GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/3200, 3361, 3362, 3364, 3365) No.lu Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:11
Tarih:03.11.2020

CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, 30 Ekim Cuma günü saat 14.51'de İzmir ve çevresinde özellikle şiddetli olarak hissedilen deprem nedeniyle yaşamını yitiren bütün canlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır, yaralı kardeşlerimize, yurttaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. Bütün İzmir'e, bütün Ege'ye, bütün ulusumuza, aslında insanlığa geçmiş olsun dilemek istiyorum.

Ege Denizi olarak tanımlanan ve merkezi Seferihisar açıklarında olan, Sisam Adası'nın kuzeyi ile İzmir'in Doğanbey açıklarında oluşan, afetsel büyüklüğü Richter ölçeğine göre 6,6 olarak tanımlanan bu depremin şiddetine, değerli arkadaşlar -nedendir anlamıyorum- herkes "6,6" diyor. Eğer bilime inanıyorsak Kandilli Rasathanesinin tanımladığı, moment büyüklüğü olarak tanımlanan ve diğer bütün şiddetlere göre en güvenilir değer olan "6,9" rakamını neden kullanmıyoruz, neden, ben hâlâ anlayabilmiş değilim. Bilim insanları "6,9" diyor, biz "6,6" diye ısrar ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, şiddetinin ne olduğundan çok ne kadar acı yaşadığımız, bu depremde nelerin yaşandığı önemli. Bakın, bu depremde ilk müdahaleyi yapan İzmir Büyükşehir Belediyemiz -daha hiçbir kurum yetişememişken- 55 kişiyi sağ olarak çıkarma başarısını gösterdi ki sonrasında, tabii, belediyelerimiz, itfaiye müdürlükleri, fen işleri, İZSU, belediyeye bağlı şirketler, kurumlar, AFAD'ımız, Kızılay'ımız, UMKE'miz, devletin bütün kurum ve kuruluşlarının yetkilileri canhıraş o bölgede ciddi bir çalışma yaptılar, STK'ler, yardım kuruluşları hepsi fedakârca bölgede yardıma koştular; bununla gurur duyuyoruz. Biz de 91 milletvekili arkadaşımızla oradaydık, hâlâ nöbet tutuyor arkadaşlarımız. İzmir milletvekillerinden bugün bir tek ben buradayım, huzurunuzdayım ama bölgedeki yurttaşlarımızın kurulan çadırlarda ihtiyaçlarını mutlaka belirlemek, tanımlamak, onlara yardım etmek, koşturmak hepimizin görevi.

Bunlara girmeyeceğim fakat ben o bölgede doğup büyümüş bir kardeşinizim. O bölgeyi yani Bornova'nın Küçük Park'ını bilenler bilir; Küçük Park, Bornova'nın sonuydu değerli arkadaşlar. Küçük Park'tan denize kadar olan bölge tamamen ovaydı ve alüvyon toprak üzerinde, dünyanın en verimli topraklarında sebze, meyve yetiştirilirdi, hayvancılık yapılırdı. Ben çocukluğumda o tarlalara gidip çift sürdüm, patates diktik, patates söktük ve şu anda orada bir yapılaşma var.

Çok sayıda kanun düzenlemesi yapıldı afetlere karşı ama hâlâ sonuç alamıyoruz hatta tam tersine bir de gelip "İmar barışı" deyip insanların daha da kötü koşullarda yaşamasını yasal hâle getiriyorsunuz değerli arkadaşlar. Ne için, ne uğruna yapıyorsunuz? Tam da seçim öncesi getirip imar barışını, seçimde oy uğruna yapıyorsunuz; bu, asla kabul edilebilir bir şey değil. Deprem öldürmüyor değerli arkadaşlar, herkes söylüyor, "Bina öldürür." diyoruz ama bina tek başına yeterli bir tanım değil, akıl ve bilimden, aklın ve bilimin yolundan uzaklaştıkça deprem değil, işte o binalar öldürüyor, maalesef tabut hâline dönüşüyor. 17 Ağustos depreminde akıllanmadık, uslanmadık, arada Van depremi, Erciş depremini yaşadık, akıllanmadık, uslanmadık ve daha nice depremler bizi hâlâ akıllandıramadı.

O nedenle, diyorum ki: Bornova Ovası geçmişte hayat veren bir ovaydı, şimdi, hayat alan bir ova oldu maalesef, üzülerek söylüyorum. Peki, neden? Bunun, bu sorunun, bu yaşamsal sorunun yanıtını bulmak, çözüm önerileri geliştirmek kimin görevi değerli arkadaşlar? Hepimizin görevi. Elif bebek mi bu soruna çözüm arayacak, bulacak, Ayda bebek mi bu sorunun çözümünü getirecek, bulacak ve biz de mutlu olacağız? O nedenle, depremin öncesi, esnası ve sonrasında hangi önlemler alınmalı, alındı, yasama olarak bizim üzerimize düşenler neler? Merkezî yönetim birimlerinde -ki bu ciddi bir koordinasyon- siyasi gelecek adına kimi zaman bunu gördük, hissettik, koordinasyonsuzluk olduğunu gördük.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Bitiriyorum, son cümlem.

BAŞKAN - Son cümlenizi alayım.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Merkezî yönetim birimleri, yerel yönetimler, onların görev, yetki ve sorumluluklarını tanımlamak, aradaki koordinasyonu sağlamak, devletin kurumları arasında STK'ler, meslek kuruluşları... (TMMOB) Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin o kadar raporu var; bir şey yaptık mı? Dinlemedik. Üniversiteler, ihmal edilen özel sektörün rolü nedir, ona neden bir rol biçilmiyor bu afet koşullarında? Bunun koordinasyonu ne olmalıdır? Bunlar için yasal bir düzenleme, bütün bu sorunları çözecek ve yarına, gelecek nesillerimize daha güzel bir gelecek bırakacağımız dört dörtlük düzenlemeleri geliştirmek hepimizin görevi. O nedenle, bu deprem araştırma önergesinin, son on yedi yılda, daha önce 58 kez verilip iktidar tarafından reddedilen bu önergenin burada kabul edilmesini ve kurulacak komisyonun çalışmalarının ülkemize, milletimize ve insanlığa her şeyden önce iyilikler, yararlar getirmesini diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)