| Konu: | Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 17 |
| Tarih: | 18.11.2020 |
CHP GRUBU ADINA ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Efendim, Adalet ve Kalkınma Partisi yine bir torba kanun teklifi getirdi. Yani torbaya alıştılar, sürekli torba kanun teklifleri geliyor. Bu torbaya yine ne bulunduysa konmuş. Aslında markette, pazarda alışveriş yaparken bile torbalar ayrı tutulur yani domatesin üzerine salatalığı koyarsanız o domates ezilir. Maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi ne buluyorsa torbanın içerisine koymuş ve önümüze getirmiş. Peki, bu kanun teklifi hazırlanırken STK'ler işin içinde var mı? Yok. Çevre dernekleri işin içinde var mı? Yok. Muhalefet dinlenmiş mi? Maalesef, Komisyonda çok fazla ciddiye alınmamış.
Bakın, bu ne getiriyor? Türkiye'de zaten bir süredir var olan vahşi madenciliğin önünü açıyor. "Vahşi madencilik" diye bir tabir vardır, tıpkı "vahşi çöp" gibi. Yani eskiden kentlerde çöpler olurdu, toplanırdı; ne olduğu belli olmayan alanlarda aynı şekilde vahşi madenciliğin önünü açıyor.
Başka ne getiriyor? Perte çıkmış lastiklerin yakılmasını. Böylece enerji üretilecek; çevre, doğa, havamız bir kez daha kirlenecek. Ne var bu yasada? Rant var. Maden şirketleri düşünülmüş; tek tek maden şirketleri, iş adamları. "Aman ha aman, iş adamları kazansınlar, gerisi önemli değil." Rant var bu yasada ama maalesef halk bu yasada yok. Niye getiriyorlar? E, ekonomik kriz var, "Nasıl ederiz, ne yaparız, biz bu ekonomik krizi çözmek için nasıl para toparlarız?" derdindeler. Ekonomik krizi çözmek için memleketin dağlarını, derelerini, ovalarını, denizlerini, kıyılarını, yaylalarını, tarlalarını satıyorlar, satmaya çalışıyorlar, satılığa çıkarıyorlar. Oysa memleketin, vatanın yaylasını, dağını, deresini, denizini, ırmağını satacağınıza tasarruf yapsanız biz bu krizi aşarız. Mesela Kıbrıs'a o kadar uçakla gitmeseniz bir tasarruf olur. Biz size Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne niye gittiniz demiyoruz, tabii ki gideceksiniz. Doğrusu budur, gitmeniz gerekir ama 1 uçağa binip gitseniz ne olurdu? 2 uçağa binseniz gitseniz ne olurdu? 7 uçak ya! Bunun yakıtıdır, gideridir, arabalardır, şunlardır, bunlardır. Yazık günah değil mi? Tüyü bitmemiş yetimin hakkı değil mi bu? Kul hakkı değil mi? Niye bunları böyle harcıyorsunuz?
Türkiye'nin her tarafında maden ruhsatı veriyorlar, her tarafında. Bakın, geçtiğimiz günlerde, birkaç ay önce 68 ilde 799 maden arama izni verildi. Maden ihalesi için izin verildi, 68 ilde 799 sahada değerli arkadaşlar. Krizi aşmak için nereden gelirse gelsin para gelsin, 68 ilde 799 maden sahası, üç ay önce de 300 vermişlerdi, 1.000-1.100 tane maden sahası ihalesi yapılsın ve Türkiye delik deşik edilsin isteniyor. Türkiye'yi delik deşik etmek isteyen bir Hükûmet maalesef şu anda memleketi yönetiyor.
Bu kanun teklifinde ne var? Siyanür var, siyanür. 6'ncı madde çok açık. 6'ncı maddenin çıkarılma sebebi, altın madeni işi yapanların siyanür havuzlarını daha rahat kurabilmeleri, daha geniş kurabilmeleri, saha dışına kurabilmeleri; onlara af getiriyor. Siyanürsever bir Hükûmetle karşı karşıyayız, siyanürsever bir AKP var.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Para sever, para, para.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Peki, bu altın firmaları kimin? Hiç sordunuz mu bu soruyu? Türkiye'deki altın firmalarının tamamına yakını yabancılara ait, çoğunluğu da Kanadalılara ait. Elin Kanadalısı geliyor, Türkiye'de altını çıkarıyor, malı götürüyor, parayı alıyor, Kanada'ya götürüyor, sonra da AK PARTİ millî ve yerli oluyor, öyle mi? Ne millîsi, ne yerlisi? Ne zamandan beri millî ve yerli oldunuz siz? Türkiye'nin kaynaklarını Kanadalılara, Avrupalılara, yabancı ülkelere peşkeş çekmekle nasıl yerli ve millî olunuyor ya, merak ediyorum.
