| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 08.12.2020 |
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştayın bütçesi, raporları, yetkisi ve yetkilerinin sınırlandırılması konusunda görüşlerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Öncelikle hepinizi, ayrıca ekranları başında ve sosyal medyadan bizleri izleyen, dinleyen bütün yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. Bir selam da cezaevinde rehin tutulan Eş Genel Başkanlarımıza, milletvekillerimize, belediye başkanlarımıza ve partili arkadaşlarımıza; buradan hepsine kucak dolusu sevgi ve selamlarımı iletiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Suç örgütü liderlerinin, rüşvetçilerin, irtikâpçıların cezaevinden bırakıldığı... Rehin tutulan arkadaşlarımızın ise özgürlüklerine kavuşacakları günlerin uzak olmadığını söylemek isterim. Özgürlük ve demokrasi mücadelesini yükseltmeye, yürütmeye devam edeceğiz, gözünüz arkada kalmasın. Tek kaygımız var, o da cezaevinde rehin tutulan arkadaşlarımıza layık olmak. (HDP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştayın en önemli özelliği bağımsızlık. Elbette Sayıştay bütçesinin amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı konusunda yasadan yana Sayıştay taraf ama Sayıştayın en önemli özelliği, bağımsızlığı. Peki, bu bağımsızlığın güvencesi var mı? Evet, var. Sayıştay Başkan ve üyeleri azledilemiyor, kendileri istemedikçe altmış beş yaşından önce emekli edilemiyor, meslek mensupları hâkim ve savcıların sahip olduğu teminatlara sahip. Sayıştay; denetimlerini Meclis adına yapıyor, raporlarını Meclisle birlikte kamuoyuna sunuyor ancak Meclisle organik bir bağı yok. Sayıştayın bütçesi, Hazine ve Maliye Bakanlığının onayına tabi değil ve doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderiliyor.
Ben Sayıştayın kurumsal kapasitesinin bütün birikimiyle birlikte yeterli olduğuna inananlardanım. Sayıştay, aynı zamanda pek çok uluslararası denetim ve çalışma grubunun üyesi; hatta Avrupa sayıştaylar örgütü EUROSAI'nın 2014-2017 yılları arasında Birinci Başkan Yardımcılığını yaptı ve 2017'den bugüne de Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütüyor. Dolayısıyla Sayıştayın uluslararası bir saygınlığı da var. Peki, Sayıştay bu kurumsal kapasitesi, birikimi ve uluslararası saygınlığına karşı görevini bağımsız bir şekilde yürütüyor mu? Daha doğrusu şöyle sormak gerekir: Yürütebiliyor mu, yürütmesine izin veriliyor mu? Ben emin değilim. Bu konuda sadece bir örnek vermek isterim: Sayıştay tarafından yayınlanmış, Meclise sunulmuş raporlar üzerinden Adalet ve Kalkınma Partili belediyelerin veya kayyumların usulsüzlüklerini, yolsuzluklarını anlatıyoruz. Sayıştay ne yapıyor? Hemen cevap veriyor, diyor ki: "Benim yayınladığım rapor o anlama gelmiyor." Peki, aynı Sayıştay için diyoruz ki: Sayıştayın denetim yetkisi kısıtlanıyor, Varlık Fonu gibi devasa şirketlerin yer aldığı kurumlar Sayıştay denetimi dışına çıkarılıyor. O zaman Sayıştay suspus, hiçbir cevap vermiyor. Bu durumda Sayıştayın bağımsız olduğunu düşünür müsünüz, düşünmeseniz de kuşku duymaz mısınız? Ama buna rağmen, bizler, parti olarak her zaman Sayıştayın denetim yetkisinin genişletilmesini savunduk, kamu kurum ve kuruluşlarının tamamının Sayıştayın denetiminde olması gerektiğini söyledik. Bunu bütün muhalefet partileri savunuyor. Emin olun, bugün iktidar ortağı olan partiler yarın muhalefete düşsünler, kesintisiz biçimde her kurumun Sayıştay denetimine tabi olması gerektiğini söyleyecekler.
