GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:114
Tarih:16.07.2020

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün bir grup önerisi sunduk; hukuk dışı kararların gerçekleşmesinde etkisi olan hamleleri ortaya çıkaralım, hukuka aykırı yargılamaları inceleyelim, siyaset ve yargı mensuplarının dâhil olduğu hukuka aykırı kararlarda rolü bulunanları ortaya çıkaralım, bunların hepsi hukuk güvenliğine zarar veriyor, bu yüzden de Meclis araştırması açılsın dedik; eş genel başkanımızın -tırnak içerisinde- yargılanmasından da birkaç örnek verdik, bilgiler verdik; oylarınızla reddettiniz. Hadi reddettiniz bunu anladık ama çıkıp Anayasa'nın 138'inci maddesini okudunuz ve dediniz ki: "Hâkimler bağımsızdır. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru soramaz, görüşme yapamaz ve herhangi bir beyanda bulunamaz." Biz yargıyı etkileyecek girişimler yapıldığından kuşku duyuyoruz diyoruz, örnekler veriyoruz, araştıralım diyoruz; "Anayasa 138'e göre yapılamaz." diyorsunuz.

Şimdi, teşbihte hata olmasın ama şöyle düşünün: "Cinayet işlendi, araştırın." diyen birisine savcı "Cinayet suçtur." diyor ama hiçbir şey yapmıyor. "İşkence yapıldı." diyen birisine savcı "İşkence suçtur." diyor ama hiçbir şey yapmıyor. "Rüşvet alındı, yolsuzluk yapıldı, bunu araştırın." diyen birisine savcı "Rüşvet, yolsuzluk da suçtur." diyor ama hiçbir şey yapmıyor. Yaptığınız tam olarak bu. Hukuk metnini hatırlatarak yapılan hukuksuzlukların üstünü örtemezsiniz.

Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 20 Kasım 2018 tarihinde Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş hakkındaki tutukluluk kararının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğunu söyledi. İlk kez 18'inci maddenin ihlali yönünde karar verdi, ilk kez; 1990'dan 2020'ye kadar otuz yıllık süre içerisinde ilk kez. Bu ne demek? "Türkiye'de yargı organları siyasi kararlar veriyor." dedi. "Siyasi çalışmalarını engellemek için Selahattin Demirtaş hakkında tutuklama kararı var." dedi. Peki siz ne yaptınız? Yargıya, yargı kararlarına, hukuka saygılı olması gereken bir idarenin ne yapması gerekir? Bu ülkedeki mahkemenin ne yapması gerekir? Bunun gereğini yerine getirmesi gerekir. Siz ne yaptınız? "Hamlemizi yaparız, boşa çıkarırız." dediniz. Ayrıca "Bu karar kesin değil, bir daireye başvururuz." dediniz. Aynen sizin söylediğinizi tekrar etti mahkeme ve Selahattin Demirtaş'la ilgili tahliye kararı vermedi, tutukluluğunun devamına karar verdi.

Şimdi, bu arada, büyük dairenin, lehine karar vereceğini anlayınca bir şey daha yaptınız. Bakın, bu kasımdan önce, eylül ayında, Eylülün 18'inde İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi Sayın Demirtaş'ın bir konuşması nedeniyle dört yıl sekiz ay hapis cezası verdi propagandadan; örneği yok Türkiye tarihinde. İki buçuk ay içerisinde, Aralık ayının 4'ünde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi bu kararı onayladı. Neden? Büyük dairenin tahliye kararını onaylayacağını bildiğiniz için siz Sayın Demirtaş'ı hükümlü hâle getirdiniz ama bu bir şey ifade etmiyordu çünkü tutuklu kaldığı süre öbür cezadan mahsup edilince tahliye olma ihtimali vardı. Avukatlar başvurdular, dediler ki: "Tutuklu kaldığı süre mahsup edilsin ve Selahattin Demirtaş serbest bırakılsın." Bu başvuruyu yaptıkları gün mahkemenin bunu kabul etmekten başka bir yolu yoktu. Bu başvuru yapıldığı gün, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı, beş yıldır süren bir soruşturmada ve Sayın Demirtaş'ın şüpheli olmadığı bir dosyada, Sayın Demirtaş'ı 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili ekledi, şüpheli konumuna getirdi; akşam -gece saatinde- tutuklanmasını istedi. Nöbetçi hâkim hastanede tedavi görüyordu, onu adliyeye geri getirdiler ve Sayın Demirtaş'la ilgili tutuklama kararı verildi. Oysa Sayın Demirtaş zaten 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili yargılanıyordu ve o dosyadan Ankara Ağır Ceza Mahkemesi tahliye kararı vermişti.

Daha dramatik bir şey söyleyeyim, kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Bunu yapan Ankara Cumhuriyet Başsavcısı, Sayın Demirtaş hakkında, beş yıl sonra, şüpheli olmadığı dosyada "Sayın Demirtaş'ı ekleyin." diyen Ankara Cumhuriyet Başsavcısı bir gün önce sarayda Sayın Cumhurbaşkanını ziyaret etmişti. Ne tesadüf değil mi?

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)