Bir başka mesele, Türkiye'yi Avrupa'nın çöplüğü hâline getirdiniz; maalesef. Çin çöpleri almıyor, Türkiye Avrupa'nın bütün çöplerini alıyor. Size yaşanmış bir olayı anlatacağım. Birkaç gün önce -dört ya da beş gün önce- değerli arkadaşlar, Adana'da yol kenarında bulunan bir çöp poşeti, Hollanda'daki bir evin çöp poşeti, biliyor musunuz? Hollandalı adam çöpünü almış, poşetini kapısının önüne koymuş, o çöp poşeti Adana'da çıkmış. Herhâlde kuşlar getirmedi, leylekler getirmedi. Kim getirdi? AK PARTİ Hükûmeti getirdi. Avrupa'nın çöplerini geri dönüşüm adı altında Türkiye'ye getiriyorlar ve o çöpler Adana'da, Anadolu'da piyasaya çıkıyor. Bu memlekete büyük bir kötülük yapıyorsunuz, yazık ediyorsunuz. Aklınız fikriniz rantta.
Şimdi, Kanal İstanbul meselesi... Kanal İstanbul meselesinde, İstanbullu istemiyor, yerel yöneticiler istemiyor; bir kişi istiyor, "Biz yapacağız." diyorsunuz. Niye? Çünkü rant var. Niye? Çünkü o tarlalar arazi vasfına çevrildi, birilerine verildi, peşkeş çekildi, para kazanılacak.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Kupon, kupon.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Peki, Kanal İstanbul'la ilgili İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı konuşuyor, afiş asıyor, bildiri yayınlıyor; "Sen konuşamazsın." diyorlar. Yahu, Kanal İstanbul'la ilgili İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı konuşmayacak da kanarya sevenler derneği başkanı mı konuşacak Allah aşkına ya? (CHP sıralarından alkışlar) Tabii ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı konuşacak.
ATİLA SERTEL (İzmir) - İstanbul Müftüsü konuşacak(!)
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Bir de diyorlar ki: "Bu, devletin projesi; devlet projesi." Soruyorum AK PARTİ milletvekillerine -gerçi sıralarda yoklar ama- bu, hangi devletin projesi? Bizim devletimizin projesi değil, Meclisten çıkmış bir yasa yok, MGK kararı yok, 2019 bütçesinde bu yok, 2020 bütçesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyor, yok. Bu, hangi devletin projesi? Katar'ın mı? Katar'a mı vereceksiniz, peşkeş çekiyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın değerli arkadaşlar, yanlış yapıyorsunuz, bu kanun teklifi yanlış. Ben sizi uyarıyorum, benim sözümü dinleyin. Siz dinlemeseniz de Tayyip Bey dinliyor beni ha, haberiniz olsun. Bakın, Afşin-Elbistan Termik Santrali meselesi vardı, filtresiz çalışan santral; hatırlarsınız, değil mi? Ben çıktım, burada paraladım kendimi, "Ya, olmaz, filtresiz çalışmasın, buraya filtre takılması lazım." dedim; hepiniz ellerinizi kaldırdınız, kabul oyu verdiniz, sisteme girdiniz, kabul oyu verdiniz, Afşin-Elbistan Termik Santrali'nin filtresiz çalışmasına onay verdiniz ama biz, sivil toplum, vatandaş, halk devam ettirdik. Sayın Cumhurbaşkanı o zaman duydu bizi ve Sayın Cumhurbaşkanı veto etti, hemen arkasından "Doğru yaptın Sayın Cumhurbaşkanım, helal olsun sana reis!" diye "tweet"ler attınız. Sayın Cumhurbaşkanı da tabii "Ben halkımdan yana olurum, ranttan yana olmam. Halk ne derse o olur." dedi, altı ay sürdü; altı ay sonra tekrar izni verdi, o ayrı bir konu. Ama Sayın Cumhurbaşkanı orada, bak, beni dinlemişti. Sonra Muğla'da jeotermal enerji ihaleleri vardı, hemen JES'lerle ilgili bir kanun çıktı Muğla ilinde 36 tane JES ihalesi için. O gün de tesadüfen ben Muğla'daydım, öldürülen bir hemşehrimiz kızın mahkemesi için. Oradan açıklama yaptım, dedim ki: "Bu yanlış, buraya JES olmaz, yanlış yapıyorsunuz; etmeyin, eylemeyin. Beş yıldızlı turizm otelinin; deniz, kum, güneş için gelmiş turistin kaldığı beş yıldızlı bir otelin yanında JES olmaz." AK PARTİ Muğla Milletvekili çıktı bana cevap verdi, dedi ki: "Ya, sen git Maraş'la uğraş." Sayın Cumhurbaşkanı çıktı, onu da iptal etti. Bakın, beni dinliyor; iki oldu, bu üç olacak. Bu 6'ncı maddeyi geri çekin, yanlış yapıyorsunuz; 13'üncü maddeyi geri çekin, yanlış yapıyorsunuz arkadaşlar.
