| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 08.12.2020 |
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizi izleyen değerli halkımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Aynı zamanda şu anda cezaevlerinde rehin tutulan, başta Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere, bütün siyasi rehinlere de buradan selamlarımı iletiyorum. (HDP sıralarından alkışlar) Aynı zamanda vekili olduğum Diyarbakır'ın sevgili Belediye Eş Başkanı Selçuk Mızraklı'ya da selamlarımı iletiyorum: Merhaba Selçuk Başkan! (HDP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakın cezaevindeki siyasi rehinelere yani birkaç yıl önceye kadar burada oturan arkadaşlarımıza selam gönderiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bakın, "Tek adam rejimiyle Türkiye uçacak." dediniz, Türkiye baş aşağı çakıldı; hem ekonomik kriz yaşıyoruz hem siyasi kriz yaşıyoruz hem de toplumsal bir kriz yaşıyoruz. Bakın, bu bütçede esnaflarla ilgili herhangi bir destek yok, işçilerle ilgili herhangi bir destek yok. Neden? Çünkü yalnızca saraylarınızı, yandaşlarınızı ve savaş politikalarınızı düşünüyorsunuz. Saraylara, savaşlara, yandaşlara ve faizlere kaynak ayırıyorsunuz. Londra'daki o faiz baronlarına 10 milyarlarca, 100 milyarlarca lira destek ayırıyorsunuz. Neden? Çünkü tek adam rejimini sürdürmekten başka bir derdiniz yok.
Bakın arkadaşlar, birileri tek adam rejimini kurmak isteyebilir, herkesi buna göre hizaya çekmek isteyebilir; Amerika'da Trump da bunu istedi. Ama onları dengeleyecek ve denetleyecek güçler varsa orada tek adam rejimleri ancak bir yere kadar yol alabilir. Bakın, Trump da -sonu geldi- tek adam olmak istedi ama orada dengeleyici, denetleyici kurumlar vardı -Sayın Süreyya Sadi Bilgiç de dinlerse- orada Meclis var, Kongre var, Senato var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Biraz evvel sen de aynısını yapıyordun orada konuşurken, Kâmil!
GARO PAYLAN (Devamla) - Bunlar, tek adam iddiasında olanları dengeleyip denetliyor.
Değerli arkadaşlar, saraydan vicdansız ve adaletsiz bir bütçe geldi. Bakın, Komisyonda beş hafta boyunca görüştük, saraydan gelen vicdansız ve adaletsiz bütçeden bir virgül değiştiremedik arkadaşlar; işte, Meclisimiz bu hâlde, bir virgülü değiştiremedik. İşte, halktan yana olmayan bu bütçenin bu Meclis bir virgülünü değiştiremedi. İşte, demokrasiler denge ve denetlemenin olabildiği rejimlerdir arkadaşlar. Türkiye'de denge, denetleme rejimi çökmüştür; denge, denetleme rejimi iflas etmiştir. Meclisimiz dengeleyip denetleme vazifesini görememektedir, saraydan gelen fermanlar nasıl geliyorsa öyle geçmektedir maalesef.
Bakın, orada başka dengeleyecek, denetleyecek kurumlar oturuyor; yargı temsilcileri oturuyor, Anayasa Mahkemesi temsilcisi burada oturuyor. Ama maalesef ülkemizde Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmıyor arkadaşlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmıyor. Yani artık, hukukun üstünlüğünün olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Böyle bir ülkede şunu bilin: Hiçbirimiz güvende değiliz. Bugün şöyle bakabilirsiniz: Efendim, HDP'liler için uygulanmıyor, Enis Berberoğlu için uygulanmıyor. Ama emin olun, bugün ayarını bozduğunuz kantar, yarın sizi de tartacak; hep böyle olmuştur, hep birileri zulmetmiştir, zannetmiştir ki, efendim, dükkân onun, her zaman bu böyle gidecek ama adaletin kantarını bozanlar aynı kantarda tartılmışlardır ve o gün "adalet, adalet" diye inim inim inlemişlerdir. Siz de yaşayacaksınız ama o gün sizin hakkınızı da biz koruyacağız arkadaşlar.
