| Konu: | Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 25.11.2020 |
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yaşadığı dönemi aşmış yazar George Orwell şöyle diyordu: "Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa gerçeği söyleyenlerden de o kadar nefret eder." Bugün bizlere karşı, HDP'ye karşı, iktidarın ve ortağının duyduğu öfkenin temel sebebi budur. Çünkü her koşulda, her şartta gerçekleri dile getirmeye devam ediyoruz ve bu sebeple onların nefretini kazanmaya da devam ediyoruz. Bugün bu nefret, aslında iktidarı tümden bir kesime karşı adaletsiz davranmaya da sevk ediyor, bunu herkes artık görüyor.
Sizler, bu ülkede birilerinin çok kolay hain, eşkıya, terörist ilan edildiğini bilirsiniz, kaldı ki hakkını arayan herkes sistemin gözünde ya hain ya terörist ya eşkıya olmuştur. Bilenler bilir, Mustafa Kemal Atatürk de padişaha göre eşkıyaydı, Nazım Hikmet de muktedire göre terörist idi. Bir zamanlar Mandela ve yine Fidel Castro da terörist idi ama tarih gerçeğin ne olduğunu hepimize gösterdi. Birilerinin bize terörist, bölücü gibi ithamlarda bulunmasını kale almıyoruz çünkü bizler, HDP olarak, umudu acılarımızın üstüne inşa ettik ve onları ortaklaştırarak bu yola girdik, yolu açmak için kötülüğe karşı barikat kuranlarız. Paris Komününü hatırlayalım, mücadele edenler "Burası düşünenler ile acı çekenlerin birleşme yeridir. Bu barikat, ne taşla ne kirişle ne de demirle yapıldı, iki yığından yapıldı, bir yığın düşünce, bir yığın da acı." diyorlardı. Bizler de böyle yan yana geldik; bir yığın düşünce, bir yığın acı.
Öncelikle cezaevlerinde siyasi rehine olarak tutulan yoldaşlarımızı Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın şahsında selamlıyor, yoldaşlarımıza terörist diyenlere ve bizlere terörist diyenlere ettikleri bu hakareti misliyle iade ediyorum ve kendilerine terörist sizsiniz diyorum. Bu şekilde, çirkin bir şekilde bize hakaret edenler bilsinler ki her seferinde ettikleri hakareti misliyle iade edeceğiz, her seferinde.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Ben de sana iade ediyorum.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - AKP Genel Başkanı "Bu ülkede Kürt sorunu yoktur." dedi bugün yine, "'Böyle bir sorun varsa ben bunu çözeceğim.' dedim ve bu sorunu çözdüm." dedi. Çözüldüğü iddia edilen Kürt meselesinin örneklerinden biri 80'li yıllarda cezaevlerinde annesi oğluyla konuşamasın diye Kürt annenin bilmediği dil olan Türkçe baskısı vardı, bugün de yine Kürt çocukları cezaevinde, Kürt anne evladını göremesin diye en uzak şehre sürgün ediliyor. Bu zulüm değil de nedir? Kürt sorunu devam etmiyorsa bu zulüm niye var?
2017 yılında -bir örnek daha vereyim- Şırnak'ın Silopi ilçesinde yataklarında -bir çocuğun en güvenli olduğu yer kendi evi, kendi yatağıdır- 16 tonluk polis panzerinin katlettiği, eve girerek katlettiği, ezdiği bu küçük çocuklar birçok kişi tarafından bilinir belki. O zaman dönemin Bakanı, o zaman dönemin ilgilileri aileyi de ziyaret edip bu dosya üzerinde gereken neyse yapılacağını iddia etti ama -dosyayı bire bir avukat olarak da o zaman takip ettim- birçok bilirkişi raporu alındı ve burada en sonunda verilen karar şuydu: Panzer suçluydu yani sürücü belgesi olmadan o panzeri kullanan polis memurunun suçu yoktu. Sürücü belgesi olmamasına rağmen, bunu söylemesine rağmen o panzeri ona kullandırtan ne komiserin ne ilçe emniyet müdürünün suçu yoktu ve en sonunda 2 çocuğun -hani sadece Kürt çocuğun da demek istemiyorum- ölümünün sonrasında verilen karar iki yıl bir ay hapis cezası, bu da 19 bin TL para cezasına çevrildi ve HAGB kapsamına alındı yani ertelendi. Yine Kemal Kurkut davasında da yakın zamanda polis tarafından yine öldürüldüğü iddia edilen ve görüntüleri de mevcut olan bu dosyada da yine polis memuru beraat etti.
Değerli arkadaşlar, şöyle bir sorunu da buradan gündeme getireyim: Şimdi, bize göre İçişleri Bakanlığının ve yine AKP'nin koordinasyonuyla gerçekleştirilen, parti binamız önünde, Şırnak'ta her perşembe günü çocukları örgüte katılmış bazı annelerin ve yine AKP'li yöneticilerin her perşembe günü gelip basın açıklaması yaptığı durumla karşı karşıyayız. Hasan Özgüneş vekilimizle birlikte bu perşembe gelen kadınlara, annelere dedik ki: "Buyurun, bizden bir talebiniz varsa buyurun binamızda çayımızı için, derdimizi birbirimize anlatalım, yapabileceklerimizi konuşalım." Akşamleyin hemen -haberlerde- yandaş medya "HDP'li milletvekilleri, anneleri tehdit etti, HDP'li milletvekilleri yollarını kesti." şeklinde haberler yaptı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Sayın Başkan, müsaadenizle.
HAMDİ UÇAR (Zonguldak) - Ya, ne istedikleri belli onların ya.
BAŞKAN - Toparlayın Sayın Milletvekili.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, açıkça şunu söyleyelim yani bu yaşadığımız durum Joseph Goebbels'i aklımıza getirmekte. "Bana satılmış bir medya verin, size cahil bir toplum sunayım." demişti kendisi. Yine, Sovyet tankları Berlin'e girene kadar Almanlar Rusya'yı işgal ettiklerine inanıyorlardı. Eğer, bir ülkenin kendi insanlarını aldatan bir medyası varsa o ülkenin başka düşmana ihtiyacı yoktur. İktidara baktığımızda, Büyük Roma İmparatoru Neron aklımıza geliyor. İmparator Neron, birkaç askerin arasında infaz edilmek üzere karga tulumba götürülürken, şöyle bağırıyordu: "Üzülüyorum, çünkü Roma büyük bir sanatçıyı kaybediyordu." Güç zehirlenmesi tam da budur, korku üzerine kurduğunuz bir saltanatta, yalancı alkışlardan gerçeği göremezsiniz.
Evet, değerli milletvekilleri, ille de tarafımızı öğrenmek istiyorsanız da size söyleyeyim: Evet, tarafsız değiliz, karanlığa, haksızlığa, faşizme muhalif; aydınlığa, aşka ve emeğe tarafız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.