Size başka bir şey daha göstereceğim. Bakın, bizim Kahramanmaraş'ta Aksu Çayı var; Aksu Çayı Sır Barajı'na akar, işte, Sır Barajı'na akan pek çok çay vardır, nehir vardır. Burası çok kirli, kimyasal atıklar buraya akıyor. Defalarca dile getirdik; ben, büyükşehir adaylığım döneminde "Burası kirli, kimyasal var." dedim. O zaman Sayın Murat Kurum Kahramanmaraş'a gelmişti, o "Yok, yok, burası kirli değil." dedi. Sonra Bakanlıktan birileri geldi, işte, o görüntüler görüldü, simsiyah böyle. Dediler ki: "Yok kardeşim, bir inceleyeceğiz." İncelediler güya, dediler ki: "Hayır, Aksu Çayı temiz, Sır Barajı temiz." Ben de o zaman demiştim ki: "Madem temiz, buyurun gelin, burada beraber çimelim." Tabii, çimmenin ne olduğunu bilmiyordu arkadaşlar, "Yüzelim." demiştim, gelmediler. "Bir bardak su içelim." demiştim, ona da gelmediler. Bunun üzerine ben bir dava açtım o zamanlar, daha doğrusu suç duyurusunda bulundum, dedim ki: "Bu Aksu Çayı'nı ve Kahramanmaraş'taki Sır Barajı'nı kim kirletiyor?" "Hangi fabrikaların atıkları, kimyasal atıkları buraya akıyor?" diye suç duyurusunda bulunmuştum. Yanıt geldi; Kahramanmaraş Cumhuriyet Savcılığı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiş. Gerekçe ne biliyor musunuz? Simsiyah olan Aksu Çayı ve simsiyah olan Sır Barajı'na ilişkin diyor ki: "Herhangi bir fabrika veya kurum işletmesi tarafından baraja dökülen atığın olmadığı..." Allah Allah!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Ergene gibi aynı.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Yani Allah'ın hikmeti mi bu ya? Kendi kendini mi kirletiyor burası? "Kimse kirletmiyor Sır Barajı'nı, Aksu Çayı'nı; kimse buraya bir şey akıtmıyor." diyor Savcılık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) - Yani bu kendi kendini mi kirletiyor? Doğa kendi kendini mi kirletiyor arkadaşlar? Savcılık böyle bir karar vermiş. Kimden almış peki bu bilgiyi? Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden almış. Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü, göz göre göre, herkesin bildiği, herkesin gördüğü bu Aksu Çayı'nın, bu Sır Barajı'nın kirliliğini göremiyor; ilginçtir.
Bakın arkadaşlar, bu kanun geçerse gözünüzün önüne lütfen Fatsa'yı getirin, o görüntüleri getirin; Ordu milletvekilleri, Fatsa'yı bir aklınıza getirin. Kaz Dağları'nı getirin, Kaz Dağları'nı. Değerli arkadaşlar, bin yıllık ağaçlar, bin yıllık ormanlar Kaz Dağları'nda kesildi, Kaz Dağları kelleşmeye başladı. "Yapmayın, etmeyin, eylemeyin; atalarımızdan bize miras kalan bu topraklara, bu ormanlara kıymayın efendiler, kıymayın." diyoruz ama sizler -işte evveliyatınızı biliyoruz- geçmişinizden bu yana kıymayı çok iyi biliyorsunuz, yeter ki para olsun. Siz çünkü doğanın yeşilini değil doların yeşilini seven anlayıştan gelen bir siyasi yapısınız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)