GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:44
Tarih:18.12.2012

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Maliye Bakanı, ülkemizin vergi yükünün sanıldığı gibi yüksek olmadığını sık sık ifade etmektedir. Hâlbuki vergi yükü çok yüksek olmayan ülkeler arasında görünmemizin temel nedeni gelir ve kâr üzerinden alınan vergilerin ülkemizde çok düşük olmasıdır. OECD verilerinde bu net bir şekilde görülmektedir.

Ülkemizde gelir ve kâr üzerinden alınan vergilerin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı, OECD ülkeleri ortalamasının yarısının bile altındadır. Türkiye, vergi cenneti sayılabilecek birkaç ülke arasında yer almaktadır.

Dolaylı vergiler yönüyle ise vergi yükü yüksek olan ülkeler arasında bulunduğumuz açıktır. Ülkemizde mal ve hizmetler üzerinden alınan vergilerin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı OECD ortalamasının üzerindedir. En yüksek paya sahip OECD ülkeleri arasında görünmekteyiz.

Aslında Maliye Bakanı, ülkemizde vergi gelirleri içerisinde dolaylı vergilerin payının yüksek olduğunu, dolaysız vergilerin yeterli düzeyde olmadığını da kabul etmekte ve dile getirmektedir. Hatta, bir iş adamının "Memleketin yarısı vergi vermiyor." sözüne karşı, Sayın Maliye Bakanı, bu yıl mayıs ayında bir ulusal televizyon kanalında, Türkiye'deki vergi sisteminin ağırlıklı olarak dolaylı olduğunu hatırlatarak "Bizim asıl vergiyi az aldığımız alan iş âlemi, kira, faiz geliri olanlar ve kayıt dışıdır." diye cevap vermiş; "Vatandaşımız vergi veriyor, 65 milyon, cep telefonu, otomobil sahibi vergi veriyor." demiştir.

İşte bütün mesele bu. AKP iktidarının on yıllık vergi politikasının ne yazık ki özeti bu. AKP Hükûmeti, patronlardan az vergi alıyor, rantiyeciden az vergi alıyor, faizcilerden, tefecilerden az vergi alıyor ama dolaylı vergilerle dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın canına okuyor. Esnafın, KOBİ'lerin iflahını kesiyor; çiftçinin gübresinden, mazotundan yüksek vergiler alıyor; asgari ücretten bile vergi kesiyor; nakliyeciden bin bir çeşit vergi, harç, belge parası alıyor.

AKP Hükümeti "Vergiyi tabana yayacağım." diyor. Bugünlerde bula bula kamyoncuları bulmuş ve ümüğüne çökmüş.

Bakınız, şu geçen bir ay içinde Konya'da yaşananları size anlatayım: Vergi müfettişlerince Seydişehir ilçemizde denetimler yapılmış, madenî yağların nakliyecilik faaliyetinde kullanılan araçlarda yakıt olarak kullanıldığı tespit edilmiş; kamyoncular hakkında raporlar yazılmış ve eski parayla 13,5 milyar liraya kadar varan vergi cezaları çıkarılmış. Bana ulaşan bilgilere göre 20 civarında kamyoncunun durumu böyle.

Kamyoncular vergi kaçırmakla suçlanıyor. Peki neden? Efendim, mazot yerine on numara yağ kullanarak vergi kaybına neden olmuşlar. Ne yapsınlar, zevk için mi on numara yağ kullanıyorlar? Mecbur kalıyorlar. Böyle bile ekmeklerini zor kazanıyorlar. AKP Hükûmeti gemi sahibi, yat sahibi olanlara vergisiz mazot veriyor. Yurt dışına üçte 1'i fiyattan ucuz mazot satıyor; nakliyeciyi, kamyoncuyu görmüyor; bir de acımasızca vergi cezaları kesiyor.

Komisyondaki bütçe görüşmeleri esnasında durumu Sayın Bakana ilettim, düzenlenen bir raporun örneğini de kendisine takdim ettim. Sayın Bakan, kamyoncu esnafına yönelik inceleme talimatının olmadığını, durumu inceleteceğini ve eğer öyleyse yardımcı olacağını söyledi. Ne oldu biliyor musunuz? Uzlaşmaya giden kamyoncuların vergi cezasında cüzi oranda bir indirime gidilmiş ama tahakkuk fişini alan kamyoncular şoka girmiştir. Zira cezalar 2007 yılına ait olduğundan, indirilen borca yüzde 118 gecikme faizi bindirilmiş, borç 2 katını aşmıştır. Kamyoncular bu parayı nasıl ödeyecek? Kamyonunu satsa ödeyemez. Yazık değil mi bu insanlara? Ocaklarını söndürüyorsunuz.

Sayın Bakan, lütfen sözünüzde durun ve bu kamyonculara yardımcı olun. Yasa gerekiyorsa yarın görüşülmesi beklenen torba tasarıya bir geçici madde ilave edelim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz destek vermeye hazırız.

