GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:116
Tarih:22.07.2020

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, öncelikle yeni görevinizde başarılar diliyorum.

Dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan coronavirüs süreci etkilerini hâlâ devam ettirmekte. Bu süreç içerisinde esnaflarımız ve işçilerimiz gerçekten büyük bir ekonomik sıkıntı içerisine düştüler. İktidarın ekonomik anlamda ortaya koyduğu tedbirler ise yeterli olmadı, bu konuda maalesef sınıfta kaldınız.

Değerli arkadaşlar, şu an getirilmeye çalışılan maddelere baktığımızda yine işçilerle ilgili birtakım düzenlemeleri görmekteyiz. "1 Temmuz 2020 tarihinden önce kısa çalışma başvurusunda bulunmuş olan özel sektör iş yerlerinde kısa çalışma ödeneğinden yararlanan sigortalıların iş yerinde kısa çalışmanın sona ermesi ve aynı iş yerinde haftalık normal çalışmaya geçilmesi hâlinde 31/12/2020 tarihini geçmemek üzere üç ay süreyle sigortalı ve işveren hisse primlerinin tamamı İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanır." hükmü getirilmekte.

Değerli arkadaşlar, bakın, burada işçinin sigorta priminin İşsizlik Fonu'ndan ödenmesi normal ancak işverenin ödemesi gereken sigorta priminin de yine İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanması doğru değil.

Yine, değerli arkadaşlar, işten çıkarılma daha önce, bu coronavirüs sürecinde yasaklanmıştı. Bu yasaklanmanın amacı da işçilerin korunmasıydı. Bu, ilk getirilen düzenleme tarihinde gerçekten işçi yararına bir düzenleme olarak değerlendirilebildi ancak bakın, şimdi getirilmeye çalışılan düzenlemede ise 30 Haziran 2021 tarihine kadar her ne kadar işten çıkarılma yasaklanıyormuş gibi gözüksede 30 Haziran 2021 tarihine kadar işçinin iş akdi askıya alınmakta. Değerli arkadaşlar, bir işçinin iş akdi askıya alındığında artık o iş yerinden kendi iradesiyle çıkamayacak demektir. Bu takdirde işçi iş yerinden ayrılmak durumunda kaldığında yani "Ben işten ayrılmak istiyorum." dediği takdirde işçi mağdur olacak yani kıdem tazminatı gibi haklarından vazgeçmek zorunda kalacak değerli arkadaşlar.

Yine, bu süre içerisinde işçiyi günlük 39 TL'ye mahkûm etmektesiniz değerli arkadaşlar. Bakın, iş akdi askıya alınan işçi kısa çalışma ödeneğine mahkûm edilmekte. Bu ücret ise günlük 39 TL, aylıkta ise 1.168 TL'ye tekabül etmekte değerli arkadaşlar. Yani şimdi, siz, koruma adı altında işçinin işten çıkmasını önlemektesiniz, iş akdini askıya almaktasınız, sonuç itibarıyla da 1.168 TL'ye mahkûm etmektesiniz. Değerli arkadaşlar, hiç olmazsa burada, bakın, iş akdi askıya alınan işçinin ücretinin en azından asgari ücret düzeyinde olabilmesi gerekir. Kaldı ki burada yapılan ödeme de yine İşsizlik Fonu'ndan karşılanmakta. Bu durum şunu göstermekte: İşsizlik Fonu, işveren fonuna dönüşmekte değerli arkadaşlar. Her fırsatta yapılmaya çalışılan ödemeler, işveren adına da yapılan ödemeler İşsizlik Fonu'ndan yapılmakta. Ben şunu söyleyeyim, işverenin desteklenmesine kesinlikle karşı değiliz, zaten yeterince bu konuda eksikleriniz oldu. İşverenimize, esnafımıza yeterli desteği sağlayamadınız ama bu desteğin işverene İşsizlik Fonu'ndan değil genel bütçeden yani hazineden karşılanması gerekir. Bakın, bu konuşmayı yapacağımı duyan EYT'liler, aradılar ve dediler ki: "Biz çare bekliyoruz, şu an mağduruz." İşte eğer bir İşsizlik Fonu kullanılacaksa EYT'liler bekliyor. Değerli arkadaşlar, bakın, haberiniz olsun.

