GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:118
Tarih:28.07.2020

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, muhtemelen bugün ya da yarın 27'nci Yasama Dönemi Üçüncü Yasama Yılının son günü ve son çalışması olacak. Bu süre içerisinde Adalet Komisyonu oldukça yoğun çalıştı. Nasıl başlamıştık? OHAL döneminde çıkarılan hukuka aykırı o antidemokratik uygulamaları olağanlaştıran süreçle başlamıştık; bugün burada bir başka yasakla, sansürle, sosyal medya yasaklarıyla sonlandırıyoruz.

Değerli arkadaşlar, aslında karşı karşıya kaldığımız, orta yerdeki gerçek şudur: Cumhur İttifakı miadını doldurmuştur ve çıkardıkları yasaklarla, düzenlemelerle kendi ömrünü uzatmaya çalışıyor. Bu nedenle susan, sorgulamayan, çekinen, korkan, yolsuzlukların üzerine gitmeyen, kafasını dışarı çıkarmaktan ve sokağa çıkmaktan korkan bir kitle yaratmaya çalışıyorsunuz. Son dönemde peş peşe gelen bütün düzenlemeler bunun izlerini taşıyor.

Değerli arkadaşlar, Türkiye adalet konusunda maalesef çok kötü bir çizgide. Bunu bizler söylüyoruz muhalefet olarak, bu durum uluslararası kuruluşların tespitlerinde çıkıyor; sizler söylüyorsunuz, sizin Hükûmetinizin temsilcileri yüzde 30'ların altında olduğunu ifade ediyorlar. Yargıtay başkanları, Anayasa Mahkemesi başkanları Türkiye'de adaletin içinde bulunduğu noktayı göz önüne alarak mevcut yasal düzenlemeyi değerlendirmenizi istiyordu. Ortaya şöyle bir şey çıkacak değerli arkadaşlar: Bakın, bizim siyasetçi olarak amacımız nedir? Farklı siyasi partilerden olabiliriz, farklı hayat görüşlerimiz olabilir ancak bir siyasetçinin amacı inandığı değerleri, düşünceleri, fikirleri o doğrultuda vatandaşlara benimsetebilmek, iktidar olabilmek. Ama siyasetçinin asıl hedefi içinde bulunduğu ülkeyi daha iyi bir seviyeye çekebilmektir. Çıkarılan yasaların ülkeye ne oranda faydası olduğunu bütüncül bir açıdan bakıp analiz etmeden, sadece el kaldırıp indirerek milletvekilliği olmaz değerli arkadaşlar.

Bakın, Türkiye'nin çok ciddi problemleri var; yüzde 24'e varan işsizlik sorunları var gençlerimizin, yoksulluk sorunu var; çocuklarımızın yaşam kalitesi, eğitimi, geleceğe hazırlanması, sosyal adaletsizlik, dış politikadaki sıkıntılar, bütün bunlarda ciddi problemler taşıyoruz. Biz, uzunca bir süredir Türkiye'nin gerçek problemlerine yönelik burada bir yasa geldiğini görmedik. Gelen yasaların hepsinde, burada konuşulan kanun tekliflerinin hepsinde istisnasız, mevcut düzeni devam ettirmeye yönelik düzenlemeler var.

Değerli arkadaşlar, argümanlar söyleniyor; bakın, biz nasıl bir sonuçla karşı karşıyayız: Basın özgürlüğü... Şu an Türkiye'nin basın özgürlüğü, içler acısı durumda; yüzde 90'ı kontrol altına alınmış durumda, yüzde 10'u da gerek Radyo ve Televizyon Üst Kurulu gerekse özerkliği bozulan diğer kuruluşlarla birlikte, etki altına alınan yargıyla birlikte tamamen baskı altına alınmaya çalışılıyor. Böyle bir ortamda insanların sesini duyurabildiği, düşüncesini ifade edebildiği bir sosyal medya var. Sosyal medyayı da baskı altına alırsanız öngörülemeyen sonuçlarla karşılaşırsınız; insanların enerjisini, kızgınlığını, öfkesini boşalttığı mecralardır buralar.

