları bu değişikliğin konusu olmadığı gibi, Anadolu baroları bu değişiklik neticesinde Barolar Birliğindeki temsil imkânları açısından daha fazla dikkate alınabilir ve sözü daha fazla dinlenebilir, edilgen değil etken barolar hâline geleceklerdir. Bu, Anadolu barolarının da en tabii hakkıdır. Çoklu baro değişikliği, 3 büyükşehirde ihtiyaç duyulan ve baroların temsiliyetini artıracak olan, verilen hizmetleri etkili ve verimli kılacak olan, meslektaşları arasında iletişim ve koordinasyon imkânlarını artırabilecek olan ve mesleğe başlangıçta staj eğitimi gibi meselelerde daha nitelikli ve daha kaliteli hizmet sunabilecek olan bir baro düzenine sebep olacaktır. Çoklu baro, bugünkü rakamlarla sadece İstanbul, Ankara ve İzmir'de söz konusu olabilecek ve 2 bin avukatın imzasıyla ancak kurulabilecektir. Bu rakam küçümsenecek bir rakam olmayıp böyle bir birliktelik sadece siyasi, etnik, mezhepsel esaslarla temin edilemeyecektir.

Kaldı ki barolara üyelik şartlarını taşıyan bir avukatın bahsettiğim nedenler gibi nedenlerle üyeliğe kabul edilmemesi, edilememesi mümkün değildir. Yani, üyelik koşullarını taşıyan bir avukat, Avukatlık Kanunu'nun 6, 7 ve 8'inci maddeleri gereğince başvurduğu baroya kabul edilecektir. Bu durum, baroların marjinal, siyasi, etnik yahut da mezhepsel bir zeminde oluşabilmesine engel teşkil edecektir. Çoklu baro uygulamasında barolar, değişiklik gereğince "1 no.lu baro", "2 no.lu baro", "3 no.lu baro" şeklinde isimlendirilebilecektir, bunun dışında "Ahmet'in barosu", "Mehmet'in barosu" diye bir isimlendirme söz konusu olamayacaktır. Çoklu baro mecburi bir uygulama değildir ancak kanunda ifade edilen 2 bin avukatın isteği üzerine kurulabilecektir. Yani, görüştüğümüz kanun teklifiyle barolar bölünüp parçalanmamakta, kapatılmamakta, mevcut barolar aynı şekilde tüzel kişilik olarak faaliyetlerine devam etmektedirler.

Çoklu baroyla "Barolara siyaset karışacaktır." diyenleriyse hayretle izlemekteyiz. Bunu söyleyenler bugün, özellikle 3 büyükşehir barosunun siyasi faaliyetten başka bir şey yapmadığını, milletimizin kaderini ilgilendiren meselelerde milleti ve devletiyle beraber olmak yerine karşısında saf tutanlarla beraber olduğunu görmezden gelmektedirler. Bu yapılar, baroları muhalif örgütler olarak tanımlamakta, kendi düşünceleri dışındaki barolarıysa "yandaş" olarak nitelendirmektedirler. Bu anlayışta olanlar, baroların Anayasa'yla ve kanunla belirlenen hak ve sorumluluklarını kabullenmekte açıkça direnç göstermektedirler. Unutulmamalıdır ki bütün barolar Anayasa'ya, yasalara, ilgili yönetmeliklere ve kamu kurumu niteliğine uygun hareket etmek mecburiyetindedirler. Hiçbir baro kendi hukukunu oluşturma, bunu uygulama imkânına sahip değildir ve olamayacaktır.

Değerli milletvekillileri, Türkiye Barolar Birliğinde baroların temsili meselesinde de son derece önemli ve yararlı bir değişiklik yapılmaktadır. Buna göre, mevcut düzenlemede 100 üyeye kadar olan barolardan 2 delege, 1 başkan Barolar Birliği delegesi olabilirken, 100'ün üzerinde avukat bulunan barolarda 2 delegeye ek olarak her 300 üyeye 1 delegenin daha eklenmesi öngörülmüştür. Değişiklik teklifinde ise her barodan 3 delege, 1 başkan Barolar Birliği delegesi olacak iken 5 binden çok üyesi olan barolarda her 5 bin üyeye 1 delege daha ilave edilmektedir. Bu değişikliğe yönelik olarak şiddetli itirazlar olsa da bunların haklı ve yerinde itirazlar olmadığını düşünmekteyiz.