Yine, getirilmeye çalışılan düzenlemelerden bir tanesi de "Yabancı araçların köprülerden ödemesiz geçiş tarihini izleyen on beş gün içinde geçiş ücretini ödemesi hâlinde idari para cezası tahsil edilmez." hükmü. Değerli arkadaşlar, bakın, bu konuyla ilgili yasal düzenlemede neler olmuş 2015 tarihinden bugüne gelinceye kadar? 27 Mart 2015'te bu kanun maddesiyle ilgili bir düzenleme yapmışsınız. Düzenlemeyi doğru yapamamışsınız, yine 16 Mayıs 2018 tarihinde yeniden bir düzenleme getirmişsiniz. O tarihteki idari ceza, ücretin 10 katı olarak geçerken 4 kat olarak değiştirmişsiniz. Bu değişikliği de yeterli görmemişsiniz, 27/12/2018 tarihinde yine Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nden geçenlere bir af getirmeye çalıştınız. Yine bu da yeterli olmamış, 30 Mayıs 2019 tarihinde sadece 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'den geçenlere dair cezaların iptaliyle ilgili bir yasal düzenleme yine buradan geçti. Yani değerli arkadaşlar, bir kanunla ilgili, bir maddeyle ilgili beş senede 5 kere düzenleme yapmışsınız. Şimdi bu neyi gösteriyor? Bu, sizin hazırladığınız kanun tekliflerinin gelişigüzel hazırlandığını, ilerisinin hiç hesap edilmediğini, birilerinin size "Burada bir değişiklik yapmak lazım, hadi, değiştirelim." demiş olması üzerine yeniden bir değişiklik yapmakla meşgul olduğunuzu açıkça göstermekte yani bir "yapboz"la karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, köprü meselesi denince... Bakın, kamu-özel iş birliği projeleriniz var. Bu kamu-özel iş birliği projeleri içerisinde, özellikle Yavuz Sultan Selim Köprüsü yani üçüncü köprüye garanti kapsamı içerisinde, 2019 yılında 3 milyar 50 milyon TL hazineden para ödendi değerli arkadaşlar; bakın, garanti kapsamında. Yine, Osmangazi Köprüsü'ne garanti kapsamında 2,6 milyar para ödendi arkadaşlar yani hazineden devamlı buralara garanti kapsamında ödemeler yapılmakta.

Şimdi, 15 Mart-15 Haziran arasında araç geçişinde, araç trafiğinde -bu coronavirüs süreci döneminde- yüzde 70'e yakın bir eksilme söz konusu. Bu durumda ne olacak değerli arkadaşlar? Bu durumda devletin, sizlerin yapmış olduğu yanlış sözleşmeler nedeniyle, ödemek zorunda kalacağı garanti kapsamı yaklaşık, bütçede geçen 7,8 milyarın da üzerine çıkacak, tahminen 9 milyarı bulacak değerli arkadaşlar yani bunlar hazineye birer yük olarak karşımıza çıkmakta. Üstelik bu ödemelerin yani garantinin çoğunluğu dolar bazlı olarak yapılmış sözleşmelerdir.

Herkesten fedakârlıklar beklediniz; esnaftan fedakârlık beklediniz, işçiden fedakârlık beklediniz yani toplumun her kesiminden fedakârlık beklediniz. Fedakârlık beklemediğiniz ve son kuruşuna kadar ödemeler yapmaya çalıştığınız tek kesim ise işte bu garanti kapsamındaki yapmış olduğunuz taahhütler. Yani sizin vermiş olduğunuz bu ihalelerdeki garanti kapsamında olan müteahhitler, alacaklarını son kuruşuna kadar alıyorlar değerli arkadaşlar. İşte, Anadolu'muzun insanı daha görmediği, geçmediği köprünün parasını verdiği vergilerle ödemek zorunda değerli arkadaşlar, sayenizde. Sizlerin bu yanlış ekonomik uygulamalarınızla, örneğin, burada yapılmış olan garanti kapsamıyla, hazineden yüklü miktarlarda yapılan ödemelerle bütçe açığı devamlı şekilde artmakta.

Değerli arkadaşlar, 2019 yılı bütçesinde, siz, bütçe açığı olarak 81 milyar lira öngörmüştünüz ancak yıl sonunda 124 milyarlık bir bütçe açığıyla karşı karşıya kalındı. 2020 yılı bütçesi düzenlenirken "138,9 milyarlık bir bütçe açığını öngördük." dediniz yani bütçe yapılırken daha böyle bir açıkla başladı bütçe ancak haziran ayı itibarıyla şu an bütçemiz 109 milyar liralık bütçe açığı vermiş durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Arı.

CAVİT ARI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

10 Aralık 2019 tarihinde bütçe görüşmeleriyle ilgili yapmış olduğum konuşmada aynen şunu söylemiştim: "2019 yılı bütçesinde vermiş olduğunuz açık ve ekonomiyi kötü yönetiminizi dikkate alır isek -yani ekonomiyi doğru yönetemiyorsunuz- bu açık oranıyla bakarsak, 2020 yılı bütçe açığını 138,9 milyar olarak öngörseniz de yıl sonunda yaklaşık 220 milyar dolayında olacaktır." Şimdi görüyoruz ki daha 2020 Haziran ayı itibarıyla 109 milyarlık bir bütçe açığıyla karşı karşıyayız. Dolayısıyla yıl sonunda -üzülerek söylemem gerekir ki- yine bu bütçe açığının 220 milyar dolayında olacağı gözükmektedir diyorum. Söz konusu kanun teklifinde işçi aleyhine olan maddelere özellikle ret oyu vereceğimizi ifade etmek istiyorum.

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)