| Konu: | İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 12 |
| Tarih: | 04.11.2020 |
RIDVAN TURAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli vekiller ve ekran karşısındaki değerli halkımız; bu yasa teklifini "Anayasa'ya aykırı mı?" "Şurası demokratik mi?" "Demokratik teamüllerle uyuşuyor mu, uyuşmuyor mu?" diye tartışmanın lüzumu yok. Bu yasa teklifi bizatihi Erdoğan tarafından anayasal düzenin ilga edildiğinin göstergelerinden bir tanesidir. Bunu laf olsun diye söylemiyorum, bakın niye söylüyorum? 2017 yılında ne söylemişti Erdoğan: "Şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL'den istifadeyle anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki: 'Hayır, burada greve müsaade etmiyoruz çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız.' Bunun için kullanıyoruz biz OHAL'i." Yani Erdoğan, anayasal düzeni, elinde olan OHAL kararnameleriyle ilga etmiş oldu. Dün AKP'nin 18'inci yılıydı. On sekiz yıllık zaman dilimi AKP'nin ne denli işçi düşmanı olduğunu, ne denli emek karşıtı olduğunu, ne denli örgütlü işçilere karşı taammüden bir tutum içerisinde olduğunu bize gösterdi. Neler görmedik ki? TEKEL işçilerine saldırıdan maden işçilerini meydanda tekmelemeye kadar, işçilerin grev veya toplu sözleşme hakkını ortadan kaldıran tutumlara kadar, işçileri "nankör" olarak nitelendiren tutumlara kadar, hatta Soma katliamını "kader" ve "fıtrat" olarak nitelendiren tutumlara kadar.
Değerli arkadaşlar, AKP'nin dinci, muhafazakâr yüzünü kazıyın, altından, böyle, tombul, semirmiş bir sermayedar çıkar. AKP'nin on sekiz yıllık siyasi geleneğinin bütünü yoksula, işçi sınıfına ve emekçilere karşı tutumla geçti. Şimdi, bir yasa teklifi halka pazarlanmaya çalışılıyor, AKP ve MHP tarafından pazarlanmaya çalışılıyor. "İstihdam paketi" olarak halka satılmaya çalışılan bu şeyi Anayasa terazisine vurmaya gerek yok. Bu ülkede Anayasa diye bir şey artık yok, demokratik teamüller diye bir şey yok; artık AKP ve MHP'nin faşizme yönelik planlaması var, programı var; bunu böyle görmek lazım.
Neymiş? Burada, pandemi sebebiyle ortaya çıkan fakruzaruret durumunda sorumluluğu işçiye ve işverene bölüştürecekmiş; iddia bu doğrultuda. Bunlar palavra. Bunların hepsinin kısaca özeti şu: AKP ve MHP'nin "başkanlık" "yeni Türkiye" "millî irade" gibi kodlarla sürdürdüğü sistematik faaliyetin sıkıştığı yerde ucuz iş gücü ve emeğin kazanımlarının hunharca katli söz konusu. Bunda MHP de sorumludur, bunda AKP birinci derecede sorumludur. Bunun, işçi hakları konusunda 1936 yılındaki "Grev yapanın Türklüğünden şüphe ederim." mantığından daha başka bir mantık olmadığı çok açık değerli arkadaşlar. Bunu söylememin sebebi şu: O yıllar dünyada faşizm rüzgârlarının estiği yıllardı ve bu sebeple işçi sınıfına karşı muazzam bir saldırı kampanyası başlatılmıştı, şimdi de durum ne yazık ki bundan daha ayrı değil.
Bakın, bunu arızi bir durum, bir görev kusuru, aslında iyi yapmaya çalışıyormuş da arkadaşlar yanlışlıkla böyle bir yola tevessül etmişler gibi görmemek lazım; böyle algılamamak lazım. Bu, yaşanan kriz ortamının, çok boyutlu krizin faturasını yoksullara ve işçi sınıfına çıkarma eğilimidir.
Faşizm konusunda laf kurulacaksa, Poulantzas, faşizme giden yolun tüm sınıf ve tabakaları saran çok boyutlu bir kriz dinamiğiyle şekilleneceğini ve bu kriz dinamiğinde birilerinin çıkıp egemenler yani sermaye lehinde yaşamı yeniden kurmak için alt sınıflara, işçi sınıfına ve yoksullara terörist bir muamele yapacağını yazar; işte yaşadığımız şey tam da budur. Bu yasayı başka türlü "Şurasını düzeltelim mi? Burasını yeniden ele alalım mı?" diye tartışmak mümkün değildir. Bu, AKP ve MHP'nin faşizme geçiş programıdır; bunu böyle görmek gerekir. Pandemiyle, başka şeylerle alakası yoktur.
Bakın, geçen gün Hakkâri'de Şerali Dereli adındaki yoksul Kürt köylüsünü öldürenle, 2016'da HDP'lileri cezaevine atanla, işçilerin hakkını şu anda gasbeden...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bugün Hakkâri'de öldürülen, şehit edilen çalışanları biliyorsun değil mi? Hiç onlarla ilgili bir şey demiyorsun.
RIDVAN TURAN (Devamla) - Sen bir müsaade et... Sen bir müsaade et... Sen çok biliyorsan gelir konuşursun, gelirsin konuşursun.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bol kepçe konuşuyorsun, bugün işçileri katletti o imansızlar.
RIDVAN TURAN (Devamla) - Şimdi bak, 2016'da HDP'lileri darbeyle içeriye atan ile işçi haklarını faşizan bir zihniyetle elinden alan AKP ve MHP zihniyeti aynı zihniyettir. Geçenlerde damat bahsetti, "Uluslararası sermayedarlarla memleketi cazibe merkezine çevireceğiz." Nasıl yapacaksın bunu? İşçi ücretlerini düşürerek, köle koşullarında insanları çalıştırarak.
Bakın arkadaşlar, öyle korkuyorsunuz ki en küçük adımda dâhi -işte, maden işçileri ortadadır- bir küçücük kıvılcıma tonlarca su döküyorsunuz. Su dökseniz de aşağıdan bir yangın devam ediyor, bunu böyle bilin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Turan.
RIDVAN TURAN (Devamla) - Bu sizin çabanızdan bağımsız bir biçimde bu ülkede artık size yönelik bir yeterlilik duygusu oluşmuş durumda. Ne yaparsanız yapın, bu yasayı da çıkartacaksınız ama saraylarınız, iktidarınız ve zenginliğiniz halk tarafından kuşatıldığında, insanlar sokaklara döküldüğünde bu yasaların hepsinden geri adım atacaksınız. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)