Peki, şimdi ne yapıyor iktidar? Sosyal Güvenlik Kurumunun Sayıştay denetiminden çıkarılması için bir kapı aralıyor. Diyanet İşleri Başkanlığının hac ve umre seyahatleri için yaptığı tüm harcamaları Sayıştay denetiminin dışına çıkarıyor. Bir kısmı Sayıştay denetiminin kapsamında olsa da Halkbanktan Ziraat Bankasına, Borsa İstanbuldan PTT'ye, TPAO'dan TÜRKSAT'a, at yarışlarından piyangoya kadar her kurumun içinde yer aldığı Türkiye Varlık Fonunu Sayıştay denetiminin dışına çıkarıyor.
Bakın, 60 milyar dolarlık Türkiye Varlık Fonu borç yaratan bir kuruma dönüştü. 2016'da kurulan Varlık Fonunun borçları 37 milyar TL'den önce 75 milyar TL'ye, ardından 194 milyar 643 milyona, geçen yıl da 284 milyar 185 milyona çıktı. Yani yalnız 2018-2019 yılları arasında borcu yüzde 46 arttı. Peki, bünyesinde ülkemizin en değerli şirketlerini barındıran Varlık Fonu kâr etmedi mi? Etti. Ne kadar? 2018 yılında 17 milyar 126 milyon olan net kârı, 2019 yılında 8 milyar 854 milyona düştü. Yani ne oldu? Kârı yüzde 48 düştü, borcu da yüzde 46 arttı. Bütün dünyada ne için kuruluyor varlık fonları? Zenginliği gelecek kuşaklara aktarmak için. Peki, Türkiye Varlık Fonu ne yapıyor? Gelecek kuşaklara borç aktarıyor, borç devrediyor ve bunun hesabını vermemek için Sayıştay denetimi dışına çıkarılıyor, denetimin kapsamı daraltılıyor.
Hangi kurum Sayıştay denetiminden kaçırılsa âdeta bir kara delik oluşturuyor. Bakın, PTT Varlık Fonuna aktarıldığında kasasında 650 milyon TL vardı; iki yılda, yalnız iki yılda, Fona devredildikten iki yıl sonra 900 milyon TL zarar etti.
Şehir hastaneleri 2011 yılından bu yana en büyük kara deliklerden biri. Sağlık Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığının açıkladığı 2020 yılının ilk altı aylık verilerine göre, şehir hastanelerine 2,4 milyar TL aktarılmış. Bırakın Sayıştay denetimini, şehir hastaneleriyle ilgili neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz. Sağlık Bakanlığı şehir hastaneleri için "Ne yatan hasta ne ameliyat olan hasta ne poliklinik hastası ne servis hastası; hiçbiri konusunda biz hasta garantisi vermedik." diyor. Vermediniz; peki, vermediyseniz bu şehir hastaneleriyle ilgili yapılan sözleşmeleri niye kamuoyundan saklıyorsunuz, niye Sayıştay denetimi dışında tutuyorsunuz?
Bakın, bir başka örnek: Dev bütçesiyle Sayıştay denetimi dışında bırakılan Türkiye Diyanet Vakfı. 2017-2018-2019 yılları arasında 2 milyar 400 milyon lira harcamış. Nereye? Bilmiyoruz. Neden? Çünkü Sayıştay denetimi yok.