Bakın, diğer dengeleyici, denetleyici kurum ne? Kamu Denetçiliği. Ya arkadaşlar, helikopterlerden insanlar atılıp, linç edilip öldürüldü ülkemizde. Kamu denetçileri demokratik ülkelerde böyle bir durumda devreye geçerler, o zalim anlayışı yargılarlar, "Bir vatandaşımızı helikopterden atamazsın, vatandaşlarımızı infaz edemezsin, vatandaşlarımıza işkence yapamazsın." derler ve yürütmenin karşısına dikilirler ama bizde Kamu Başdenetçiliği maalesef bu anlamda adım atamıyor.
Başka bir dengeleyici, denetleyici kurum daha var orada; RTÜK Başkanı Sayın Ebubekir Şahin. Güya dengeleyici ve denetleyici kurum olması lazım, güya Türkiye'de yayıncılığın gelişmesi için mücadele etmesi lazım, güya çocuklarımızı kötü yayınlardan kurtarması lazım. Bakın, Ebubekir Şahin ne yapıyor arkadaşlar biliyor musunuz? Türkiye'yi, basın özgürlüğünde 180 ülke içinde 154'üncü sıraya getiren başmüsebbiplerden birisidir Ebubekir Şahin. Diyeceksiniz ki: "Ebubekir Şahin'in ne günahı var, talimat alıyor kendisi." E, bunu hepimiz biliyoruz, talimat alıyor, kendisi de açıklıyor. Ne diyor? "Sayın Cumhurbaşkanının talimat ve telkinlerini emir telakki eder, başımızın üstüne deriz." diyor. Ya, düşünebiliyor musunuz arkadaşlar, düşülen zavallılığa bakar mısınız Allah'ınızı severseniz! Bir dengeleyici, denetleyici kurum başkanı "Bir parti başkanı, AKP Genel Başkanı bana emir verirse bunu emir telakki ederim ve başımın üstüne derim." diyor. Siz böyle bir ülkede basın özgürlüğünden bahsedebilir misiniz? Niye 180 ülke içerisinde 154'üncü sıradayız ya? 154'üncü sıradayız. Bizim üstümüzde sayılan, kalan ülkeleri saysam hepiniz utanırsınız arkadaşlar.
RTÜK, şu anda sarayın bir sopasına dönmüştür, sarayın bir sopasıdır. Yani konuşmaya çalışan, muhalefet etmeye çalışan, iktidarın yanlışlarını göstermeye çalışan basın anlayışını susturmak için mücadele vermektedir, bundan başka da bir görevi yoktur.
Değerli arkadaşlar, "reform, reform" diyorsunuz, "reform, reform" diyorsunuz. Niye? Yabancı sermaye gelecek. Bakın, size reform öneriyorum: Şurada oturan Ebubekir Şahin var ya, onun kurumu var ya, gelin el birliğiyle o kurumu kapatalım, Ebubekir Şahin'i de görevden alalım, ona da 5 kuruş bütçe vermeyelim; bakın, görün, Türkiye'de nasıl özgürlükler geliyor. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Kişiselleştirmek doğru değil, doğru bir üslup değil, uyarmanız gerekir.
GARO PAYLAN (Devamla) - En büyük reform RTÜK'ü kapatmaktır. Hadi gelin kapatalım, hadi gelin bütçe vermeyelim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sarayın bir sopası olan, Türkiye'yi basın özgürlüğünde 154'üncü sıraya getiren bir utanç kaynağı RTÜK'ü gelin kapatalım arkadaşlar. Var mısınız?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - O cevap verebilir mi sana? Sana cevap verebilir mi?
GARO PAYLAN (Devamla) - Yani, arkadaşlar, mesele HDP'liler olunca her gün A Haber'de, havuz medyasında küfür kıyamet, her gün küfür kıyamet. "Terörist" diyorlar, "Türkiye düşmanı" diyorlar, ağızlarına gelen küfrü ediyorlar. Sevgili Selahattin Demirtaş'la ilgili kesinleşmiş bir tane mahkeme kararı yok, her gün A Haber, şurası burası "terörist" diyor, şu, bu...
