| Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 14.07.2020 |
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
223 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine görüşlerimi sizinle paylaşmaya çalışacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sizlere teklifin genel gerekçesinden bir bölüm okumak istiyorum. Yeni Türkiye'yi anlatması açısından, Adalet ve Kalkınma Partisinin Meclisi Cumhurbaşkanlığına bağladığını göstermesi açısından, "gazi" diyerek güya saygı gösterdiğiniz Meclisi nasıl Cumhurbaşkanlığının Mevzuat Dairesi Başkanlığına çevirdiğinizi göstermesi açısından çok önemli buluyorum. Bakın, aynen teklifin genel gerekçesinden okuyacağım, diyor ki: "1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Millî Savunma Bakanlığı teşkilatında yapılan değişiklikle Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları Millî Savunma Bakanına bağlanmıştır. Buna bağlı olarak da mevzuatta uyum düzenlemeleri yapılması zarureti ortaya çıkmıştır." Evet, bugün bu yasa teklifini görüşmemizin genel gerekçesi bu. Cumhurbaşkanlığı kararnamesine uygun kanun çıkarmak, Cumhurbaşkanlığı kararnamesine uygun mevzuat yapmak. Bugün bu amaçla kanun teklifi görüşüyoruz.
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin normlar hiyerarşisinde nerede olduğu konusunda tartışmalar var ama egemen görüş şu: Tüzükler ve Bakanlar Kurulu kararları hâlâ yürürlükte olduğu için buna eşit bir seviyede görülüyor. Gerçi bazı akademisyenlerden -bunlar da Cumhurbaşkanlığında çalışan akademisyenler- kanunlarla eşit seviyede gören istisnalar var. Onun dışında herkes Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin kanun seviyesinin altında olduğunu söylüyor. Ama siz bugün getirdiğiniz bu teklifle Cumhurbaşkanlığı kararnamesini kanunların üzerine koyuyorsunuz ve "Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine uygun kanun yapalım." diyorsunuz. Bakın, Anayasa'ya göre: "Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir." Anayasa hükmü çok açık, yürütme yetkisine ilişkin konularda kararname çıkacak. Bunun sınırları ne? Anayasa'nın İkinci Kısmı'nın birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemeyecek. Anayasa'da münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi düzenlenemeyecek. Kanunda açıkça düzenlenmiş bir konuda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi düzenlenemeyecek. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanun arasında bir çelişki ortaya çıktığında kanunlar uygulanacak ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenmiş bir konuda bir kanun çıkarılırsa o kanun uygulanmaya başlanacak. Ama siz, ülkenin hukuk sistemi açısından öyle düzenlemeler yapıyorsunuz ki -gelecek açısından çok sakıncalı düzenlemeler- Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yetkisini bir biçimde vesayet altına almaya matuf bu tür ifadeler, gerekçeler, söylemler gelecekte bu ülkenin başına çok sorun açabilir. Zaten temel hak ve özgürlükleri valilerin iki dudağı arasına aldınız, şimdi de Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama faaliyetini, kanun çıkarma yetkisini Cumhurbaşkanlığının kararnamelerine uyumlu hâle getirmeye çalışın. Gerçekten çok büyük bir iş çıkarıyorsunuz (!) Bu büyük bir soruna yol açacak.
Bakın, valiler temel hak ve özgürlüklerin tamamını askıya alıyorlar "Her tür eylem ve etkinliği yasaklıyoruz." diyorlar; toplanma, stant açma, yürüyüş, çadır açma, oturma, bildiri dağıtma, her tür eylem ve etkinliği yasaklıyorlar. Bakın, Van'daki yasaklama süresi iki bin günü aştı, iki bin. Tam iki bin yirmi gündür Van'da protesto hakkı kullanılamıyor. Demokrasi yürüyüşü yaptığımız güzergâhların tamamında valiler karar aldılar, her tür eylem ve etkinliği yasakladılar. Barolar kendileriyle ilgili bir yasayı protesto etmek istediler, Ankara Valiliği hemen karar aldı, bütün eylem ve etkinlikleri yasakladı. Bugün, 14 Temmuz tarihi için Ulucanlar Cezaevi önünde basın açıklaması yapacaktık, karşımıza binlerce polis dikildi ve açıklama yapmamıza izin verilmedi.
Şimdi muktedir olduğunuz için bu antidemokratik düzen hoşunuza gidiyor olabilir ama emin olun Cumhurbaşkanı sonsuza kadar partiniz içinden çıkmayacak, valileri sonsuza kadar atayacağınızı düşünüyorsanız emin olun yanılıyorsunuz. Bugün devletin polisi güvenlik görevlisi değil de emir eri gibi davranıyor ya gelecekte bu polislerin amirleri başkaları olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tiryaki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Ne ekerseniz onu biçersiniz. Nasıl yönetiyorsanız öyle yönetileceksiniz. Devrisabık yaratmak istemiyorsanız tez zamanda demokratik koşulların egemen olacağı bir iklim için harekete geçin; emin olun, yarın çok geç olabilir diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)