Sosyal medyada istenmeyen paylaşımların önlenmesine gelince, bu bir irade meselesidir. Partiler belli noktalarda anlaşıp, paylaşılan bir "tweet"i, bir açıklamayı kınadığı zaman onun azaldığını görüyorsunuz. En son, Sayın Esra Albayrak'la ilgili yapılan paylaşımdan sonra, verilen tepkilerde -ki o zamana kadar maalesef diğer siyasi partilere, onlara yönelik, oradaki kadın siyasetçilere yönelik yapılan paylaşımlarda gösterilmeyen tepkide- Türkiye ortaklaştı ve bakın, o sosyal medyada o konuda ciddi azalma görüyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, örnekler veriliyor, deniyor ki mevcut düzenlemede: "Dünyada yapan ülkeler var." 200 devlet varsa 1 tane örnek verilebiliyor: Almanya. Ama Almanya'nın basın özgürlüğü, Almanya'nın demokrasi seviyesi, Almanya'nın gelişmişlik düzeyi; bütün bunları bir arada değerlendirmeniz lazım. Almanya, her yıl bütçesi fazla veren bir ülke ve parayı nereye harcayacağını düşünen bir ülke. Almanya'da Merkel, tek başına iktidar fırsatı varken meşruiyeti güçlü olsun diye koalisyon kurmuş bir iktidar. Dolayısıyla, içinden tekil örnekleri alarak örnekler verdiğinizde bir şey ifade etmiyor. 2015 yılında 7 Haziran seçimlerinin sonuçlarını tanımadı bu ülkede iktidar, tekrardan seçime gitti. Yani bunu kıyaslamak açısından baktığınızda bu doğru bir örnek değil.

Değerli arkadaşlar, evet, unutulma hakkı son dönemde insan hakları açısından tartışılan bir kavram. Ancak şunu unutmayalım: Bir iktidar düşünün, yaptıkları bütün işler -özellikle son dönemdeki- antidemokratik ve baskıcı. İçinden unutulma hakkını, insan haklarına duyarlı olmak için, demokrasiyi geliştirmek açısından, işte, demokratik ülkelerdeki örneklere dayanarak böyle bir şeyi ileri sürdüğünüzde bu gerçekçi olmaz. Şundan olmaz, biz biliyoruz ki bunun asıl gerekçesi şu: Mahcup olduğunuz, rahatsız olduğunuz, başta 17-25 Aralık olmak üzere ortaya çıkan belgeler, bilgiler, yolsuzluklar, hırsızlıklar -içine ne katarsanız katın- bunların sosyal medyadan temizlenmesini istiyorsunuz. Bugün internete girin, "AKP-FETÖ" diye yazın, dünya kadar örnek görürsünüz. Nasıl ittifaklar yapıldığı, hangi milletvekillerinin gidip yanında âdeta el etek öper pozisyonda durduğu, nasıl siyasal ortaklık yapıldığı, nasıl kumpaslar kurulduğuna ilişkin onlarca örnek görürsünüz. (CHP sıralarından alkışlar) Biz biliyoruz ki bu yasa çıktığında temizlenecek olan bunlardır. Normal bir hukuk düzeninde olması gereken işler olmayacak. Siz, kendi geçmişinizi, kendi mahcubiyetinizi unutturmak istiyorsunuz. Buradaki çabanız açıkça bu.

Değerli arkadaşlar, bakın, Hitler'in ulaştığı güçte Propaganda Bakanı Goebbels'in büyük katkısı vardır, tarihte bu var. Ve Goebbels toplumu yalanlarla yönlendiren, gerçek sorunların görülmesini engelleyen ve siyasi muhalifleri hedef gösteren yöntemler uyguluyordu. Ne diyordu biliyor musunuz? Diyordu ki: "Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa yalana devam edin. Bir insana, yalan olsa bile, bir söylemi sürekli tekrarlarsanız o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve savunur. Halkı her zaman ateşleyin, asla soğumasına ve düşünmesine izin vermeyin, hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin, asla kabahat ve suç üstlenmeyin. Bana vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz bir halk sunayım." Goebbels'in taktiklerinden bazıları bunlardı. Aslında ne demek istediğimi gayet iyi anladınız.

Değerli arkadaşlar, Türkiye iyi bir noktada değil. Türkiye'yi kurduğunuz düzen, çıkardığınız Anayasa, çıkardığınız yasalar düzeninizle uçurumdan aşağı doğru götürüyorsunuz. Artık daha fazla Türkiye'nin bütün bunlara tahammülü yok, tahammülü olmaz değerli arkadaşlar. Türkiye ne kadar isteseniz de bir Kuzey Kore olmaz, ne kadar isteseniz de Orta Doğu devletleri gibi olmaz. Yüz yıllık parlamento deneyimine sahip; az çok, eksik gedik bir demokrasi geleneğine sahip bir ülkedir. Türkiye'de faşizme giden yolların taşlarını daha fazla öremezsiniz. Bu topluma haksızlık etmeyin, daha fazla zarar vermeyin. Bu düzenleme de büyük planın bir parçasıdır. Bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz bu teklife "hayır" diyeceğiz, diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)