GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:111
Tarih:10.07.2020

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum.

Bugün günlerden 10 Temmuz; 5 Temmuz 1991 tarihinde kaçırıldıktan sonra katledilen Vedat Aydın'ın cenazesinin yıl dönümü. O gün onu kaçıranlar ve katledenler, devletin derin güçleri, JİTEM'ciler, kontrgerilla aslında bu katliamı yapmakla yetinmediler, aynı zamanda cenaze töreninde de kitlenin üzerine ateş açtılar ve biz, 8 insanımızı da bu cenaze töreni sırasında kaybettik. Ben bu vesileyle Vedat Aydın'ı ve cenaze töreninde yaşamını yitiren 8 insanımızı rahmetle, sevgiyle ve saygıyla anmak istiyorum.

Yine, bugün, Ali İsmail Korkmaz'ın ölüm yıl dönümü; otuz sekiz günlük yaşam mücadelesini ne yazık ki kaybetti ve 19 yaşında aslında aramızdan ayrıldı. Kimdi onu katledenler? İşte, Geziye Vandallık diyen anlayış, aslında Ali İsmail Korkmaz'ı katleden anlayıştı.

Aynı zamanda, Srebrenitsa katliamının da yarın yıl dönümü ve 8.372 Bosnalı Müslüman ne yazık ki katledildi Avrupa'nın göbeğinde ve bu, insanlık tarihine bir utanç sayfası olarak geçti. Bu vesileyle bu katliamda yaşamını yitirenleri de saygıyla andığımı ifade etmek istiyorum.

Şimdi, Anayasa'ya, yasaya, uluslararası sözleşmelere aykırı olan, hem Komisyon aşamasında hem de Genel Kurul aşamasındaki Anayasa'ya aykırılık iddialarını hiç dikkate almadığınız, usul açısından Komisyon sürecini doğru işletmediğiniz bu çoklu, yandaş baro sistemi üzerine burada çok söz söylendi, biz de söyledik, diğer muhalefet partileri de söyledi fakat hiçbirini dikkate almadınız. Yani deyim yerindeyse, taşa söz işliyor ama AKP iktidarına söz işlemiyor; AKP iktidarı, muhalefetin, toplumun ve yasadan etkilenenlerin sözüne ve onların ifadelerine kulak tıkamış durumda.

Şimdi ne yapmaya çalışıyorsunuz bu yasayla? Çok söylendi ama tarihe not düştüğümüz için bir daha söyleyelim: Bir, yandaş baro yaratmak istiyorsunuz. İkincisi, kamuda çalışan avukatları yandaş barolarınıza kaydettirerek onları nüfuz altına almak istiyorsunuz; kamudaki ve genel savunma sürecini siyasallaştırmak istiyorsunuz ve aslında, henüz denetiminize alamadığınız, henüz tahakküm altına alamadığınız yargının savunma ayağını da çökertmek istiyorsunuz. Neden? Çünkü şunu çok uzun süredir biliyorsunuz: Siz, toplumsal rıza üretemiyorsunuz, zora dayalı bir rıza üretmeye çalışıyorsunuz. Bu zorun bir ayağını polisler, bekçiler, işte Silahlı Kuvvetler oluştururken diğer ayağını yargı, yargının ele geçirilmesi ve yargı teşkilatındaki partizanlık anlayışınız oluşturuyor. Bunu açık ve net bir şekilde ifade etmemiz gerekiyor.

Şimdi, dünya kadar hukuk fakültesi açtınız, eğitimin kalitesini düşürdünüz ve barolar şu anda sizin veremediğiniz o eğitimin açığını iç programlarıyla, iç sertifika programlarıyla tamamlamaya çalışıyorlar. Ama siz bu yasayı çıkarırsanız artık karşınızda doğru dürüst savunma yapacak bir avukat bile olmayacak, dilekçe yazma yeteneği bile olmayan avukatlar olacak. Neden? Çünkü aslında, siz mesleği niteliksizleştirmek istiyorsunuz, siz yönetimdeki vasatlığı mesleki bir vasatlıkla tamamlamak istiyorsunuz ve bu vasatlığı da bu ülke sathına yaymak istiyorsunuz; temel derdiniz bu.

Üçüncüsü, avukatları ucuz iş gücü hâline getirmek istiyorsunuz ve avukatlık mesleği üzerinden, bir kısım sermayenin kendisini yaşatacağı bir sistemi de hayata geçiriyorsunuz. Yani eğitimden sonra, sağlıktan sonra, büro hizmetlerinden sonra bir şey daha paralı bir hâle gelecek; yargı zaten paralıydı ama daha fazla paralı olacak ve insanlar, yoksul insanlar savunmaya ulaşamayacaklar, siz patronlara sırtını dayayanlar olarak istediğiniz kararı istediğiniz mahkemeden çıkaracaksınız. Niye? Çünkü sizin zaten sarayda kurulmuş bir paralel komisyonunuz var, hangi davadan ne karar çıkacağını zaten oradan çıkarıyorsunuz ve oradan kararını veriyorsunuz.

Şimdi, bu yasa çıkarsa başka ne olacak? Bakın, kadınların bağımsız savunmaya ulaşmasının önündeki engeller artacak, baroların kadın merkezleri, çocuk merkezleri işlevsizleşecek, mülteci komisyonları işlevsizleşecek ve bunun sonucunda, bu ülkedeki kadınlar olarak daha fazla şiddete maruz kalacağız ve sizler, yargıya sırtınızı yaslayan erkekler olarak tıpkı İstanbul Sözleşmesi'ni tartışmaya açtığınız gibi, tıpkı İstanbul Sözleşmesi'ni bir erkeğin, Sayın Numan Kurtulmuş'un tartışmaya açtığı gibi burada da tartışmaya açacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Çok cinsiyetçi bir ifade bu.

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Ya, devriiktidarınızda, kadınların mücadelesiyle iyi bir şeye bir kerecik imza atmıştınız, İstanbul Sözleşmesi'ne ev sahipliği yapmıştınız, şimdi bu eril anlayışınız nedeniyle, erkek anlayışınız nedeniyle, erkek devlet bakışınız nedeniyle İstanbul Sözleşmesi'ni geri almak istiyorsunuz. Çok açık ve net söyleyelim: Kadınlar olarak şiddetin karşısında, AKP'nin eril tahakkümü karşısında, AKP'nin yargıyı taraflaştıran politikalarının karşısında mücadele ettik, bundan sonra da etmeye devam edeceğiz.

Size bir örnek vereyim Sayın Bülent Turan: Sizin Yargıtaydan nasıl kararlar çıkıyor biliyor musunuz? Elle tacize, "Maşallah fıstık gibisin." diyen müdürün kararını bozan Yargıtay kararlarınız çıkıyor. Niye biliyor musunuz? "Babacan" buluyorlar. Evet, bu kararı, bu davranışı "babacan" bulan bir yargı sistemi kurdunuz ve bunu kadınlar olarak asla affetmeyeceğiz. Bu düzene karşı mücadele edeceğiz diyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)