| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 19.12.2012 |
BDP GRUBU ADINA NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün 19 Aralık 2012. Bundan tam on iki yıl önce, bu ülkede F tipi cezaevlerine geçiş bahane edilerek -özellikle altını çizerek belirtmek ve ifade etmek istiyorum- sabaha karşı beşte eş zamanlı tam 20 şehirde, 20 ilde bir operasyon yapıldı. Bu operasyona -hepinizin bildiği gibi- "Hayata Dönüş Operasyonu" olarak bir isim takıldı, bu şekilde isimlendirildi.
"Hayata Dönüş Operasyonu" denilen bu operasyona 10 bine yakın güvenlik görevlisi katıldı; 8 jandarma taburu, değerli arkadaşlar, 37 tabur asker, binlerce çevik kuvvet ve yine yüzlerce ceza infaz memuru bu operasyonda görev aldı. Bu operasyon sonucunda 2'si asker, 30'u da cezaevlerindeki tutsaklar olmak üzere tam 32 yurttaşımız, vatandaşımız yaşamını yitirdi; 237 kişi bu operasyonda yaralandı, 600 kişi de sakat kaldı.
Yine bu operasyon sırasında binlerce mermi kullanıldı; el bombaları, ağır silahlar, yakıcı gazlar acımasızca insanların üzerine atıldı. Bu operasyona harcanan parayı biraz önce CHP'den konuşan milletvekili arkadaşımız belirtti. Operasyona harcanan parayla eğer o dönemin Hükûmeti bir hesap yapmış olsaydı herhâlde üç beş okulla, üç beş hastane yapabilirdi.
Operasyonu hepimiz hatırlıyoruz. Operasyon sabahı televizyonlarda Birsen Kaya adlı bir kadın tutsak -üzerinde bir battaniye vardı, yüzü yanmıştı, kafasının yarısı da yanmıştı, saçları yanmıştı- "Hepimizi diri diri yaktılar." diye haykırıyordu. Herhâlde vicdanı olan herkesin, hiçbir insanın böyle bir haykırışı unutması mümkün değil değerli arkadaşlar.
Yani, şunu ifade etmek istiyorum: Bu operasyon, bir hayata dönüş operasyonu değildir. Bu operasyon, bir cezaevi katliamıdır. Bu operasyon, yaşamı ve hayatı yitirme, kaybettirme operasyonudur. Bu operasyon, tıpkı 1996'da Diyarbakır'da yapılan cezaevi katliamı gibi bir katliamdır. Yine bu operasyon, 1999'da Ulucanlar Cezaevine yapılan bir operasyon gibi bir katliamdır. Bu katliamlar, Türkiye tarihine, insanlık tarihine geçmiştir değerli arkadaşlar.
Ben, bu vesileyle, yani 19 Aralık günü vesilesiyle, cezaevlerinde yaşamını yitiren bütün arkadaşlarımızı, evlatlarımızı, yoldaşlarımızı saygıyla anmak istiyorum ve yine, yaşamlarını inandıkları mücadelelere adayan ve bu uğurda yaşamlarını yitiren bütün insanlarımızı saygıyla anıyorum. Şunu hepimiz çok iyi biliyoruz ki, cezaevleri katliamlarında katledilen tutsaklar değildir, katledilen insanlıktır, tarih bunları böyle yazacak.
Değerli arkadaşlar, bu katliamlar gerçekten F tipi cezaevlerine geçmek için mi yapıldı? Eğer F tipi cezaevlerine geçmek için yapılsaydı o dönem bir sonuç almak mümkün değildi. Ara bulucu arkadaşlarımız vardı, onların anlatımından da anlaşıldığı kadarıyla, son günlerde tutsaklarla yapılan görüşmeler, hatta son yirmi dört saat içerisinde yapılan görüşmeler, anlaşmanın olumlu sonuçlanmasına yol açacaktı. Ancak, o dönem ara bulucu olarak görev yapan Oral Çalışlar'ın Hikmet Sami Türk'le ilgili bir diyaloğundan anlattığı kadarıyla, o dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün kendisine söylediği "Elimizi çabuk tutalım, acele edelim. Devlet içerisinde bir güç ısrarla operasyon yapmak istemektedir." dediğini hatırlatmak istiyorum ve yine, İstanbul 13.üncü Ağır Ceza Mahkemesinde dört yıl sonra açılan bir davada ifade veren bir asker, operasyon sırasında özellikle kadın tutsakların kapının açılması için çok çaba sarf ettiklerini fakat kapılar açıldıktan sonra kadın tutsaklara ıslak battaniye verilmesi gerekirken üzerine benzin dökülmüş battaniyelerin atıldığı şeklinde bir ifade verdi.
Evet, değerli arkadaşlar, dört yıl sonra dava açıldı. 13.üncü Ağır Ceza Mahkemesinde bu dava sürüyor. Davanın seyrinden anlaşıldığı kadarıyla, 2011'e kadar operasyonla ilgili hiçbir operasyonel bilgi, plan mahkemeye ulaştırılmadı. On bir yıl sonra nihayet jandarma komutanlığından operasyonun nasıl planlandığı ve kamera görüntüleri mahkemeye iletildi. Buradan da anlaşıldığı kadarıyla, bu katliam, bu cezaevi katliamı araştırılmaya muhtaçtır yani Meclisin araştırmasına muhtaç bir konudur, muhtaç bir katliamdır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin yakın geçmişi şüphesiz ki pek çok araştırmaya muhtaç konularla doludur. Sayın Özal'ın ölümünden tutalım Eşref Bitlis'in katledilmesine, Bağlarbaşı katliamından tutalım Vedat Aydın'ın katledilmesine, Musa Anter'e, Uğur Mumcu'nun katledilmesine kadar pek çok konu bu Meclis tarafından araştırılmaya, incelenmeye muhtaçtır. Türkiye'nin demokratik geleceği için, gerçekten, Türkiye'nin barışı için bana göre bu Meclisin yapması gereken tek bir konu var, o da bu Meclis bu dönemde mutlaka bir hakikati ve adaleti araştırma komisyonu kurmalıdır. Kurmalıdır ki bu ülkenin geçmişinde neler yaşanmış, onlar tek tek açığa çıkartılmalıdır. Zira, bu ülkenin geçmişinde yaşananlar açığa çıkartılmadığı müddetçe, tek tek ortaya konulmadığı müddetçe, bu ülkenin gerçek bir barışa, gerçek bir kardeşliğe, gerçek bir demokrasiye ulaşması mümkün değildir.
Adalet ve hakikati araştırma komisyonu öyle bir çalışmalıdır ki, öyle sonuçlar açığa çıkartılmalıdır ki bu ülkede yaşananlardan kaynaklı herkes birbirinden özür dilemelidir, herkes birbirini affetmelidir. Zira, karşılıklı bir af olmadığı müddetçe, bu ülkenin karanlık geçmişinde yaşananlar nedeniyle bu ülkedeki insanlar birbirlerini karşılıklı olarak affetmediği müddetçe, tekrar belirtiyorum, bu ülkenin gerçek bir barışa, gerçek bir kardeşliğe ve gerçek bir demokrasiye ulaşması mümkün değildir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.