Bir de Sayıştayın denetleyebildiği kurumlar var. Sayıştayın denetlediği kurumlarla ilgili hazırladığı raporlardan en azından hangi usulsüzlükleri yaptıklarını bir parça öğrenebiliyoruz. Ben size birkaç tanesini söyleyeyim: Bazı hizmet alımlarında uygun olmayan alım usulleri kullanılmış, herhangi bir ihale usulü kullanılmadan hizmet alımı yoluyla yurt içi, yurt dışı uçak biletleri alınmış, ecrimisil gelirleri eksik muhasebeleştirilmiş, vadesinde tahsil edilemeyen kira ve irtifak hakkı bedelleri, gelirlerden takipli alacaklar hesabında izlenemiyormuş; Bakanlık tarafından diğer kamu idarelerine tahsis edilen hazine taşınmazlarına ilişkin muhasebe işlemlerinin hiçbiri tamamlanmamış; Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu tarafından basılı kâğıtlar ve plakaların satışından elde edilen net gelirin yüzde 60'lık kısmı yanlış hesaplanmış, Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına yatırılmamış, eksik yatırılan tutar muhasebe hesaplarında da görülmüyormuş; adli ve idari davalarda yasal süre içerisinde borçlar ödenmiyormuş, bu nedenle kamu her seferinde zarara uğratılıyormuş; kiraya verilen stadyumun kısmi onarımı karşılığında kira alınmamış; Kredi Garanti Fonunun hazine destekli kefalet kullanan yararlanıcılarından tahvil edemediği kefalet komisyonu alacakları bulunamamış; stoklarda bulunan altın ve gümüşlerin mali tablolarda gerçeğe uygun değerleri gösterilmiyormuş; uzuyor da uzuyor. Evet, bunlar da Sayıştayın inceleyerek görebildikleri.
Sağ olsun Sayıştay sayesinde kayyum yolsuzluklarının da en azından bir kısmını gördük. Şunu söyleyeyim: Sayıştay uygunluk denetimi yapıyor yani yerindelik denetimi yapmıyor. Bu ne demek? Yani kayyum 1.500 kişiye yemek verdiğinde "Sen bu 1.500 kişiye niye yemek verdin?" diye sormuyor ya da "64 kişilik lokantada 1.500 kişi niye yemek yedi?" diye sormuyor; sadece faturası var mı, yok mu ona bakıyor. Veya diyelim ki Mardin'e Millî Savunma Bakanı gidiyor, İçişleri Bakanı gidiyor, hatta eski bir bakan gidiyor; bunların araçlarının kiralanmasına kadar her tür bedeli kayyum ödüyor ama Sayıştay "Sen bu parayı niye ödüyorsun?" diye sormuyor, sadece faturası var mı, yok mu diye bakıyor. Ama bu uygunluk denetimi sırasında bile pek çok şey bulabiliyor.
Bakın, ben size sadece birkaç tane örnek vereceğim: Mardin Kızıltepe kayyumu kanuna aykırı biçimde pazarlık usulüyle pek çok taşınmazı kiraya vermiş, canı kimi istiyorsa çağırmış ona kiraya vermiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
Yetmemiş, Sayıştay denetim sonucunda bir rapor hazırlamış, sorular sormuş, cevaplarını istemiş; beyefendi veya hanımefendi cevap verme zahmetinde bile bulunmamış.
Bitlis Hizan kayyumu da aynı şekilde bütün kiralamaları yapmış.
Tunceli kayyumu, ihalelerde taahhüt kaydı tutmamış; 11 milyon 417 bin 290 TL'nin ilgili hesaplara kaydedilmediğini vurgulamış yine Sayıştay.
Başkale kayyumu, il millî eğitim müdürlüğüne öğretmenevi, sağlık müdürlüğüne devlet hastanesi yeri olarak tahsis edilen arsanın muhasebeleştirmesini yapmamış, il özel idaresinden devralınan 582 taşınmazı kayıt altına almamış; yine, kayyum, Personel AŞ'nin sermaye payını yönetmeliğe uygun biçimde muhasebeleştirmemiş; İller Bankasından alınan krediler hesaplarda izlenemiyormuş, eksik yer almış; belediyenin taşınmazlarını kiraya vermiş ama ilgili hesaplarda kaydını tutmamış.
Evet, denetim iyidir; Sayıştay, bu denetimi Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapıyor. Bu yüzden Sayıştayın yetkisini kısıtlamayın, varlık amacına uygun olarak bağımsız çalışmasına izin verin diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)