Bakınız, Avukatlık Kanunu 1969 yılında yürürlüğe girdiğinde, Türkiye'de 13 bin kadar avukat, 42 de baro bulunmaktaydı. Kanun çıktıktan sonra oluşan ilk Barolar Birliği delegasyonunda -buraya dikkat edelim- İstanbul'un 10, Ankara'nın 7, İzmir'in ise 3 delegesi olmuştur. Türkiye Barolar Birliğinin kanun sonrasındaki ilk delege sayısı da 122'dir. 1969'dan sonra oluşan 122 toplam delege içerisinde bu 3 büyükşehrin delege sayısı ancak 20 olmuştur yani 122'de 20 delegedir bu 3 büyükşehrin toplam delegesi. Bunun dışında da her bir Anadolu barosunun delege sayısı, mevcut kanun hükmü gereğince 100'den az üyeye sahipse 2 delegedir. Örneğin, İzmir ili o dönem itibarıyla 3 delegeyle yani Anadolu'da bulunan barolardan 1 fazla delegeyle temsil edilmekteydi. Burada oransal bir değerlendirme yaptığımızda Barolar Birliği delegasyonunu oluşturan 122 delegenin ancak yüzde 17'si 3 büyükşehrin delegesinden oluşmaktaydı. Yani 3 büyükşehir dışında Anadolu barolarının Barolar Birliğinde yüzde 83 oranında temsiliyet gücüne sahip olduğunu görmekteyiz. Bugün, 80 baro başkanı ve eski Barolar Birliği Başkanı olan doğal delegeler düştükten sonra Türkiye çapında seçilmiş olan Barolar Birliği delege sayısı 477'dir. İstanbul, Ankara, İzmir illerinin toplam delege sayısı ise 477 delege içerisinde bugün 218'dir, sadece İstanbul 137 delegeye sahiptir. Toplam 477 delegenin içerisinde 3 büyükşehirden seçilmiş olan 218 delegenin tüm Barolar Birliği delegasyonu içerisindeki oransal değeri yüzde 45'tir. Yani 3 büyükşehir dışında geri kalan Anadolu barolarının Barolar Birliğinde temsil gücü ve imkânı yüzde 55 seviyesinde kalmaktadır. Bakınız, 65 Anadolu barosunun toplam delege sayısı İstanbul'un delege sayısına ancak denk gelmektedir. Bunun kabul edilebilir bir yanı bulunmamaktadır. Bir de kanunun çıktığı dönemde Türkiye çapında 42 baro varken -dikkatle dinleyin sayıları sonra değerlendirirsiniz- bugün 80 baro olduğu düşünüldüğünde Anadolu barolarının temsil gücünün aslında artması gerekirken oranın elli yıl içerisinde yüzde 83'ten yüzde 55'e gerilediğini görmekteyiz. Bu durum Barolar Birliğinde oldukça antidemokratik bir ortama sebebiyet vermektedir. Örneğin; 46 bin kayıtlı avukatın yüzde 17,3'ünün oyunu alan yani 8 bin avukatın oyuyla blok listeyle seçilen İstanbul Barosu, aldığı yetkiyle oyunu almadığı yüzde 83 yani 38 bin İstanbullu avukata hükmetmekle kalmıyor, Türkiye Barolar Birliğinde de 137 delegeyle, Ankara ve İzmir delegeleriyle birleştiği takdirde yüzde 45'e hükmetme imkânına kavuşuyor. Bu durum, barolarda yönetimi elinde bulunduranlar açısından tabii ki vazgeçilmezdir ancak haklı değildir, insaflı değildir, demokratik hiç değildir. (MHP sıralarından alkışlar) Bu anlattıklarımıza bakıp da bugünkü durumdaki seçme usulü, bu ağırlık ve bu baskınlıkla da doğru değil veya "Aslında birtakım değişiklikler yapılabilir." demek de doğru bir yaklaşım değildir çünkü bugüne kadar bu antidemokratik düzene ses çıkarmayıp, göz yumup ve hatta bundan memnun olup statükodan yana tavır alanların, iş bugüne gelince herhangi bir teklifi ortaya koymadan üstünkörü ifadelerle "Aslında bir değişiklik düşünülebilirdi." demelerinin kanaatimizce samimi bir tarafı da bulunmamaktadır.

