| Konu: | İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 117 |
| Tarih: | 23.07.2020 |
MUSA PİROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, engelli çocuğu olan anne ve babaların en büyük kaygıları kendilerinden sonra çocuklarının ne olacağıdır. Bu o kadar büyük bir kaygıdır ki pek çok aile, anne baba kendilerinden önce çocuklarının ölmesini ister çünkü aileler bilir ki kendilerinden sonra çocukları ortada kalacaktır. Bu, yaşamsal bir tecrübedir, devletin ve toplumun engellilere bakışını bilmekten gelen bir tecrübedir, devletin ve toplumun bu çocukları ortada bırakacağını bilmekten gelen bir tecrübedir.
Ne yazık ki engellilik sanıldığı gibi fiziksel bir mesele değildir. Benim tekerlekli sandalyeyle yürümem beni engelli kılmaz. Beni engelli kılan, benim tekerlekli sandalye sürmemin benim toplumsal hayata girmeme engel olmasıdır ve bunun temel sorumluluğu devlet ve belediyelere aittir. Yani ben toplumsal hayata dâhil olamıyorsam, istihdama dâhil olamıyorsam, eğitime dâhil olamıyorsam, sosyal hayata dâhil olamıyorsam ve bütün bunlar fiziksel ya da zihinsel sebeplerle oluyorsa engelli olan ben değilim, engelli olan bu toplumun kendisidir, bu devletin kendisidir. Engel olan, devlet ve toplumdur. Engellilik sevgiyle aşılmaz, iyi niyetle aşılmaz; engellilik devletin üstüne düşeni yapmasıyla aşılır. Oysa ne otizm planı devreye konuluyor ne erişim meselesi bir türlü çözülüyor. Erişim meselesi, engelli bireyin hayata katılmasının temel unsurudur. Erişimi engellemek, ertelemek demek engelli bireyleri eve hapsetmek demektir. AKP engellilerin bakımını ailelerin üzerine yıkarak, devletin sorumluluğundan kaçarak aslında bu bireylerin bağımlı hâle gelmesine, yardımla yaşıyor hâle gelmesine yol açmıştır.
Engelli sağlık çalışanları işe alınmıyor; 3 bin kişi var, 3 kişi bile işe atanmıyor, engelli öğretmenler işe alınmıyor, engelli memurlar işe alınmıyor; devlet kendi kadrolarını doldurmuyor. Yüzde 3'lük kota vermiş, bunu yükseltmiyor. Engellilerin kendi hayatını sürdürmesi için gerekli tedbirleri almadığınız sürece bu ülkede engellilik bir sorun olmaya devam edecektir. Ve engellilik maddi bir sorundur, çözme görevi de bu Meclise aittir, yasaları ertelemek değil yasaları bir an önce uygulamaya koymak, yasaların önündeki engelleri bir an önce ortadan kaldırmaktır. Engellilerin bir tane talebi var: Önlerinde devlet ve devlet kurumları engel olmasın.
Bir yasa çıkarıyoruz. Ben buradan işçilere çok açık söylüyorum: Bu yasa kölelik yasasıdır, bu yasa işçilerin bütün kazanımlarını yok eden bir yasadır. Çıkan yasayla kıdem ve ihbar tazminatları ve iş güvencesi fiilen ortadan kaldırılıyor. İnsanları "işsizlik ücreti" denilen, "ücretsiz izin" denilen ücretle, 39 lirayla yaşamaya zorladığınız andan itibaren onları patronların eline mahkûm kılıyorsunuz. Eskiden kölelerin boynuna zincir, ayaklarına pranga takılırmış; şimdi işçilerin boynuna fakirliği, yoksulluğu, ayaklarına işsizlik prangasını vuruyorsunuz.
Ve ben buradan işçilere sesleniyorum: Yoksulluk ve sefalet dışında kaybedecek hiçbir şeyiniz yok. Bu iktidardan, çay molasında gelip parmak kaldırarak bu yasayı çıkaran bu iktidardan size fayda da yok, medet de yok. İşçilerin kurtuluşu kendi ellerindedir; kaybedecek fakirliğiniz ve işsizliğiniz var, kazanacak koskoca bir dünya var. (HDP sıralarından alkışlar)