| Konu: | İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 13 |
| Tarih: | 05.11.2020 |
KEMAL PEKÖZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yeni hazırlanıp gelen bu torba kanun gerçekten içinde 1'den fazla, çeşitli şeyin bulunduğu bir torba; öyle bir torba hazırlamışsınız ve ağzını öyle bir mühürlemişsiniz ki burada kim ne söylerse söylesin, kim ne konuşursa konuşsun, bunun hiçbir satırını, hiçbir virgülünü, hiçbir noktasını değiştirmemeyi de kararlaştırmış olarak getiriyorsunuz. Onun için ayrıntıya girmeden önce şunu söylemek istiyorum ki bu kanun metni mutlaka ve mutlaka geri çekilmelidir.
Dün DİSK yöneticileri hazırlanan bu kanunla ilgili görüşlerini anlatmak için Meclise gelmek istediler. Bugüne kadar çok fazla ayıp oldu bu ülkede, bu iktidarın çok fazla ayıbı oldu ama dün yeni bir ayıp daha ilave edildi onlara. DİSK yöneticilerinin yapacakları açıklamaya engel olmaya çalışıldı. Engel olmaya çalışılırken de yandaşınız, borazanınız hâline getirdiğiniz basının vermeyeceği, verirse de çarpıtacağı haberler için, özgür basından yana tavır alan birkaç insan bunu görüntülemek istedi. Engellemeye kalktılar, bununla da yetinmediler, ilk defa, görüntü alınmasın diye polis kalkanlarını havaya kaldırdı ve bir set oluşturdu. Bu ayıp da yeni bir ayıp olarak sayfanıza yazıldı; bu da size yeter diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, kanun metninde "44 lira 15 kuruş" "34 lira 34 kuruş" "39 lira 24 kuruş" gibi rakamlar var. Bu kuruşları nasıl buldunuz, onu çok merak ediyorum gerçekten. Ama hiç mi düşünmezsiniz, bizlerin 1,5 günlük geliriyle 2 çocuklu, 4 kişilik bir ailenin bir ay yaşamasını istiyorsunuz; Cumhurbaşkanının yarım günlük geliriyle bir ailenin ay boyu yaşamasını istiyorsunuz. TÜRK-İŞ'in yaptığı bir araştırmada diyor ki: "2 çocuk, anne babayla birlikte 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 2.482 lira." Şimdi, tabii, bunun içerisinde ev kirası yok, yakıt yok, elektrik yok, su yok, doğal gaz yok, ulaşım yok, eğitim yok, kültürel faaliyet yok; sadece yemek yemek için. Bunları da yapmak isterse, asgari düzeyde yapmak istediği zaman yoksulluk sınırında kalmak kaydıyla da 8.086 lira. Ülkenin bir Anayasası var, aynı zamanda Uluslararası Çalışma Örgütünün şartları var. Orada diyor ki: "Her insanın, onuruna yakışır bir iş sahibi olması ve insan onuruna yakışır bir ücret alarak bununla yaşamını temin etmesi gerekir."
Şimdi, siz hiç pazara gitmiyor musunuz? Hiç alışverişe gitmez misiniz? Hiç herhangi bir şey satın almaz mısınız ya da bunlar yapılırken sizin haberiniz olmaz mı? Bir insana nasıl bunu layık görürsünüz? Bir yandan yandaşlarınıza -üç beş yandaşınıza üstelik, çok fazla da değil, sayıları son derece sınırlı- 9,5 milyar lira vergi muafiyeti getirirsiniz ama 150 bin, 200 bine yakın gencin kredi borcunu silmeyi aklınıza getirmezsiniz; hiç olmazsa sarf malzemelerinden KDV oranlarını düşürmeyi düşünmezsiniz. Aynı zamanda "işsizlik sigortası" dersiniz, "İşsizler işsiz kaldıkları zaman bu sigortadan yararlanacak ve sefalet yaşamayacaklar." dersiniz ama işsizlere verdiğinizin 2 katından fazlasını işverenlere verirsiniz. İşverenleri koruduğunuz kadar işçileri ve çalışanları da koruyun.
Dolaylı vergiler var ülkede, herkes için eşit olarak uygulanıyor, hiç olmazsa bu dönem bu dolaylı vergileri kaldırsaydınız, hiç olmazsa tüketim malzemelerindeki KDV oranlarını düşürseydiniz, insanlar bir nefes alabilseydi. Başka ülkelerle kıyasladığınız zaman bir de bir yandan diyorsunuz ki: "Filan ülke bizi kıskanıyor." O "Filan ülke kıskanıyor." dediğiniz ülkeler pandemi başladığından beri daha sonra da ilaveler yapmak üzere 10'ar bin euro insanlara aile başına para yardımında bulundular. Siz, bin lira verdiniz, belirli insanlara verdiniz onu da. Ama bununla yetinmiyorsunuz, akşama kadar "Herkesin maaşı var, geliri var, işte yardım var." vesaire "Bu ülkede açlar yok." diyorsunuz. Önce bir kendi aranızda anlaşsanız tabii çok daha iyi olacak. Çünkü biriniz "Askıda ekmek olsun, evine ekmek götüremeyen askıdan ekmek alsın, götürsün." diyorsunuz ama bir diğeriniz bu ülkede "Aç yok, ekmek götüremeyen kimse yok." Ayrıca da "Açım, evime ekmek götüremiyorum." diyen insana da keyif çayı ikram ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
Buyurun.
KEMAL PEKÖZ (Devamla) - Bizim bildiğimiz keyif çayı tok karnına içilir. İnsanlar yemeklerini yerler, kenara çekilirler, dinlenirken bir de çay demler, içerler. Oysaki siz evine ekmek götüremeyen insanlara çay öneriyorsunuz, keyif çayı öneriyorsunuz. Bunlardan vazgeçin; gelin, bir iyilik yapın, bu söylediklerimizden hiç olmazsa bir kısmını gerçekleştirin ya da çekilin bu alandan, yapabilecek insanlar gelsin.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)