| Konu: | İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 118 |
| Tarih: | 28.07.2020 |
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu saatinde bir yasa teklifini tartışıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde on yıla yakındır milletvekiliyim, çok yasa tartıştık AKP iktidarında. 4+4+4 hâlâ hafızalarda; saatlerce konuştuk, saatlerce tartıştık, anlatmaya çalıştık; bu yasa yanlıştır, çocuklarımız için yanlıştır, millî eğitim için yanlıştır, Türkiye'nin gelecek nesilleri için yanlıştır dedik ama ne oldu? Parmak sayısı ya... Hani, milletimizin sandığa gidip, kabine girip beş dakikada kullandığı oylar var ya, Türkiye'nin kaderini belirliyor. Kimin ne kadar maaş alacağına Türkiye Büyük Millet Meclisi karar veriyor, Türkiye'de emeklilerin nasıl yaşayacağına Türkiye Büyük Millet Meclisi karar veriyor. Biz karar veriyoruz, çocuklarımızın nerede ve nasıl öleceğine biz karar veriyoruz. Elimizi kaldırıyoruz tezkerelere, çocuklarımız oraya gidiyorlar ve fidan gibi delikanlılar şehit düşüp geliyorlar. Hiç mi sorumluluğumuz yok çıkardığımız yasalarda? Vicdanımız hiç mi rahatsız olmuyor? Biz başımızı yastığa koyduğumuz zaman gerçekten uyuyabiliyor muyuz?
Burada Adalet ve Kalkınma Partisinin gencecik insanları çıktılar, konuştular sosyal medya yasa teklifiyle ilgili. Aslında bakarsanız kendilerini fena da ifade etmediler, güzel ifade ettiler, düzgün ifade ettiler ama gerçeklerden uzak ifade ettiler. Gerçekleri kendi aralarında tartışmıyorlar, konuşmuyorlar maalesef. Gerçekler konuşulmadığı zaman üstü örtülüyor sanılıyor. Şimdi bir gerçeği burada vurgulamak gerekiyor: Bu yasa teklifiyle beraber unutma yasası da geliyor. Peki, biz, Balyoz ve Ergenekon davalarını gerçekten unutabilecek miyiz? Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetiminde bulunan bir iktidar, Balyoz ve Ergenekon davalarının arkasında dimdik durdu. İnsanlar suçsuz yere mahkum edildiler, zindanlarda tutuldular, orada öldüler. Yıllarca orada, hücrelerde kaldılar ve sonunda ne oldu? Sonunda beraat ettiler ve dışarıya çıktılar. Peki ölenler? Çocukları? Peki, o günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde, iktidara yönelik, kalkıp da o konuşanlar "Türkiye temizleniyor." "Türkiye'nin bağırsakları temizleniyor." diye nutuk atanlar...
Ben, Adalet ve Kalkınma Partisinin o gençlerinden, o insanları bulup da sormalarını istiyorum "Neden o masum insanları zindanlara attınız?" diye. "Türkiye Cumhuriyetinin Genel Kurmay Başkanını -PKK madem terör örgütüydü- PKK'lı bir sanığın gizli tanıklığıyla zindana atarak Fetullahçı Terör Örgütünün general ve subaylarını niye getirdik biz?" diye sormanızı isterim. (CHP sıralarından alkışlar)
Büyük Ortadoğu Projesi'ni unutturabilir misiniz? Gerçekten mi? Ben, telefonumu açıyorum, Google'dan giriyorum "Büyük Ortadoğu Projesi" diyorum, bu ülkenin Cumhurbaşkanı çıkıyor. Ne diyor? "Ben bu Büyük Ortadoğu Projesi'nin eş başkanıyım." diyor. Bu Genel Kurulda oturan değerli milletvekillerine soruyorum: Haçlı seferlerinden sonra ve haçlı seferleri dâhil, hiç, bu kadar Müslümanın katledildiği başka bir savaşa şahit oldunuz mu? Peki, o gençlerimiz, Adalet ve Kalkınma Partisinin pırıl pırıl gençleri, Genel Başkanlarına dönüp de "Siz bu Büyük Ortadoğu Projesi'nin, bu Amerikan oyununun, neden oyuna geldiniz de ortağı oldunuz?" diye sormayacaklar mı? (CHP sıralarından alkışlar) Sormayacaklar mı? Yazık değil mi? Günah değil mi? Libya'ya gönderilen uçaklardan atılan bombalarla, yolda yürüyen masum insanlar, camide ezan okuyan müezzinler, saf tutan Müslümanlar paramparça oldular. Bunun hesabı gerçekten hiç sorulmayacak mı?
