| Konu: | Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 111 |
| Tarih: | 10.07.2020 |
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, savunma makamını derdest etmeye yönelik olan kanun teklifinin 26'ncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Maddede "Çoklu baroların mevcut olduğu yerellerde tüketici hakem heyetlerinde, avukatların bu hakem heyetlerinde görevlendirilmeleri baroların eşit ve dönüşümlü temsili esas alınarak yapılacaktır." denilmektedir. AKP iktidarının uzun süredir devam eden yargı mekanizmasını bütünüyle ele geçirme operasyonunda eksik bıraktığı tek bir şey kalmıştı, o da Barolar Birliği ve en yüksek avukat sayısına sahip olan yönetimleri ele geçirmek. İşte bu yasa teklifiyle, savunma hakkına ve meslek odalarına darbe yapılarak yargı mekanizmasının bağımsızlık ve eşitlik gibi evrensel ilkeleri tümden kaldırılmak istenmektedir. Bugün, bu iktidar, bu kavramların hepsini bir çöp poşetine koyuyor ve üzerine demokrasi kâğıdını yapıştırıyor. Üzerinde konuşmak üzere söz aldığım maddede de olduğu gibi bir de buna "eşit ve dönüşümlü temsil" kavramlarını yapıştırıyor. Neyin eşitliği, neyin dönüşümlü temsili? Aleni bir şekilde bu ülkenin Anayasa'sı ile evrensel hukuk değerleriyle sorununuz var. Aleni bir şekilde savunma makamıyla -avukatlar ve barolar- bir derdiniz var. Hukukun üstünlüğünü istemiyorsunuz çünkü bu üstünlüğü kabul ettiğiniz anda iktidarınız kökten sarsılacak, çok iyi biliyorsunuz çünkü kendinizi var ettiğiniz yer hukuk, adalet, yasalar ve insan hakları değil; kendinizi var ettiğiniz yer para, rant ve bitmek bilmeyen bir kötülük dünyası.
Değerli milletvekilleri, bu ülkede her gün onlarca hak ihlali yaşanıyor, insanlar gözaltında kaybettiriliyor, işkenceye maruz kalıyor ve sadece haklarını savundukları için tutuklanıyor. Bölgede zırhlı araçların öldürdüğü çocukların katilleri serbest bırakılıyor. Hiçbir gerekçe olmadan belediyelere kayyum atanıyor ve demokrasinin temeli olan seçme, seçilme hakkına darbe yapılıyor. Her gün dışarıda onlarca kadın erkekler tarafından katledilirken, tacize, tecavüze, şiddete uğrarken "Aslında, İstanbul Sözleşmesi'ni hiç imzalamamalıydık." diyerek pervasızca açıklamalar yapıyor; attığınız ufacık hukuki adımlarda, insan hakkı ve kadın hakkı adımlarında bile defalarca pişman oluyorsunuz.
Bu yasa teklifiyle, tıpkı demokratik emek mücadelesi veren sendikalara karşı desteklediğiniz sarı sendikalar gibi sarı barolar yaratmak istiyorsunuz. Nasıl ki iktidarınıza yakın olmayan sendika üyelerine devlet bürokrasini kullanarak sürgün, mobbing ve ihraç ederek zulmediyorsanız; kendi himayenizde olan barolara üye olmayan avukatlara da aynı zulmü uygulayıp savunma hakkını gasbetmek istiyorsunuz. Bugün çoğunluğu iktidar tarafından belirlenen hâkimler karar verirken, dosyaya bakan avukatın hangi baroya kayıtlı olduğuna bakmayacak mı? Yargının azıcık kalmışsa bağımsızlığı, bu şekilde onu da ortadan kaldırıyorsunuz.
Şimdi, burada kalkıp savunma mekanizmasını demokratikleştireceğiz, daha eşit barolar kuracağız demenin hiçbir manası yok. Birazcık olsun demokratik bir işleyiş olmasını istiyor olsaydınız, baro başkanlarına Meclis önünde şiddet uygulanmasına göz yummak yerine, davet eder, fikirlerini ve düşüncelerini alırdınız.
Değerli milletvekilleri, bir yönetime demokratik bir nitelik veren şey, sivil toplumun bağrında filizlenen demokratik kurumlara, meslek birliklerine, sendikalara olan yaklaşımdır. Yaşayan bir demokrasi, toplum yararına çalışan, özerk, kamusal kimliğe sahip meslek örgütlerinin varlığını zorunlu kılar. Bu emek ve meslek örgütlerine, devlet bürokrasisinden aldığı güçle sopa sallayan anlayışın öfkesinin altında ne yatıyor, biliyor musunuz? Sermayeyle olan rantçı iş birlikçiliği ve işkenceci otoriteye karşı mücadele eden toplumsal duruş ve tutum var. Bu yüzden, bu yasa teklifiyle, tıpkı 12 Eylül faşist cunta anlayışında olduğu gibi, bu kurumları kendi inisiyatifiniz doğrultusunda yeniden şekillendirmek ve antidemokratik yapılara dönüştürmek istiyorsunuz. Soruyorum, bunun adı sivil darbe değil de nedir? Soruyorum, bu düzenlemeler, devlet ve sivil toplum kurumlarında tıpkı FETÖ'nün yaptığı gibi kendi kadrosunu ve yapısını oluşturmak çabası değil midir? Cemaat, kadrolaşmayı fiilî yaparken, AKP iktidar erkini kullanarak hukuksuzca uygulamalarını yasal kılıflara büründürerek kadrolaşmasını yapıyor. Savunma hakkına yönelik derin bir saldırı içerisinde barınan bu yasa bir sivil darbe yasasıdır ve bizler var olduğumuz sürece, demokrasinin olmazsa olmazı sivil toplum kurumlarını kendi himayeniz aracılığıyla örgütlemenize asla izin vermeyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
SEMRA GÜZEL (Devamla) - Demokratik siyaseti ve toplumsal muhalefeti, siyasallaştırdığınız yargı ve medya ambargosuyla sindirmenize izin vermeyeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)