Türkiye Barolar Birliği, baroların birliğidir. Bunu, kanunun yapıldığı 1969 yılındaki temsil oranlarından anlamak mümkündür. Herkesçe malum olduğu üzere, 3 büyükşehir, o gün de büyük şehirlerdi, Türkiye'nin en kalabalık şehirleriydi. Oransal olarak bakıldığında, Türkiye'de avukat sayısı itibarıyla bu 3 büyükşehirdeki avukatlar bugünkü oranlara göre daha da baskın durumdaydı. Ancak kanunla buralara, o tarihte Barolar Birliğinde yüzde 50'ye yakın bir temsil gücü verilmemiştir. Örneğin, 1969 yılında, -bu rakamlara lütfen dikkat edin- Türkiye'deki toplam 13 bin avukatın; 4.842'si İstanbul Barosuna kayıtlı, 1.310'u Ankara Barosuna kayıtlıydı yani sadece İstanbul ve Ankara Barosunun toplamı Türkiye'deki toplam avukat sayısının yüzde 50'siydi, bunun içine İzmir'i de eklediğimizde bu oran yüzde 70'lere varmaktaydı. Avukat sayıları esas alındığında, bu 3 il yüzde 70'e yakın çoğunluğa sahip olmasına rağmen temsil güçleri yüzde 20 bile değildi o günkü düzenlemeye göre. Öyleyse Barolar Birliğinde bugün meydana gelmiş olan tablo, aslında bu kanunun yapıldığı dönemdeki kanun koyucunun muradına ve gayesine uygun olmayan bir tablodur. Bugün bizim yapmaya çalıştığımız, kanunun yapılış gayesine uygun bir çözüme kavuşmaktır. Bunu teyit etmek üzere kanun koyucunun amacının ne olduğunu idrak etmek açısından Avukatlık Kanunu'nun gerekçesinde meseleye nasıl yaklaşıldığını, Barolar Birliğinin avukatların değil baroların birliği olduğunun nasıl ifade edildiğini aynen sizlere aktarmak isterim. Burayı lütfen dikkatle dinleyelim. Kanunun gerekçesini okuyorum: "Birlik Genel Kurulunun kuruluşuna dair 114'üncü maddede, Genel Kurulun baroların üyeleri arasından seçecekleri ikişer temsilciyle teşekkül edeceği belirtildikten sonra, 100'den fazla üyesi olan baroların 100'den sonraki her 300 üye için ayrıca birer temsilci seçecekleri gösterilmiştir -dikkat edelim- birliğin üyeleri barolar olduğuna göre, her baronun Genel Kurul için eşit sayıda üye göndermesiyle iktifa edilmesi akla gelirse de baroların hepsinin aynı sayıda üyeye sahip olmadığı ve üye sayısı çok olan baroların biraz fazla temsilci göndermelerinin adalet ölçülerine daha uygun olacağı düşüncesiyle, madde yazılı şekilde kaleme alınmıştır. Mamafih, temsilci sayıları arasında nispetsizliğe yer vermemek ve böylece bir adaletsizliğe sebep olmamak için büyük baroların -dikkat- fazladan göndereceği temsilci sayısı çok mahdut tutulmuştur." Bunu demekle baroların temsilinde avukatların sayısına ve dağılımına denk bir delegasyon değil, eşit temsile yakın bir delegasyon yapısının amaçlandığı açık bir şekilde kanun gerekçesinden anlaşılmaktadır. Bu vesileyle, yapılan bu değişikliğin sadece insafa ve hakkaniyete uygun değil, aynı zamanda hukuka ve Avukatlık Kanunu'nun da ruhuna uygun olduğunu rahatlıkla ifade edebilmekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun toparlayın.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bizler görüşülmekte olan bu kanun düzenlemesinin baroları daha demokratik bir zemine taşıyacağına, mesleki veya demokratik olarak himaye edilemeyecek derecede malul hâle gelmiş olan 3 büyükşehir barosundaki durumu daha elverişli ve mesleğe daha fazla hizmet eden hâle getireceğine inanmaktayız.

Türkiye Barolar Birliğinde ise büyüğünden küçüğüne bütün baroları etkin ve değerli kılacak demokratik bir yapının oluşmasını arzu etmekteyiz, bundan başka bir muradımız bulunmamaktadır.

İfade ettiğimiz düşüncelerle hazırlamış olduğumuz kanun teklifinin öncelikle avukatlık mesleğine, barolara, Türkiye Barolar Birliğine ve ülkemize hayırlar getirmesini diliyor; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)