| Konu: | İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 117 |
| Tarih: | 23.07.2020 |
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son birkaç günde birçok kadın cinayetine tanıklık ettik. Fatma Altınmakas, Hamdiye Şık, Pınar Gültekin; bunlar sadece son birkaç günde yaşadığımız, tanıklık ettiğimiz kadın cinayetleri. Kadınlar sokakta tanımadıkları erkekler tarafından darbedilebiliyor ve bunlar münferit olaylar, tekil olaylar değil, erkek egemen zihniyetin ve ataerkil sistemin ürünü ve sonuçlarıdır ne yazık ki. Bu zihniyet toplumun iliklerine ve yaşamımızın her yanına yayılmış, zerk edilmiş durumda. Kadınlar bunu kabul etmiyor ve kadınlar günlerdir, basın açıklamalarıyla, demokratik haklarını kullanarak, sokaklarda seslerini Türkiye'ye ve bütün dünyaya duyurmaya çalışıyor. Oysaki çözüm oturup bunları konuşmakken dayağa karşı çıkan kadınlara polis tarafından dayak atılarak kadınların bu talebi bastırılmaya çalışılıyor.
Tam da bütün bu yaşanmışlıklar üzerinden "İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı Yasa yaşatır." diyoruz ve Türkiye bu yasaya, İstanbul Sözleşmesi'ne ilk imzacı olan ülkedir. Dolayısıyla ben buradan, son zamanlarda sıklıkla bu kürsüden yaptığımız bir yinelemek istiyorum; hiçbir parti farkı gözetmeksizin bütün kadın milletvekillerinedir bu çağrımız: Bütün kadınlarla, kadın hareketiyle, kadın kurumlarıyla bir araya gelmeli ve İstanbul Sözleşmesi'ni hep birlikte yaşatmanın yol ve yöntemini bulmalı, altyapısını güçlendirmeliyiz.
Evet, değerli arkadaşlar, sanırım dünden beri hepimiz izlemişizdir Rönesans Holdingin ana firma olduğu bir inşaat şirketinin, Rusya'nın Amur kentinde çalışanlarını, karantinaya alınmış çalışanları, karantina süresinde ücretlerini ödemediği için isyan eden çalışanları Rus polisine şikâyet ettiğini. Ve âdeta işkence edercesine Rus polisi Türkiyeli işçileri gözaltına almıştır.
Ben buradan, özellikle Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının, Dışişleri Bakanlığının bu konuda devreye girmesi gerektiğini, bu çağrımızı yinelemek istiyorum.
Evet, az önce Soma işçileriyle ilgili önemli bir karara imza attık hep beraber. Bu sevindiricidir ve bundan sonra bu kararların örneğinin artırılması gerektiğinin altını çiziyoruz.
Ve kıdem tazminatı... Kıdem tazminatı işçinin gerçekten sigortasıdır ve son kalesidir. Evet, şimdilik ertelendi kıdem tazminatının gündeme gelmesi ama burada şu hatırlatmayı yapmak istiyoruz: İşçinin kıdem tazminatı neden gündemde? Çünkü kriz derinleşiyor, işsizlik, yoksulluk katlanarak artıyor, corona günlerinde 11 milyona yakın insan iş kaybı yaşamış ve işsiz. Tabii ki her şeyi yandaş yaptığınız gibi TÜİK'i de yandaş yaptığınız için, kamuoyunu fevkalade yanıltan rakamlarla açıklamalar yapıp ekonomiyi iyi gösteriyor, işsizliğin olmadığını göstermeye çalışıyor.
Bakın, bir işçinin ağzından kıdem tazminatı nasıl tanımlanıyor: "İşsiz kaldığımızda elimize geçen, nefes almamızı sağlayan ilaçtır bizlere. Patronların istediği zaman işçiyi işten çıkarma isteğinin önündeki engeldir. Çocuklarımızın, ailemizin hakkıdır. Gelecekteki işçilerin hakkıdır. Bu hakkımız ellerimizden kayıp giderse gelecek yıllarda haksızlığa ses çıkaracak her işçi kendisini kapının önünde bulur. Kıdem tazminatı Türk'ün, Kürt'ün, Arap'ın, Çerkez'in hakkıdır. Mavi yakalı-beyaz yakalı ayırmaksızın bütün işçilerin ve emekçilerin hakkıdır. Gelecek kaygısı yaşayan gençlerin hakkıdır. Bizi ortak kılan, alnı terli, elleri nasırlı olan bütün işçilerin hakkıdır." diyor bir işçi kardeşimiz.
Ve İşsizlik Fonu... Tabii, İşsizlik Fonu'yla ilgili kamuoyuna o kadar güzel anlatımlar yapıyor ki iktidar. Ama gerçeklik bu değil. Buradan biz kamuoyuna gerçekliği açıklamakla mükellefiz. Sigortalı olan işsiz kalırsa onlara maddi destek sağlamak içindir bu Fon. Oysaki bu Fon'dan, her fonda olduğu gibi, sermayeyi finanse etmeye dönük adımlar atılıyor. İyileştirme paketleri diye geliyor, iyileştirilen yoksulun yaşamı değil; iyileştirilen işçinin, emekçinin geleceği, ücreti, iş yaşamı değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Oruç.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Burada, hatırlayacaksınız, pandemi zamanında önlem alınmak için gelen pakette yine Varlık Fonundan büyük şirketlerin finanse edilmesinin altına bu Meclis, Cumhur İttifakı imza attı. Yine aynı şekilde, şimdi bunun altına imza atıyorlar.
Bakın, iktidar ve sermaye bu Fon'u "stajyer masrafları" "sınav masrafları" "sigorta primi" adı altında... Aslında büyük sermayedarların finanse etmesi gerekeni bu Fon'dan, işçinin alın terinden finanse ederek yine sermayeyi finanse etmiş oluyorsunuz.
Şunu unutmamak gerekiyor ki bir devletin asli görevi ülkedeki işsizlikle, yoksullukla mücadele etmektir. Türkiye'deki devletin asli görevi 82 milyon vatandaşın geleceğini, işçinin, emekçinin, yoksulun geleceğini inşa etmektir. Oysaki buraya gelen paketlerin sermayeyi koruyan paketler olduğuna hep birlikte tanıklık etmekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Kapitalizm -evet, bir kriz içinde- hiçbir derde de deva olamaz. Bugün coronavirüs -"küçücük bir virüs" deniyor ama- aslında büyük bir faaliyeti de aynı zamanda ortaya koydu. Kapitalizmin, sermaye sisteminin yaşatmadığını, öldürdüğünü bir kez daha Türkiye'ye ve bütün dünya ülkelerine göstermiştir. Halkçı bir programa, halkçı bir çıkışa ihtiyaç vardır. Adil bir bölüşüme ve üretimi, üretim ilişkilerini bu çerçevede yeniden düzenlemeye ihtiyaç vardır.
Teşekkür ederim.