| Konu: | Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 17 |
| Tarih: | 18.11.2020 |
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Teşekkürler Sayın Başkan, Genel Kurul ve değerli halkımız.
Enerji torba yasa teklifi, amacının ne olduğunu kendi ortaya koyan bir yasa teklifi; bugüne kadar yaptığımız bütün tartışmaları aslında bir biçimde gereksizleştiren, niyetini son derece açık ortaya koyan bir düzenleme bu. Yasa teklifi şöyle gerekçelendiriliyor: Özel sektörün yatırımlarının daha sağlıklı ve hızlı şekilde gerçekleştirilmesi. Evet, yasa teklifinin bütün mantığı, ruhu bu cümlede çok açık ortaya konmuş. Biz, bu yasa teklifinin tüm maddeleri açısından itirazlarımızı ortaya koyuyoruz. Yani bu yasa teklifinin tümüyle, bugün, halkın, doğanın değil sermaye şirketlerinin, enerji şirketlerinin ihtiyacına göre düzenlenmiş bir torba yasa teklifi olduğunu başta söyleyelim. Şirketler istemiş, AKP de bunu hemen emir telakki ederek yasalaştırma gayreti içerisinde.
Şimdi, bu yasa teklifini tartışmadan önce nasıl bir durumla karşı karşıya kaldığımızı birkaç örnekle ortaya koymak lazım. Bugün Türkiye'de, neredeyse bütün coğrafya bir enerji yatırımı çöplüğüne dönüşmüş durumda. Bu enerji yatırımları da özel olarak bir enerji ihtiyacı üzerinden tarif ediliyor ve bu enerji ihtiyacı üzerinden de şirketlere, enerji şirketlerine, inanılmaz olanaklar, yetkiler veriliyor ve sonuç ortada.
Şimdi, aynı zamanda bunu, tüm dünyada küresel ısınmayı tartıştığımız bir dönemde yapıyoruz. Küresel ısınma dediğimiz şey dünyanın geleceğiyle ilgili bir mesele. Yani özeti şu: Eğer dünyanın ısınma derecesi 1,5 derecede tutulamazsa, eğer 2050'de fosil yakıtların kullanımı sıfırlanamazsa dünya yaşanamaz bir hâle gelecek. Yani hem insan açısından hem de doğa açısından, bugün içinde bulunduğumuz yaşam koşulları tümüyle değişmiş olacak. Şimdi, dolayısıyla, bunun için, tüm dünyada da fosil yakıtların ortadan kaldırılması -en azından 2030 yılında sınırlandırılması, 2050 yılında da ortadan kaldırılması- acil olarak tarif ediliyor.
Şimdi, bu koşullarda beklersiniz ki her iktidar, her ülke, enerji ve doğa konusu söz konusu olduğunda, bu meseleye biraz gözünü diksin ve buraya biraz kulak kabartsın. Şimdi, bakın, bu torba yasa teklifinde bununla ilgili tek bir madde bile yok. "Yenilenebilir enerji meselesi bununla bağlantılıdır." denebilir fakat bağlantılı olmadığını söyleyeceğim birazdan. Şimdi, birincisi bu yok, İkincisi, nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız? İşte en çok kullanılan Ayder örneği var, İstanbul örneği var ve buralara iktidarın ihanet ettiği bizzat Cumhurbaşkanı tarafından söylendi. Şimdi, bakın arkadaşlar, bu projelere yani ülkenin dört bir tarafını köstebek yuvasına çeviren, inşaat alanına çeviren, delik deşik eden bu projelere ülkenin bilim insanları, ekoloji örgütleri ve halk çok ciddi itirazlar gerçekleştiriyor. Peki, iktidar bütün bu tartışmalar sırasında ne yapıyor? Yeni olanaklar, yeni fırsatlar veriyor ve bütün bu itirazları yok sayarak bunları yapıyor. Ek olarak ne yapıyor? Bütün itiraz edenlere saldırıyor polisiyle, jandarmasıyla, kolluk güçleriyle, buralara, bu insanlara saldırmakla meşgul. Karadeniz'de, Ege'de, Kaz Dağları'nda, Bursa'da, Ünye'de ve en son maden işçilerine dönük saldırılar bunun bir ifadesi. Yani iktidar şunu söylüyor: Biz iktidar olarak, sizler için neyin iyi olduğunu biliyoruz, buna karar vermişiz, ihtiyacı da tarif etmişiz; dolayısıyla bunun önündeki her türlü engeli de kaldırma hakkımız var, dolayısıyla sizin itiraz etme hakkınız yok.