AKP Hükûmeti, sanki bu ülkenin en çok kazanan vatandaşları onlarmış gibi nakliyeci esnafına, kamyonculara yükleniyor. Trafik polisi kamyoncuyu çeviriyor, ceza yazıyor; Ulaştırma Bakanlığı kamyoncuyu çeviriyor, ceza kesiyor; maliyecilerin gözü yine kamyoncuyu görüyor. AKP Hükûmetinin derdi nedir? Kamyonculardan bir alıp veremediği mi var? Ne istiyorsunuz bu çilekeş kamyonculardan? Kamyoncular yük değil dert taşıyor, yetki belgelerinin yenilenmesinde mağduriyetler yaşıyor. Yönetmelikte belirlenen 18'inci maddedeki sürelere riayet etmeleri fiilen mümkün olmadığından pek çok nakliyeci yetki belgesinin iptali ile karşı karşıya kalıyor, araç muayenelerinde sıkıntılar yaşıyor. Pahalı mazot, yüksek vergiler, istenen binbir çeşit belgeler ve iş yokluğu kamyoncuları canından bezdirmiştir. İşsizlikten kamyoncuların ancak üçte 1'i çalışabiliyor. Dert küpü kamyoncu evine ekmeği zor götürüyor, zararına yük taşıyor. Bu insanlara bu kadar da yüklenmeyin, bu kadar zulüm yapmayın. Sayın Bakan, biraz insafa gelin.

Değerli milletvekilleri, Maliye Bakanı bütçe sunuş konuşmasında "Önümüzdeki dönemde hane halkı ve bankacılık sektörünün güçlü bilançoları, iç talebin ve dolayısıyla ekonominin büyümesini destekleyecek önemli iki unsur  olacaktır." demiştir. AKP Hükûmetinin önümüzdeki dönem için umuduna bakar mısınız? Vatandaş borçlanacak, böylelikle iç talep ve büyüme hızı artacak. Vah, ülkemizin  hâline!

Açıklar artıyor, büyüme iyice daralıyor, sanayi üretimi düşüyor, işsizlik artıyor, açılan şirketler azalıyor, kapanan şirketler artıyor, protestolu senetler ve karşılıksız çekler patlıyor ama AKP Hükûmeti bu sorunlara çözüm aramıyor. "Üretimi nasıl artırabilirim, böylelikle vatandaşın gelirini nasıl yükseltebilirim?" diye bir amacı, bir derdi yok. Vatandaşın daha çok borçlanmasından medet bekliyor.

Sayın Bakan, Allah aşkına, hane halkının bilançosunun neresi güçlüdür? Hane halkı tasarruf oranını nerelere kadar düşürdünüz, farkında değil misiniz? Merkez Bankası raporlarına göre ülkemizde hane halkı tasarruf oranı 2007 yılında yüzde 12,2 iken 2011 yılı itibarıyla yüzde 7,5 düzeyine kadar gerilemiştir. Hane halkının yüzde 20'lik gelir dilimlerine göre alttan 3 gelir grubunun yani vatandaşın yüzde 60'ının tasarrufu negatif durumdadır, geliri giderini karşılamamaktadır.

Geliriyle geçimini sağlayamayan vatandaşlarımız zaten banka tüketici kredilerine ve kredi kartlarına yüklenmiş ve toplam borçları 250 milyar lirayı aşmıştır. 2002 yılına göre kredi kartı borçları 16,5 kat, tüketici kredisi borçları ise tam 81 kat artmıştır. Vatandaşın faiz ödemeleri  de   12  misli  artmıştır. Vatandaş  daha nereye kadar borçlanabilecek?

Sayın Bakan, hane halkı yükümlülüklerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı üzerinden bazı ülkelerle mukayese yaparak olumlu değerlendirme yapıyorsunuz. Ama dikkatinizi çekerim, ülkemizde vatandaşın 250 milyar liralık tüketici kredisi ve kredi kartı borcunun sadece yüzde 34'ü konut ve taşıt kredisidir. Yani vatandaşın borçlarının büyük çoğunluğu kısa vadeli borçlardır. Diğer ülkelerle bu ayrım üzerinden mukayese yaparsanız gerçekleri daha iyi görürsünüz.

Ülkemizde bankalara tüketici kredisi borcu bulunan hane halkının büyük çoğunluğu alt gelir grubunda olan ücretli çalışanlardır. Merkez Bankası raporlarına göre 2012 Haziran ayı itibarıyla tüketici kredisi borcu bulunan hane halkının yüzde 52,8'i ücretli çalışanlardır. Hükûmetin çalışanları nasıl borçlu hâle getirdiğini, nasıl süründürdüğünü bu durum göstermektedir. Yine tüketici kredisi borcu bulunan hane halkının yüzde 38,8'ini 1.000 lira ve altında geliri bulunanlar, yüzde 25'ini 1.000 lira ile 2.000 lira arasında geliri bulunanlar oluşturmaktadır yani tüketici kredisi borcu bulunanların üçte 2'sinin geliri 2.000 liranın altında bulunmaktadır. Vatandaş hangi gelirine güvenerek daha da borçlanacak?

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Evet, teşekkür ediyorum.