GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yargı üzerindeki siyasi baskılara ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:4
Birleşim:17
Tarih:18.11.2020

MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) - Çok saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Yargı üzerindeki siyasi baskılar üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu karanlık tablonun nedenlerini ortaya koymaya çalışırken birçok sebep öne sürebiliriz. Ancak adaletin olmadığı bir ülkede sayılacak tüm sebepler ikincil kalmaya mecburdur. Hukukun üstünlüğünün yok sayıldığı bir ülkede ekonomik gelişmeden, toplumsal barıştan ve huzurdan söz edilemez.

Değerli arkadaşlar, yargı alanında yaşanan sorunları tek başına anayasal ve yasal düzenlemelerdeki eksikliklerle açıklamak mümkün değildir. Sorunun temelinde baskıcı ve otoriter yönetim anlayışı mevcuttur. 15 Temmuzdan sonra sayısız hâkim ve savcının toptancı bir anlayışla meslekten çıkarılmasından sonra, görevde bulunan çoğu hâkim ve savcı, benzer bir duruma düşmeme adına, kanuna ve vicdanlarına göre değil, iktidarın istek ve ihtiyaçlarına göre karar vermeyi tercih etmiştir. Bunun aksine davrananlar ise sürülerek, açığa alınarak yahut da tenzilirütbeyle cezalandırılmıştır.

İktidarın istek ve emirlerini yerine getirenler ise terfi ettirilerek önemli görevlere getirilmiştir. Bu yolla Hâkimler ve Savcılar Kurulu yargıyı baskı ve tehdit altında tutmaktadır. İktidarın tahakkümü altındaki hâkim ve savcılar nedeniyle on binlerce kişi, kriterleri keyfî olarak belirlenen terör örgütü üyeliği suçlamalarıyla, hukuka aykırı bir eylemleri olmadan yargılanmaktadır. Bugün insanlar Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen cezaevlerinde keyfî olarak tutulmaya devam etmektedir. Osman Kavala, Ahmet Altan, Ayhan Bilgen ve daha niceleri iktidarın baskı ve korkusuna direnemeyen hâkim ve savcılar yüzünden hâlen cezaevindedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Demirtaş kararı üzerine Cumhurbaşkanının "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları bizi bağlamaz, biz karşı hamlelerimizi yaparız, işi bitiririz." sözü durumu bütün açıklığıyla ortaya koymuyor mu? Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Bahçeli tarafından, Anayasa Mahkemesinin yapısının değiştirilmesi teklif edilmektedir. Neden? Çok oldular, değil mi? Hadlerini bilmiyorlar, değil mi? Anayasal düzeni savunuyorlar, değil mi?

Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki hukuku ayak bağı olarak gören İçişleri Bakanı, Anayasa Mahkemesi Başkanına terör örgütü üyesi iması yaparak aba altında sopa gösteriyor. Tüm bu baskıların amacı açıktır: Türkiye'de insan hakkı ihlallerini, hukuksuz kanun ve kararnameleri denetleyecek mahkeme bırakmamaktır. Yargıtay ise haksız tutuklulukların ve yargılamaların önüne geçememiştir. On binlerce kişi hakkında yıllarca tutuklu yargılamalar devam etmektedir. İktidarın yersiz ve sınırları belirsiz "terör örgütü üyeliği" tanımı yargı organlarının kararlarını belirlemektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, bugün Danıştay ve genel olarak idari yargı, yürütmenin bir organı gibi davranmaktadır. Adalete ve kanuna aykırı kriterleri uygulamayan idare mahkemesi basına FETÖ'cüleri sevindiren mahkeme olarak lanse edilmiştir, mahkeme başkanına derhâl tenzilirütbe yapılmıştır. Şehir Üniversitesine yapılan arazi tahsisi kararı Danıştayca iptal edilmiştir, bunların hepsi emir ve talimatla yapılmıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararları ülkemizde uygulanmamaktadır. İlk derece mahkemeleri, Cumhurbaşkanının himayesinde Anayasa'yı çiğnemektedir. 2019 yılında, her gün ortalama 100 kişi aleyhinde Cumhurbaşkanına hakaret suçundan soruşturma açılmıştır. İktidarın hiçbir eleştiriye maalesef tahammülü yoktur. Bugün Türkiye, Avrupa Konseyi ülkeleri arasında en fazla gazetecinin tutuklu bulunduğu ülkedir. Buradan iktidara sesleniyorum: Türkiye, bu adaletsizliklerle yönetilemez. Şayet Cumhurbaşkanı insan hakları ve hukuk devletine tekrar dönmek istiyorsa çözümü basittir. İstifa etmeyeceğine göre en azından yargının üstündeki elini çeksin. Kendisinden farklı düşünenlerden korkmasın, doğrulardan çekinmesin. Millete efendi değil geçici amme hizmetçisi olduğunu hatırlasın, tek adam rejimine son versin, kuvvetler ayrılığının esas alındığı bir Anayasa çalışmasını Mecliste derhâl başlatsın. Nasıl olsa Külliye'den geliyor torba ve çuval yasalar. Hukuka dönmekte samimiyse Anayasa Mahkemesinin demokratik meşruiyetini güçlendirsin, mahkeme üyelerinin çoğulcu bir sistemle seçilmesini sağlasın, hâkim ve savcıların mesleğe terfileri ile coğrafi ve kürsü teminatlarını ivedilikle düzenlesin, hâkim ve savcıların mesleğe atanmalarında objektif kriterler getirsin, kayırmacılığı bitirsin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

MUSTAFA YENEROĞLU (Devamla) - Biliyorum, çözüm yeri burası ve bunlar bizim görevlerimiz ama maalesef bilenler çoğunlukta değil; o sebeple Meclis işlevsiz, saygınlığı yerlerde sürünüyor.

Saygıdeğer milletvekilleri, çocuklarımıza nasıl bir Türkiye bırakmak istiyoruz? Demokratik bir hukuk devleti mi yoksa hukuksuz bir tek adam yönetimi mi? Daha dün "Ekonomi pik yapıyor." diyen kişi bugün acı reçeteden bahsetmiyor mu? Bu ülkede pik yapan tek şeyin adaletsizlik ve zalimlik olduğunu bilmiyor mu? Bu gidişata dur demek hepimizin elinde, hepimiz bu konuyla ilgili görevli ve sorumluyuz.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla muhabbetle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)