| Konu: | Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 20.10.2020 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifinin 5'inci maddesi, daha doğrusu torba teklifin 5'inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, artık bir klasik hâline gelen AKP'nin torba yasa uygulamalarının ne yazık ki tarım gibi, gıda güvenliği gibi, gıda geleceği gibi, gıda garantisi gibi çok temel meselelerde de önümüze çıkması üzücü. Diğer bütün meseleleri artık bir yönüyle iktidarda tutunma çabası, iktidara yapışma çabası, var olma çabası olarak anlarken tarım gibi, orman gibi hassas bir meselede de hiçbir istişareye önem vermeden, bu alandaki meslek kuruluşlarının, alandaki bilim insanlarının sözünü dinlemeden, onlardan görüş almadan bir teklif getirmenizi açıkçası yadırgadığımızı ifade etmek istiyoruz. Çünkü yaptığınız bu düzenleme en başta her birimizin yaşamını, çocuklarımızın geleceğini, içinde yaşadığımız dünyayı, toprağı, her şeyi etkileyecek bir düzenleme ve siz bu düzenlemeyi hiçbir istişareye dayanmadan getirmiş şimdi de çıkarmaya çalışıyorsunuz.
Üzerine söz aldığım 5'inci maddenin kendisi aslında çok sorunlu bir düzenleme. Çünkü bununla orman vasfını yitirmiş yani "bozuk orman alanı" dediğiniz yerlerde yeni üretim tesisleri kurulmasının önünü açıyorsunuz. Bu ne demek? Bir yerde eğer orman alanı tahrip edilmişse onun yanına aromatik bitki tesisi ya da işte mantar gibi soğanlı bazı bitkiler üretecek tesisler yapılabilir demek. Peki, bu ne demek? Yol yapılması demek, tesis yapılması demek, oranın şantiyeleşmesi demek ve en önemlisi bütün bu bitkilerin üretilmesi için de aslında fazladan toprağa zararlı maddelerin yani gübrenin, yani ilacın zerk edilmesi ve toprağın biyoçeşitliliğinin yıkılmasıyla beraber aslında orman vasfının giderek daralması ve kalan az sayıdaki orman alanının da tahrip edilmesi anlamına geliyor. Peki, bu sizin için önemli mi? Hayır, önemli değil. Niye? Çünkü siz, Alamos Gold gibi bir Kanada firmasına güzelim Kaz Dağları'nı peşkeş çekmiş bir iktidarsınız. Gözlerimizin içine baka baka güzelim Kaz Dağları'nın altı üstüne getirildi, binlerce, on binlerce ağaç kesildi ama biz burada feryat ettiğimizde, Kaz Dağları için ormanseverler, doğaseverler, ekoloji mücadelesi yürütenler nöbet tuttuğunda siz, onların üzerine askeri, polisi gönderdiniz, onları gözaltına aldınız ve haklarında işlem yaptınız. Peki, nerede kaldı sizin yurt sevginiz, nerede kaldı sizin orman sevginiz, nerede kaldı sizin insan sevginiz? İnsanı nasıl seveceğiz değerli arkadaşlar? Geleceğini yok ederek, içinde yaşadığı havayı kirleterek, içinde beslenebileceği toprağı zehirleyerek nasıl bir gelecekten, nasıl bir sevgiden bahsedeceğiz? Bunun ne ülke sevgisiyle ne toprak sevgisiyle ne de insan sevgisiyle ilgisi olmadığını ifade etmemiz gerekiyor.
Bakın, şimdi, birçok düzenleme yapıyorsunuz, sizden önceki iktidarlar da -işte 12 Eylül cuntasının yaptığı bir şey vardı- 24 Ocak Kararlarını getirdi, bu ülkede kırdan kente göçün yolunu açtı, tarım alanlarını sanayiye açtı, sanayi bölgelerini tarım alanlarına kurdu ama yetmedi, dünyayla entegrasyon adı altında neoliberal politikaların uygulayıcısı oldu. Sonuç ne? Bugün "Kendi kendimize yeter." dediğimiz 7 tarım ülkesinden biri olan Türkiye artık buğday ithal ediyor. Türkiye dışarıya hayvan ihracatı yaparken, canlı hayvan ve et ihracatı yaparken bugün dünyanın çeşitli ülkelerinden et ithal eden bir ülke hâline geldi. Neden? Sizin yanlış tarım politikalarınız sayesinde ve hâlâ da bu politikalarda ısrar eden tutumunuz nedeniyle.
Şimdi, biz buradan size bir çağrı yapmak istiyoruz. Henüz geç değil, yol yakınken gelin, gerçek anlamda bir toprak reformu, gerçek anlamda bir tarım reformu yapalım ve bu ülkenin tarım sorunlarını, yapısal tarım sorunlarını kökten çözecek işlemlere, uygulamalara hep beraber, el birliğiyle el atalım. Mesela toprak reformu yapalım, mesela insanların doğduğu kentlerde doyacakları bir yaşamı onlara sağlayalım. Bugün Urfa'dan, Mardin'den, Batman'dan mevsimlik tarım işçileri, kilometrelerce yolu gidip altı, sekiz ay boyunca, evlerinin dışında, barakalarda, çadırlarda, 1 ekmek için mücadele ediyorlar. Sonuç ne oluyor? Yollarda, taşındıkları kamyon kasalarında yaşamlarını yitiriyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Mesela, gelin, buna hep beraber bir çare bulalım ve "Doğduğumuz yerde doyacağız."ı şiar edinelim, halkımızın doğduğu kentlerde doyacağı bir politikayı hep beraber gerçekleştirelim.
Başka ne yapabiliriz değerli arkadaşlar? Doğaya saygılı bir yaklaşımı esas alabiliriz. Bizler doğanın efendisi değiliz, onun bir parçasıyız ve bu konuda adım atmamız gerekiyor.
Biz başka ne yapabiliriz? Küçük, geçimlik, aylık aile tarımını destekleyebiliriz. Büyük sanayi tarımının toprağı öldürdüğünü, üreticiyi öldürdüğünü, tekelleşme sağladığını, gıda güvenliğini, gıda geleceğini yok ettiğini görmek zorundayız değerli arkadaşlar. Oysa bugün küçük üretici aslında bizim bel kemiğimizdir, geleceğimizdir. Onlara gözümüz gibi bakmamız ve onların üretimde kalması için de seferber olmamız gerekiyor ama biliyorum, ne yazık ki bunların hiçbirini yapmayacaksınız.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)