GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:23
Tarih:03.12.2020

NURAN İMİR (Şırnak) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli Başkan, sevgili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çevre sorunlarının artmasının sebebi, doğanın talana ve ranta peşkeş çekilmesidir, var olan çevre kurumlarının kendi hukuklarını uygulamamalarından kaynaklamaktadır. Kurulacak olan Çevre Ajansı, çevreyle ilgili bütün sorunları üstlenebilecek midir? Yoksa amaç yeni bir rant alanı yaratmak mıdır?

Sadece Şırnak'ta son yıllarda yaşanan çevre ve doğa tahribatlarından biraz bahsetmek istiyorum: Şırnak'ta orman yangınlarından tutun maden sahalarına, barajlardan tutun Dicle Nehri'nin üzerinde inşa edilmiş kum ocaklarına kadar çevreyi, doğayı tahrip eden girişimler var. İktidarınız, Şırnak'ta güvenlik bölgesi, orman yangınları ve zorla göç ettirme politikalarıyla birlikte bölgede yaşanılamaz bir atmosfer yaratmıştır. Bu üç zırhın arkasına gizlenerek ormanlar yakılmakta, binlerce hektarlık orman alanları yok edilmektedir. Sadece bu yaz Cudi'de 40 defa orman yangını çıkmıştır. Cudi başta olmak üzere Şırnak'ın birçok kırsal alanında onlarca maden sahası açılmıştır. Maden sahalarının artış göstermesi de bu yangınların sistematik bir şekilde çıkarıldığını ortaya koymuştur. Yangınların yanı sıra, güvenlik güçlerinin talimatıyla koruculara ağaç kesme emri verilmiştir ve korucular bu emir doğrultusunda on binlerce ağacı kesmiştir. Bu çok net olarak ortadadır. İktidar, öldüremediği, kendi etkisi altına alamadığı Kürt coğrafyasını, yaşam alanlarını yok ederek, boşaltamadığı köyleri de bu politikayla insansızlaştırmaya çalışmaktadır.

Cumhuriyet tarihinden bu yana uygulanan orman yakma politikası da Kürt coğrafyasına karşı uygulanan özel savaş stratejisinin bir parçasıdır. Ormanları yakmak ve ağaçları kesmek barbar kapitalist sistemin uygulamış olduğu faşist politikanın en belirgin ve en vahşi hâlidir. Orman yangınlarının yanı sıra, ülkemizde yaşanan çevre sorunlarından bir diğeri ise HES'ler ve termik santrallerdir. Şırnak'ta, Uludere güzergâhında, 60 kilometre dere yatağında 6 tane baraj yapılmış, Hakkâri vadisine ulaşana kadar bunların sayısı 11'e ulaşmıştır. Sınıra yakın bir noktada bulanan vadideki Taşdelen, Işıkveren ve Ortaca köylerine yakın noktalarda yapılan barajlardan dolayı doğaya büyük zararlar verilirken yüzlerce ağaç kesilmiş, birçok tarım arazisi ise kullanılamaz hâle gelmiştir.

En önemlisi de Silopi'deki termik santraldir. Yaklaşık on yıldır faaliyet gösteren santral, çevre köylerini yaşanılamaz bir hâle getirmiştir. Santralden kaynaklı, çevre köylerde ve Silopi'de özellikle kadın hastalıkları ciddi oranda artış göstermiştir. Kansere, akciğer hastalıklarına ve üreme sisteminde ciddi sorunlara yol açmıştır. Doğurganlık oranları azalmış, engelli doğum oranları ise artmıştır.

Çevresel bozulmanın ve çevre kirliliğinin, kadına yönelik şiddetin bir parçası olduğunu söylüyoruz. Çevre politikasının toplumsal cinsiyete ve doğaya duyarlı olması gerekirken iktidarınız son yüzyılın en önemli sorunları olan doğa ve kadın alanlarını saldırı alanlarına dönüştürmüştür. İktidar, doğayı tahakküm altına aldığı gibi, kadınlara da her türlü baskı, taciz, tecavüz ve hak ihlallerini meşru görmektedir. Kadın yaşam alanlarımıza yapılan saldırılar bütün ahlaki, vicdanı ve hukuki boyutları aşmış durumdadır. Bunu kabul etmemiz ve sessiz kalmamız mümkün değildir. Bunu bir kez daha buradan belirtmek isterim ki biz kadınlar, yaşanan ekolojik ve toplumsal krizden çıkışın en önemli yaşamsal bilgisinin kadınlarda olduğunu, başlangıçtan günümüze doğayla olan ilişkimizden biliyoruz. Karadeniz'den Munzur'a, Toroslardan Zagroslara kadar yükselen itirazların tam ortasında kadınlar duruyor. Bu dağlar var oldukça biz kadınların mücadelesi sürecek, doğamıza ve yaşam alanlarımıza sahip çıkacağız.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)