Peki, biz bir darbe kalkışması yaşadık. O darbe kalkışmasında, bu ülkenin en üstünde bulunan kişi telefondan insanlarına seslendi, dedi ki: "Çıkın sokağa, bu darbe kalkışmasının dimdik karşısında olun." İnsanlarımız "Evet, biz bu darbeye karşıyız." dediler ve sokağa çıktılar. Sokağa çıkan insanlarımız tankların önüne yattı, bazılarının kolu koptu, bazıları öldü ve şehit oldu. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı bu lanet olası darbe kalkışmasına karşı şehit düşen ve gazi olan insanlarımızla ilgili bir yardım kampanyası başlattı; 309 milyon lira para toplandı. O 309 milyon lira, üç buçuk yıldan beri, o mazlum ve mağdur ama onurlu ve gururlu gazilere ve şehit yakınlarına teslim edilmedi.
SALİH CORA (Trabzon) - Veriliyor ya, veriliyor. Peyderpey veriliyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Peki, gerçekten bunu da unutturacak mısınız? Bunu unutturmak için aradan üç buçuk yıl geçecek ve aradan bir üç buçuk yıl daha geçecek mi? Adalet ve Kalkınma Partisinin burada konuşan o pırıl pırıl gençlerinin dönüp de hani "50 yaşında büyükler" diyorlar ya, onlara, o ağabeylerine bir sormalarını istiyorum; gerçekten, şurada vicdanı kaldıran bir tek milletvekili var mı? Niye vermiyoruz, niçin vermiyoruz? Evleri yok, barkları yok, hayatları yok. Bundan sonra yaşam alanları daralmış, sokaklara çıkmış bu gençleri dövdürtebilme cesaretini gösteriyoruz da bir de üstüne bunu unutturacak mıyız gerçekten? Bu milletin vicdanına ne oldu? Bize ne oldu? Ne oldu bizim milliyetçiliğimize? Tank Palet Fabrikası'nı unutturacak mısınız gerçekten.
Bir başka ordunun, Katar... Katar kim, arkadaşlar? Katar ordusu ve Katar, Türkiye'nin ekonomisinde nasıl bu kadar ağırlıklı olabiliyor? Dünyanın ve Avrupa'nın en büyük entegre tesisi, Tank Palet Fabrikası'nda Türk subayları çalışıyordu, orada Türk işçileri çalışıyordu. Obüs'ü yaptılar, tankların bütün donanımlarını sağlayan optik araçların hepsini bizim çocuklarımız yaptı. Şimdi, gerçekten vicdanınız el veriyor mu? Türk subayının Katar ordusunun emrinde, kendi fabrikamızı hiç bedelsiz olarak teslim edip onların milyonlarca lirayı bizim üzerimizden kazanmasını unutturacak mısınız? Gerçekten, bunu yapacak mısınız? (CHP sıralarından alkışlar) Bunu bizim vicdanımız kaldıracak mı, değerli arkadaşlarım?
Ben, çok zengin bir ailenin çocuğu değildim, yoksulluğu biliyorum ama çok şükür, kimseye de muhtaç olmadım ama yoksulluk içerisinde bu ülkenin çocukları, o genç arkadaşlarım, "Gençleri siz anlayamazsınız." diyen insanlar, okusunlar diye, anneleri ve babaları onların okuyabilmesi için bileziklerini çıkartıp sattılar. Onlar okusun diye, öğretmen olan babası gece yarılarına kadar simit sattı sokaklarda. Oğlu, okudu ama ondan sonra o çocuk, işte, az önce bana bir "tweet" attı; babası intihar etti, oğlunu işe sokamadığı ve evine bir lokma ekmek dahi alacak gücü olmadığı için. "Motivasyon yok, Sayın Vekilim; yükselme yok, unvan yok, derece yok, kademe yok. Tayin yok, Sayın Vekilim; huzur yok; stres, kaygı var, ayrımcılık var, haksızlık var, zulüm var." diyor. Bir genç mi söylüyor? Milyonlarca genç söylüyor. Peki, gerçekten siz, onların bu yoksulluk içerisinde intihar eden babalarını ve annelerini unutturacak mısınız?
Ben buradan sesleniyorum: Belki siz her şeyi unutmaya hazırsınız, belki unutmazsanız yaşayamazsınız, vicdanınızdaki yük çok ağırdır ama biz asla unutmayacağız ve asla unutturmayacağız. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)