| Konu: | Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 15.10.2020 |
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Teklifi'ni görüşüyoruz, ben de görüşümü sizlerle paylaşacağım. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklif sahipleri ilk 5 maddeyle şunu söylüyorlar: "Stratejik planlama ve performans esaslı bütçeleme yerine, stratejik planlama ve performans esaslı program bütçeye geçiyoruz." 4'üncü madde uyarınca, düzenleyici ve denetleyici kurumların bütçeleri de performans esaslı program bütçeye göre düzenlenecek. Evet, düzenleyici ve denetleyici kurumlar için bir şey yapmanız gerekiyor, o da bu kurumları kuruluş amaçlarına uygun olarak özerk hâle getirmek, hem siyasi olarak özerk hâle getirmek hem de ekonomik olarak özerk hâle getirmek.
Ülkemiz tarihinin ekonomik olarak en güç dönemlerinden birini yaşarken ve siyasi iktidar bundan doğrudan doğruya sorumlu iken önümüze getirdiği teklif ne? Bütçe performans esaslı mı olsun, performans esaslı program bütçe mi olsun?
Evet arkadaşlar, ekonomi iyiye gitmiyor. Ben size 2 tane örnek vereceğim: Ne diyor Adalet ve Kalkınma Partisini yönetenler? "Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmayanları yaptık." Kesinlikle doğru, Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmayanları yaptınız. Bakın, Cumhuriyet tarihi boyunca cari açık nasıl seyretmiş: 1923-1938 84 milyon dolar, 1939-1949 219 milyon dolar, 1950-1959 1,21 milyar dolar, 1960-1969 1,76 milyar dolar, 1970-1979 10,3 milyar dolar, 1980-1989 10,4 milyar dolar, 1990-2002 yani sizin iktidara geldiğiniz döneme kadar 20,3 milyar dolar. 1923'ten 2002 yılına kadar yani seksen yılda cari açık 44,1 milyar dolar olmuş. Peki, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar olduğu 2003 ve 2020 yılları arasında ne olmuş? Tam 550 milyar dolar yani cumhuriyet tarihinin toplam cari açığının 12,5 katı açık vermişsiniz. Ne yapmışsınız? Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmayanı yapmışsınız.
Bir örnek daha vereceğim: Türkiye, 2000 yılında 273 milyar dolarla dünyanın 17'nci büyük ekonomisiydi, 2017 yılına geldiğimizde 851 milyar dolarla yine dünyanın 17'nci büyük ekonomisi. On yedi yılda bir arpa boyu yol alınamamış. Ondan sonra ne olmuş, bugün ne oluyor? Türkiye 2018 yılında 764 milyar dolarla dünyanın 18'inci ekonomisi olmuş. Türkiye 2019 yılında 706 milyar dolarla dünyanın 20'nci büyük ekonomisi. Şimdi, Türkiye büyüyor mu, küçülüyor mu? Ekonomik olarak büyüyor muyuz, küçülüyor muyuz? Hedef G8'e girmekti, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmekti, şimdi G20 bile hayal olmak üzere. Bu yıl ve izleyen yıllarda muhtemelen G20 ülkeleri arasında olmayacak. Siz dolara bakmamaya devam edin, bütün dünya bakacak.
Matematikçilerin ünlü bir örneği var, diyorlar ki: "Birleşip yükselmek, yükselip birleşmekten iyidir." Şöyle bir örnek: 2'nin küpü ile 4'ün küpünü toplarsanız "23+43=72" ediyor ama 2 ve 4'ü toplayıp küpünü alırsanız 216 ediyor. On sekiz yıllık iktidarınızda, AKP olarak ekonomik açıdan büyüdüğünüze hiç kuşku yok. Etrafınızda kim yer aldıysa ballı ihalelerle köşeyi döndü. Çevreniz kâr, pay kapma yarışında olan insanlarla dolu. Peki, siz büyüdükçe ülke büyüdü mü? Az evvel söyledim, ülke ekonomik olarak küçülüyor. Sizin dışınızdaki herkes yoksullaştığı için, kaybettiği için Türkiye küçüldü ve küçülmeye devam ediyor. Tam da matematikçilerin dediği gibi, eğer hep birlikte, bir arada olup büyürsek bu ülke büyüyecek; yoksa AKP'nin -Adalet ve Kalkınma Partisinin- ve etrafındakilerin büyümesi Türkiye'nin büyümesi anlamına gelmiyor.
"Ekonomi kötü." diyoruz, "dış güçler" diyorsunuz; "Euro, dolar aldı başını gitti." diyoruz, "dış güçler" diyorsunuz; "Halkın alım gücü düşmedi, bitti." diyoruz, "dış güçler" diyorsunuz. Marketlerde ortalama peynirin fiyatı 40 TL, iyi bir peynirin kilosu 60 TL.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Tamamlıyorum.
Göreve geldiğinizde bir öğretmen; aylığıyla, ek ders ücretiyle beraber -burada öğretmen arkadaşlar var, bilir- 9 tane cumhuriyet altını alabiliyordu, şimdi bir öğretmen bütün maaşıyla 3 tane cumhuriyet altını alamıyor, 2 tane cumhuriyet altınını ancak alabiliyor. Bunu söylüyoruz, yine diyorsunuz: "Dış güçler." Tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden 1'iydi; Türkiye, tarımda ithalat yapan bir ülkeye döndü.
Şimdi, bu "dış güçler, dış güçler" diyorsunuz ya, sanırsınız otomobil üretiyoruz, Çin'e, Japonya'ya, Hindistan'a, Endonezya'ya otomobil satıyoruz, dış güçler bunu engelliyor; sanırsınız uçak üretiyoruz, Kanada'ya, Amerika'ya, Brezilya'ya uçak satacağız, bazı dış güçler bunu engelliyor; sanırsınız yüksek teknoloji ürünleri üretiyoruz, dış güçler bunu satmamızı engelliyorlar. Böyle bir şey yok arkadaşlar; ekonomideki kötü tablonun sorumlusu dış güçler değil, içeride ekonomiyi kötü yöneten, bundan doğrudan sorumlu olan iç güçlerdir, sizlersiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.(HDP sıralarından alkışlar)