GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:18
Tarih:19.11.2020

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız; evet, yenilenebilir enerji tartışmasını daha çok yapacağız çünkü tümüyle bir istismar alanına dönüşmüş durumda, yenilenebilir enerji adı altında yürütülen enerji politikaları doğaya ve insana çok ciddi zararlar vermekte.

Bu maddeyle kurulu güç sınırı olmaksızın tüm HES'lerin YEKDEM'e dâhil edilmesi amaçlanıyor. Şimdi, enerji üretimi içerisinde yenilenebilir enerji toplamı yüzde 44 yani toplam enerji üretimi içerisinde yenilenebilir enerjinin oranı yüzde 44. Yine, HES'lerin yenilenebilir enerji üretiminin içerisinde yüzde 29 oranı var. Yani, HES'lere dönük bu yürütülen koştur koştur siyasetin sonuçları bunlar. Yani, yenilenebilir enerjiler içerisinde esas payı HES'ler barındırıyor. Dolayısıyla HES'ler bu paydan kaynaklı artırılmaya çalışılıyor ve artırıldıkça da doğal olarak YEKDEM'den alınan para artıyor.

Şimdi, HES'ler yenilenebilir enerji içerisine dâhil edilmediğinde bu oran yüzde 15'e düşüyor. Yani HES'ler dışındaki yenilenebilir oran yüzde 15. Dolayısıyla bu rakamlar aslında iktidarın yenilenebilir enerji politikasını bir biçimde ortaya koyuyor. Ve bu HES projelerinin ömrü elli yıl, maksimum elli yıllık bir santral ömründen bahsediyoruz. Türkiye'de 690 tane HES var ve yüzlercesi daha yolda, proje hâlinde.

HES projeleri regülatör, su iletimi hatları, yükleme havuzu, cebri borular ve santral ünitelerinden oluşur. İnşaat süreci ise beton santrali, taş kırma tesisi, şantiye, depo alanı gibi bölümleri kapsıyor.

Şimdi, bunları -zararlarına geldiğimizde bu çok detaylı olarak anlaşılacak- şundan dolayı söylüyoruz: Akarsulara zarar veriyor yani HES'ler akarsuları hem kurutuyor hem de akarsuların suyunu azaltıyor. Rize'nin Güneysu ilçesindeki Gürgen Deresi, Trabzon Çaykara'daki Balkodu Deresi buna örnek olarak verilebilir; bu dereler kurumuş durumda. Yine Karadeniz'deki HES'lerin sular üzerinde yarattığı tahribat çok sayıda veriyle önümüzde duruyor; suların azalması, balıkların yok olması ve benzeri. Akarsular yok oluyor. Aynı zamanda, açığa çıkan toz ise hem canlı hayatını hem insan hayatını hem de bitki örtüsünü ortadan kaldırıyor, kilometrelerce alanda çok ciddi zararlar yaratıyor.

Yine, çıkan hafriyat... Çünkü HES'in kuruluşunda çok büyük bir inşaat açığa çıkıyor, dolayısıyla bu inşaatın hafriyatı da çoğunlukla dere yataklarına dökülüyor. Ağaçlar kesiliyor yani iletim hatları dâhil olmak üzere bu inşaat sürecinde çok sayıda ağaç kesiliyor. Yine, dinamitlerden kaynaklı olarak yer altı suları yok oluyor. Şimdi, bu Karadeniz'in toprak yapısı ağacı tutma kapasitesi zayıf bir toprak. Dolayısıyla dere yataklarında yapılan HES'lerin çevresindeki ağaç kesimleri, işte Giresun'da olduğu gibi toprak kaymalarına, doğal olarak da büyük felaketlere sebep oluyor.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de bu politika nasıl savunuluyor? Bir enerji ihtiyacı üzerinden tarif ediliyor. Biz başından beri söyledik, tekrar ediyoruz: Türkiye bir enerji ihtiyacından kaynaklı bunları yapmıyor, tam tersine bir rant ihtiyacından kaynaklı bunları yapıyor çünkü bu HES şirketleri esas olarak sarayın doğrudan talimatıyla çalışan şirketler. 2019 itibarıyla, kurulu güç kapasitesi, elektrik kurulu güç kapasitesi 91.946 megavat. Peki, en büyük puant talebi ne? Yani talebin en yüksek olduğu andaki tüketim ise 45.374 megavat. Peki, talepten fazla üretim olduğu hâlde enerji ihtiyacı nasıl oluyor da ortaya çıkıyor? Üretimin düştüğü koşullarda nasıl oluyor da hâlâ enerji talebi var? İşte, iktidar enerji talebini şişirerek yenilenebilir enerji üzerinden de kendi fosil yakıt projesini de geliştiriyor. Yani, Avrupa'yla yaptığı Paris İklim Anlaşması'nda kabul edildiği üzere, yenilenebilir enerji kapasitesini yükseltirseniz, fosil yakıt hakkınızı artırırsınız. Dolayısıyla, HES üzerinden böyle bir politika geliştiriliyor.

Biz, burada, son olarak talebimizi şöyle ortaya koyuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) - Örneğin, Hasankeyf bir HES'tir; dolayısıyla, yaşamı, tarihi, insanı, insan sağlığını tümüyle kötü, zararlı bir biçimde etkileyen projenin kendisi asla yenilenebilir enerji statüsünde olamaz. HES'ler yenilenebilir enerji statüsünden derhâl çıkartılmalıdır ve yenilenebilir enerji insana, doğaya, doğal hayata ancak faydalı olduğu koşullarda "yenilenebilir" biçiminde tarif edilebilir. Dolayısıyla HES'ler bunun dışındadır ve buradan derhâl çıkartılmalıdır.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)