Şimdi, enerji politikası doğaya ve halka rağmen inşa edilemez yani doğayı katleden, tarım alanlarını bitiren, suları bitiren, ormanları yok eden, insanı zehirleyen bir enerji politikası, bir enerji ihtiyacı tarif edilemez; bu ancak bir rant politikası olarak tarif edilebilir. Bakın, hukuk bu rant politikasının, bu talan politikasının doğrudan bir parçasıdır. Cerattepe'de, Hasankeyf'te... Bakın, Hasankeyf, 12 bin yılık insanlık mirası yine bu enerji politikalarının kurbanı olmuştur. Kaz Dağları yine hem Türkiye'nin hem dünyanın akciğerleri, işte Alamos Gold'a buralar heba edilmiştir. Yine memleketim olan İkizdere. İkizdere dünyada en önemli 200 tane vadinin içerisinde, çok özel bir yere sahip, koruma alanı aynı zamanda, statüsü var, birinci derecede sit alanı olarak açıklanmış durumda. Burası yine maden projeleriyle karşı karşıya; işte Salihli'de, Ünye'de yine buna benzer maden projeleri var. Yeşil Yol Projesi yine Karadeniz'in bir yıkım projesi.
Burada hukuk nasıl işliyor? Hukuk şöyle işliyor: Bir taraftan durdurma kararları veriliyor, hemen akabinde de şirketler başka bir biçimde yine işlerine devam ediyorlar. Bakın, İkizdere'de olay şöyle gelişiyor: Önce şirket ruhsat alıyor, sonra mahkeme durdurma kararı veriyor fakat bir süre sonra ortaya 2 tane daha başka bir şirket çıkıyor yani bir şirkete durdurma kararı veriyor, başka 2 tane şirkete faaliyet izni veriyor. Yani hukuk, AKP ve kolluk güçleri koordine hâlinde bir saldırı konseptini yürütüyor.
Şimdi, burada yenilenebilir enerji meselesine gelmek lazım. Yenilenebilir enerji meselesini biz uzunca zamandır savunuyoruz. Yani yerinde ve yerelinde yenilenebilir enerji bizim temel olarak çözüm önerimiz fakat bu, kamusal olmak zorundadır. Yani özel şirketlere devredilen kâr üzerine kurulu bir yenilenebilir enerji sistemi olmaz, işte olmadığını bu dönemde görüyoruz. Şimdi, siz, ne idiği belirsiz şirketlere bu projeleri verirseniz bunların derdi kâr olacağına göre doğal olarak... Örneğin JES çöplüğüne dönmüş durumda Aydın, Ege. Şimdi, siz JES'leri doğru yapmazsanız, yenilenebilir enerji sistematiğine göre yapmazsanız yani siz, kâr elden gidiyor diye, çektiğiniz sıcak suyu deşarj etme zahmetine katlanmazsanız, o suyu, o zehirlenmiş suyu işte tarlaya, suya akıtırsanız bu JES, yenilenebilir olmaktan çıkar; bu, termik santralden başka bir şeye dönüşmez. Dolayısıyla işte RES'ler de bunun içinde, aynı şey geçerli, GES'ler için de aynı şey geçerli. Siz, bunlar daha çok kâr getirsin diye, daha az masraflı olsun diye bunları köylerin dibine yaparsanız, bunları dip dibe yaparsanız, bunları kuşların göç yollarına yaparsanız, tarım alanlarına yaparsanız, bu, diğerlerinden farklı bir enerji politikası olmaz.
Şimdi, bu konuda bir YEKDEM var ve YEKDEM nasıl çalışıyor? YEKDEM, halkın bütçesini bu şirketlere hortumlamak için kullanıyor. 2019 senesinde 25 milyar TL hortumlamış, bu, 2020 senesinde de 30 milyar TL düzeyine çıkmış. Yani YEKDEM, yenilenebilir enerji meselesini halk ve doğa lehine inşa etmek, kurmak derdinde değil. Bu, parayı şirketlere hortumlamak için kurulmuş bir mekanizma.
Şimdi, burada YEKDEM meselesinde, yine, biyokütle enerji hususu var. Evet, biyokütle, yine, yenilenebilir enerji santralleri sınırları içerisinde fakat yetmiyor, şimdi de lastik yakmayı bunun içine koyuyor. Yani siz zehir yakacaksınız ve bunu da "yenilenebilir enerji" diye halka yutturacaksınız. Böyle bir dünya maalesef yok.
Burada, toplamda bu teklif şirketlerin ihtiyacı, yani Alamos Gold şirketinin, işte, Uyar Holdingin talebidir bu yasalar. Yani bir yıl boyunca gayri yasal olarak orayı işgal eden Alamos Gold firmasını oradan çıkaramayan devlet, başka bir çare olarak ona başka yeni ruhsatlar alabilmesinin, yeni inşaatlar başlatabilmesinin olanaklarını sunuyor. Bu yasa Alamos Gold-Uyar Holding yasasıdır. Bu teklifte halk lehine, doğa lehine tek bir madde dahi yoktur. AKP on sekiz yıllık iktidarında telafisi en mümkün olmayan tahribatları yaratmıştır ve en büyük rant alanı da doğanın ve insan emeğinin talanı biçiminde gerçekleşmiştir. Dolayısıyla, biz Halkların Demokratik Partisi olarak bu torba yasa teklifinin tümüyle geri çekilmesini talep ediyoruz ve bu konuda mücadele yürüten ekoloji örgütleri ve bilim insanlarıyla yan yana, hep birlikte bu çağrıyı buradan yineliyoruz ve bu konuda da hep birlikte mücadele edeceğimizi buradan bir kez daha yineliyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)