| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 18.12.2012 |
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, arkadaşlarımız, Parlamentoda bulunmayan arkadaşlarımızla ilgili her biri bugün her milletvekili adına birer konuşma yaptı ama Meclis TV ne hikmetse durumdan vazife çıkararak bir sansür uyguladı. Meclis Başkan Vekilimizin uyarısını ve grupların da çıkıp bunu kınamalarını olumlu buluyoruz, teşekkür ediyoruz.
Ama, Osmanlıda oyun bitmez, onun için buraya alıyorum bu Hatip Dicle'yi. Ben de bugün Hatip Dicle adına konuşacağım. Hatip Dicle, benim yirmi beş yıllık bir mücadele arkadaşımdır. Hatip Dicle yol arkadaşımdır. Birlikte hapis yattık, birlikte Parlamentoda bulunduk. Buradan Hatip'i ve Hatip gibi zindanlarda olan bütün arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar) Bunlar hepsi, demokrasi ve özgürlük mücadelesi için her şeyi elinin tersiyle itip halkının saflarında yer alan arkadaşlarımızdır.
Hatip Dicle ile 1991 yılında Halkın Emek Partisi ve SHP'yle yapılan bir ittifak sonucu Parlamentoda bir arada bulunduk. Hatip bu kürsüde aynen şunu söylemişti: "Ben ve arkadaşlarım bu metni Anayasa'nın baskısı altında okuyoruz." Ve Parlamentoda kıyametler kopmuştu ve kürsüde neredeyse bir linç gerçekleşecekti. Oysaki hayat Hatip'i o kadar doğruladı ki: Çünkü Anayasa tekçiydi, Anayasa ırkçıydı; Anayasa'da sadece bir tek halk vardı, o da Türk halkı, diğer halkları görmeyen bir Anayasa vardı. O gün Hatip Dicle'nin söylediği oydu ve o gün birlikte bir uzun yolculuğa çıktık, uzun yıllar cezaevinde hep birlikte kaldık.
Hatip Dicle on yıl cezaevinde, hatta on yılı aşkın bir süre Ankara Ulucanlar Cezaevinde kaldı. Ve ben, Hatip Dicle olarak bunları söylerken? "Bugünkü yani sizin o gün göremediğiniz şeyleri ben o gün görebilmiştim. Bedeli de ağırdı, o bedeli ödemeye de mecburdum ve mahkûmdum. Bizim tercihimiz değildi ama bize dayatmıştınız; kabulümüzdü, başımızın üzerinde yeri vardı ve biliyorduk, yani halkların özgürlüğü için, muhakkak, halklar adına özgürlük mücadelesinde öncü kadroların bedel ödemesi gerektiğini biliyorduk. Ben ve arkadaşlarım da bu bedeli seve seve kabul etmiştik.
Yıl 1991, 94 sürecine kadar bizim halkımıza uygulanan o zalimane politikaları sürekli Parlamentoda ve uluslararası platformda seslendirdiğimiz için egemen güçler bizden rahatsız oldular. 4 Mart operasyonuyla bizi -aslında 2 Mart ama 4 Marta kadar eylemlerimiz sürmüştü- ben ve Orhan Doğan'ı Meclisin kapısından aldılar. Diğer arkadaşlarımız bu olayı protesto etmek için Mecliste kaldılar ve öyle bir şey yaptılar ki Anayasa'nın bize tanıdığı hakları, savunma hakkını kürsüde kullandırmadılar. O dönemin siyasal iktidarlarının aktörlerinden Tansu Çiller ve dönemin Genel Kurmay Başkanı el ele vererek -hatta o dönemin Çiller ve Güreş ikilisi- açıkça şunu söylüyorlardı: `Alın onları Parlamentodan yoksa linç ederiz.' ve hatta Çiller şunu söylüyordu: `Yargıyla görüştüm, gereğini yapın.' Çünkü bize Anayasa'nın tanıdığı hakları, bize uygulamadılar. İtiraz hakkımızı, kürsüde savunma hakkımızı bize kullandırmadılar.
Acı dolu yıllar yaşadık, gittik tutukladılar bizi, delil yoktu. Delilden tutuklama çıkarken ne hikmetse bizi tutuklayıp savcılar bölgeye gittiler, helikopterlerle delil temin etmeye çalıştılar. On yılı aşkın bir süre cezaevinde kaldım. Çıktığımda farklı alanları seçebilirdim ama ben demokratik zemine inanan bir siyasetçiydim ve siyaset yaptım ve bugün tutukluyum, Diyarbakır D Tipi Cezaevindeyim.
Ben de sizler gibi 2011 Haziran seçimlerinde aday oldum. Yüksek Seçim Kurulu adaylığımı veto etti, ben ve birkaç arkadaşımın adaylığını veto edince halkımızın tepkisi oluştu ve bu tepkiden sonra Yüksek Seçim Kurulu yeniden aday olabiliriz, oy birliğiyle karar verdi.
