GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:114
Tarih:16.07.2020

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teklifte, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapısal sorunlarına dair tam çözüm bulunmadığını görmekteyiz, bazı pansuman tedbirlere yer verilmiş. Disiplin mekanizmalarının siyasallaşmasına dair, atama uygulamalarının siyasallaşmasına dair olan maddelere karşıyız; bununla ilgili şerh düştük. Genelkurmay Başkanlığının içinin boşaltılmasına karşıyız yani Genelkurmay Başkanlığına âdeta ombudsman muamelesi yapılmaktadır. Ancak özlük haklarına dair olan iyileştirmeleri destekliyoruz ki bunlar sağlık hizmetleri tazminatıdır, ayrıca sözleşmeli erlerimizle ilgili 2 tane maddedir; bunları tamamıyla destekliyoruz. Bu anlamda geneline "evet" diyeceğiz ama şerhlerimizi de düştük.

Şimdi, askerî hastane sistemiyle ilgili aslında bunun basite indirgendiğini fark etmiş durumdayız. Biz burada betonlardan bahsetmiyoruz, askerî sağlık sisteminin genelinden bahsediyoruz. Bu sistemin geçmişi de Fatih dönemine kadar uzanmaktadır. Mesela, Sultan III. Murat döneminde, 1500'lü yıllarda bile her bin ere 1 hekim düşmekteydi. Birinci Dünya Savaşı öncesinde 1.126 muvazzaf tabip vardı. Şimdi, baktığımızda aslında 2.043 kadro var 347 de mevcut var; yani karşılama oranı yüzde 17. Düşünebiliyor musunuz Birinci Dünya Savaşı'ndakinden bile gerideyiz.

Bu askerî sağlık sistemi kolay oluşmamıştır. Bakın değerli milletvekilleri; 1853-1856 Kırım Savaşı, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda inanır mısınız Avrupa gazetelerine ilan verilerek hekim ve cerrah aranmıştır; yabancı hekimler çalıştırılmıştır. 1897 Türk-Yunan Harbi'nde ve Balkan Savaşlarında da ciddi sorunlar yaşanmıştır. 1870 yılında sivil bir okul olan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ihtiyaçtan askerî okula dönüştürülmüştür. Zaten sivil bir okuldu ihtiyaç nedeniyle askeri okula dönüştürüldü ama biz şimdi alıyoruz bu askerî okulu tekrar sivile dönüştürüyoruz, GATA Haydarpaşanın adı ne oldu? Sivilleştirdik, Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi yaptık. Sultan Abdülhamid şu an mezarından kalksa size şunu söyler: "Ben kendim 90 tane asker hastanesi yaptım, siz askerî hastaneyi sivile çevirdiniz, üstüne bir de benim adımı verdiniz." der, size kızardı. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, Avusturya 34 bin askere 3 asker hastanesi, Almanya 185 bin askere 5 asker hastanesi, Fransa 280 bin askere 8 asker hastanesi kurmuş, şu an devam ettiriyor. Bana göre, Meclis kapanmadan İzmir, İstanbul, Ankara, Diyarbakır, Şırnak, Antep bölgelerinde asker hastaneleri acil açılmalıdır, bu öncelikli olmalıdır.

Aslında mesele, sadece hastane açmak değil burada, askerî sağlık sistemini işletmek. Hani, askerî tabiplerin görevi sadece tedaviye indirgeniyor ama öyle değil. Şimdi, askerî tabip, operasyonda birliğiyle beraber hareket eder, tabur 20 kilometre yürürse o da yürür, yaralıya müdahale eder ve askerî sağlık sistemini yönetir. Yani şu an yönetecek adam yok, sıkıntı burada başlıyor. İlk yardım eri emrindedir, tezkereci emrindedir, hangi yaralıyı nereye sevk edeceğini bilir çünkü askeriyede bir sevk zinciri vardır; ayırma istasyonuna gelir, durumu kritikse ilk yardım yerine, oradan revire, oradan asker hastanesine sevk edilmesi gerekir, bunun kararını da yine tabip verecektir. Sağlık, hijyen ve psikolojik danışmanlık görevleri de vardır birlik komutanına karşı, savaş psikolojisini bilir, uzmanlaşır, yani Mehmet'in yarasını Mehmet anlar.

Şimdi, görevi, vatan ve milleti için gerektiği zaman canını esirgememek olan askere, onun sağlığının her şeyden önemli olduğunu hissettiremezsek o görevi düzgün bir şekilde yerine getiremeyecektir. Yani esas olan, askerî sağlık sistemini yeniden tesis etmektir; ilk yardımından yaralı tahliyesine, nakil esnasından, müdahaleden nekahet etmesine, ikmal ve eczacılığından sağlık personelinin eğitimine, hijyen eğitiminden gıda kontrolüne kadar bunların hepsi içine girer aslında; sadece beton meselesi değildir bu. Hastaneler açılmalı ve Millî Savunma Bakanlığına bağlanmalıdır.

Savaşın doğası değişiyor; artık devlet dışı aktörler müdahil, asker olanla sivil olan birbirine karıştı, melez bir mücadele hâkim. Savaşın başlangıcı ve bitişi belli değil, zafer ve mağlubiyet kavramları da şu an muğlak bir durumda.

Şimdi, bu kadar karmaşık bir doğa içerisinde savaş yapılırken deniz, kıyı, alçak irtifa kara, yüksek irtifa kara, ayrıca siber mekân, uzay devreye girmişken karmaşık bir çatışma ortamı var, burada müşterek bir harekât yapılması gerekiyor. Yani kara, deniz, hava, özel kuvvetler, sivillerin aynı anda bir harekâta icap etmesi gerekiyor. Bunu kim koordine edecek? Genelkurmay. Ama Genelkurmayın içi boşaltılıyor, her gelen düzenlemede Genelkurmaydan bir şey götürülüyor. Dolayısıyla müşterek harekât önemlidir, bunların tasfiye edilmemesi gerekir; bunu ben anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum.

Askerî okullar, askerî yargı, askerî sağlık sistemi; bu üçü çok önemli diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)