GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:12
Tarih:04.11.2020

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 4 Kasım yani dört yıl önce bugün partimize yapılan siyasi darbenin yıl dönümü. Ben bu vesileyle bu darbeyi ve bu darbeci zihniyeti kınadığımı belirtmek istiyorum ve buradan şu anda cezaevinde olan önceki dönem Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş'ı, Sayın Figen Yüksekdağ'ı ve milletvekillerimizi, Gültan Kışanak'ı, Sebahat Tuncel'i, İdris Baluken'i, Çağlar Demirel'i, Gülser Yıldırım'ı ve onların şahsında cezaevinde rehin tutulan bütün siyasi mapusları, partili mapuslarımızı saygıyla sevgiyle selamladığımı ifade etmek istiyorum.

Bu vesileyle, Sayın Sebahat Tuncel'in bize bir mektubu var; bu mektuptan kısa bir mesajı sizinle paylaşmak istiyorum: "HDP halkların, inançların, kadınların umudunu diri tutan, başka bir yaşamın mümkün olduğuna inanan herkesin öncü partisidir. Baskılar, saldırılar, gözaltılar, tutuklamalar HDP'nin haklı mücadelesinden ve faşist iktidara karşı tek alternatif olmasından kaynaklanıyor. HDP, radikal demokrasi çizgisini esas alarak demokratik, eşit, özgür, ekolojik bir yaşamı kurmak için yaşamın her alanında örgütleniyor ve direniyor. Bu mücadelemiz mutlaka başarıya ulaşacaktır, bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Şimdi özgürlük zamanı ve özgürlüğü örgütleyerek geleceği kurma zamanı. 4 Kasım siyasi darbesini yapanlar elbette kaybetmeye mahkûmdur. Onlar yolun sonuna geldiler, bizler ise henüz yolun başındayız. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam. İçeride, dışarıda, tarlada, fabrikada, sokakta direneceğiz, örgütleneceğiz ve mutlaka kazanacağız." (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, ben söz aldığım 2'nci maddeye ilişkin de birkaç şey ifade etmek istiyorum. Şimdi, elimizdeki 239 sıra sayılı Yasa Teklifi bir torba teklif, 19 kanunda ayrı ayrı değişiklik öneriyor ve kanunların en temel özelliği olan yasaların ulaşılabilir, anlaşılabilir ve öngörülebilir olma özelliklerini de ilga eden bir şekilde Meclise geldi, Bütçe Komisyonuna geldi ve bugün de burada.

Bütün bu maddelerin her biri ihtisas komisyonlarında tek tek tartışılması, tek tek konuşulması gerekirken her zamanki AKP yöntemiyle Plan ve Bütçe Komisyonuna getirildi, oradan da Meclis gündemine taşındı.

Bugün, halkımız İzmir depreminde can derdindeyken, enkazın altında yaralılarını beklerken, başını sokacak bir evi yokken AKP ne yapıyor? Ne yapacak, yine gözünü yoksulun, emekçinin, çiftçinin cebine dikmiş; oradan ne devşiririm, oradan Cengize, Limaka, Koline acaba ne taşıyabilirim diye kara kara düşünüyor. Neden kara kara düşünüyor? Çünkü değerli arkadaşlar, yolun sonuna geldiniz, bütün kaynakları tükettiniz; ülkenin bütün katma değer yaratan kurumlarını sattınız, yandaşlarınıza peşkeş çektiniz. Bugün, topladığınız vergilerin yüzde 15'i, yüzde 20'si sadece faiz harcamalarına gidiyor. İç borcumuz, dış borcumuz katlanarak artıyor ve siz bu borçları yönetemiyorsunuz. Neden yönetemiyorsunuz? Çünkü kur almış başını gidiyor, dolar olmuş 8,5; euro 10'larda, altını durdurabilene aşk olsun. Ama siz, hiç bunlar olmamış gibi yerinize oturmuşsunuz ve işçinin son kalesi olan kıdem tazminatını, ihbar tazminatını gasbetmenin peşine düşmüşsünüz. El insaf diyoruz ya, el insaf! Çekin artık elinizi işçinin cebinden, çekin artık elinizi işçinin alın terinden. Bırakın ya! İnsanlar, sabahtan akşama kadar, gün doğumundan gün batımına kadar emek harcıyorlar çocuklarına bir ekmek götürebilmek için ve siz şimdi "O emeğe nasıl konarım?" diye, getirmiş burada yasa tartıştırıyorsunuz. Sizin hiç mi akrabanız yok, yoksul hiç mi tanıdığınız yok, hiç mi sizi aramıyorlar? Ağabey, abla, enişte, dayı, teyze... "Yapmayın, etmeyin, ekmeğimize el koymayın, geleceğimize el koymayın, emeklilik hakkımızı almayın." diye sizi arayan hiç kimse yok mu değerli arkadaşlar? Bütün aileleriniz zengin mi? Hepiniz fabrikatör çocuğu musunuz? Hepiniz saraylarda mı oturuyorsunuz? Benim bir sürü yoksul tanıdığım var, bir sürü işsiz tanıdığım var, bir sürü ekmek peşinde koşan var ve diyorlar ki "Biz, nasıl yaşayacağız bu ülkede, nasıl emekli olacağız, nasıl çocuklarımızı okutacağız, nasıl işe gideceğiz, nasıl iş bulacağız?" Bunlar sizin de derdiniz değil mi değerli arkadaşlar? Siz bunları dert etmiyor musunuz? Allah aşkına, hiç mi çevrenizde bir yoksul yok ya? Hiç mi yüzüne bakarken utanmıyorsunuz? Ben bir yoksul gördüğümde, bir işsiz gördüğümde kahroluyorum bu Meclisin bir üyesi olarak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Koçyiğit, sözlerinizi tamamlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Tamam Sayın Başkan.

Neden bizim halkımız böyle yoksul yaşasın değerli arkadaşlar? Neden mezarda emekli olsunlar? Neden en temel hakları olan ihbar tazminatını, kıdem tazminatını gasbeden bir yasaya bu Meclis imza versin, el kaldırsın değerli arkadaşlar? Düzenleme mi yapmak istiyoruz? Gelin, yapalım. Ne yapalım, biliyor musunuz? Vergiyi tavana getirelim, tabandan almayalım; dolaylı vergileri azaltalım; asgari ücreti vergi dışı bırakalım. İstisna mı tanıyacağız? Gelin, asgari ücreti istisna yapalım değerli arkadaşlar. Gelin, servetten vergi alalım, ranttan vergi alalım değerli arkadaşlar. Artan oranlı gelir vergisini getirelim. Adaletli bir vergi düzeni sağlayalım ama aldığımız vergiyi de yine bu ülkenin halkına harcayalım. Bu ülkenin istihdamını mı artırmak istiyoruz? Üretken olalım, üretken bir ekonomiye geçiş yapalım değerli arkadaşlar. Beton ekonomisinden vazgeçelim, katma değeri yüksek bir ekonomik modele geçelim. Bütün bunları yapmadan, yandaşa peşkeş çekerek olur mu? Olmaz. Bu halk da sizi affetmez.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)