O dönem, bizim adımıza, Yüksek Seçim Kurulunda bu işlemleri sürdüren 2 avukat ve Sırrı Sakık arkadaşımız bu süreci takip ediyordu ve gittiler, Yüksek Seçim Kurulunda hiçbir sorunun olmadığını ama akşamleyin farklı bir tabloyla arkadaşlarımızın vetosunu birlikte, Diyarbakır Cezaevinde hep birlikte izledik ve halkımızın sokağa çıkmasıyla bu karar geri alındı ve bu Kürtlere, aslında sizin dönüp bin kez teşekkür etmeniz gerekir çünkü demokratik zeminde ısrarın bir göstergesiydi. İnsanlar sokaktaydı, İbrahim Oruç Diyarbakır'ın Bismil ilçesinde `Bize demokratik kanalları tıkayamazsınız.' dediği için polis kurşunuyla yaşamını yitirdi. İşte, Kürtlerin demokratik zemindeki ısrarı buydu. Ben, İbrahim Oruç'un göstermiş olduğu bu direnci ve onunla birlikte bu sokaklarda özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren herkesi saygıyla selamlıyorum.
Evet, biz onların o mücadelesine layık olacağız. Bugün, Diyarbakır Cezaevinde bu mücadeleyi sürdürüyoruz. 2011 yılında yapılan bu seçimlerde sizin gibi aday oldum ve cezaevindeydim, elim kolum bağlıydı ama halkımız ve özgürlük mücadelesini sürdüren arkadaşlarımız ve aday arkadaşlarımız kendi seçim bölgelerini terk ederek benim alanımda bire bir çalıştılar ve ben 80 binin üzerinde oy aldım.
Ben oy alırken hemen il seçim kurulunda avukatımın önerisi üzerine derhâl başvuruda bulunduk ve il seçim kurulu bize mazbatamızı verdi:
`Başkan : Mehmet Atik Araz
Üye : Ömer Hakan Baştımar
Üye : Kayhan Karabulut'"
Bu, 80 bin oyun mazbatasıdır.
Ben buradan görevli bir arkadaşımızı davet etmek istiyorum.
(Hatip tarafından kürsüye görevli çağrılarak mazbata grup başkan vekillerine gönderildi)
"80 bin oy aldım. İl seçim kurulu benim mazbatamı verdi ama karanlık eller tekrar devreye girdi. Biz blok olarak katıldığımız seçimde Diyarbakır'da 430 bin oy aldık, Adalet ve Kalkınma Partisi 220 bin oy aldı yani her milletvekilinin aldığı oy 2,5 milletvekili değerindeydi. Ama ne hikmetse bu sistemin acımasızlığı bizi bağımsız olarak seçimlere zorladı, bağımsız olarak seçimlere katıldık ve halkın iradesiyle seçildik ve bu mazbatayı Yüksek Seçim Kurulu verdi. Kararı ihlal ederek, tam karşısında, bir aymazlıkla bu kararımızı iptal etti.
Şimdi soruyorum Hatip Dicle olarak: "Eğer benim seçilme hakkım yok idiyse beni neden Yüksek Seçim Kurulunun oy birliğiyle aday ettiniz? Eğer benim seçilme hakkım yoktuysa, il seçim kurulu neden benim mazbatamı verdi?
Şimdi, buradan sormak istiyorum ve vicdanlarınıza sesleniyorum: Ben, bütün hayatımı bu mazlum halkın özgürlüğü için feda ettim ve bugün cezaevindeyim ve ben neden suçlandım, nelerle suçlandım, onu da size söyleyeyim: Ben, demokratik özerklik istedim, farklı bir yönetim istedim, ben Şam'a gittim, ateşkes sürecine katkıda bulundum. Rahmetli Özal'ın önerisi üzerine bir grup arkadaşımla birlikte Şam'a gittim ve Sayın Talabani'yle birlikte Şam'da bir aylık ateşkes sürecini, hep birlikte süresiz bir ateşkes sürecine dönüştürdük. Bütün günahımız buydu. Silahların susması için hep birlikte oradaydık. Ben, bugün cezaevinde Sayın Talabani'nin ağır bir beyin kanaması geçirdiğini duydum. Cezaevinde ben ve tutsaklar, hepimiz Sayın Talabani'ye geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz ve bütün tutsaklar adına kendisine dua ediyoruz. Allah sağlık ve sıhhat versin çünkü Talabani'yle böyle bir süreci yaşadığımız için 2 Mart darbesi, 4 Mart darbesi olmuştu. Biz de buradan grup olarak da Sayın Talabani'ye acil şifalar diliyoruz. Orta Doğu'da önemli bir siyaset adamı, Irak Cumhurbaşkanı ve?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) - ?Türk dostu?" (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.