Osman Kavala... Yahu, arkadaşlar, yıllardır adamın burnundan getirdiniz. Defalarca... Önce dediniz ki "Gezi'yi organize etti.", sonra "15 Temmuzu organize etti." Hepsinden beraat etti, şimdi "casus" diyorsunuz, "terörist" diyorsunuz. Hâlâ Sayın Cumhurbaşkanı "Gezi'nin finansörü" diyor beraat ettiği davadan, bütün televizyonlar Osman Kavala'yı her gün linç ediyor.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Yağcılar!
GARO PAYLAN (Devamla) - RTÜK'e başvuru oluyor, RTÜK diyor ki: "Efendim, eleştiri bunlar." Selahattin Demirtaş'a "terörist" deniyor, "Eleştiri bunlar." Ama Sayın Cumhurbaşkanına hele bir eleştiri olsun, geliyor sarayın sopası; Tele 1'e, efendim, Halk TV'ye, FOX TV'ye gelsin cezalar, hele bir ağızlarını açsınlar!
Bakın, ne diyor Sayın Ebubekir Şahin? Çok çarpıcı. Bakın, FOX'a, Tele 1'e, Halk TV'ye cezayı yazmış, ne diyor? "Tüm medya kuruluşlarının devlet ve milleti ayrıştırmayacak şekilde yayın yapmaları gerekir." diyor, "ayrıştırmayacak şekilde."
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Doğru söylüyor.
GARO PAYLAN (Devamla) - Ya, arkadaşlar, bu ne demek biliyor musunuz? "Recep Tayyip ne diyorsa, 'Padişahım, çok yaşa!' diyeceksiniz." diyor, "Padişahım, çok yaşayın!" "Başka bir şey duymak istemiyorum." diyor, "Tek ses olacak." diyor, "Burası tek adam rejimidir, tek ses olacak." diyor.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - İşine bak, işine!
GARO PAYLAN (Devamla) - Bunu eleştiren herhangi bir ses olursa da "Ben ona ceza yazarım." diyor, "Ben onun kafasında sopayım." diyor, "Son kalan nefes borularını da ben keserim." diyor, "FOX TV'yi, Tele 1'i, Halk TV'yi kapatırım." diyor. Defalarca ceza yazdı, artık son aşamasında, bir ceza daha gelirse lisans iptaline gidecek. Bakın, lisansları belirliyor. Ya, millet lisans için başvuruyor. Kriteri ne arkadaşlar RTÜK'ün? Efendim, siz acaba iktidardan yana mı yayın yapacaksınız, yoksa muhalif yayın mı yapacaksınız? Arkadaşlar, yayıncılığın doğası muhalif olmasıdır, iktidarın yanlışlarını halka ulaştırmasıdır. RTÜK bu şekilde görev yapmalı, vatandaşın bilgi edinme hakkını önüne almalı ama RTÜK önüne ne alıyor? "Cumhurbaşkanımız ne talimat veriyorsa odur efendim, tek ses olacak." diyor. İşte, böyle bir RTÜK, Türkiye'de demokrasinin düşmanıdır, basın özgürlüğünün düşmanıdır ve siyasi ve ekonomik krizin baş nedenlerinden birisidir arkadaşlar.
Ya, RTÜK kamu spotları yaptırıyor arkadaşlar. Hadi bir araştıralım, kimlere yaptırıyor? Yandaş şirketlere yaptırıyor. Kimlere yayınlattırıyor? Bütün kanallara yayınlattırıyor ve devasa kaynaklar burada el değiştiriyor. Peki, kamu spotlarında ne var baktınız mı? İktidarın icraatları var. Hani iktidarın "İcraatın İçinden" diye programları vardı ya, neredeyse bütün kamu spotları "İcraatın İçinden" programları arkadaşlar. İşte, böyle bir RTÜK'le karşı karşıyayız; yolsuzlukların sürdüğü, yandaşlara kaynakların aktarıldığı bir RTÜK'le karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, RTÜK'ün Avrupa'da da örnekleri var; çocukları kötü yayınlardan korumak, yayıncılığı geliştirmek için örnekleri var. İşte, o ülkeler basın özgürlüğünde ilk 20 sıraya giriyor. Hani ülkemizi ilk 10 sıraya taşıyacaktınız ya, 154'üncü sıradayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Paylan, tamamlayalım.
GARO PAYLAN (Devamla) - Şapkayı önümüze koyup düşünmeliyiz arkadaşlar. RTÜK bir sansür kurumudur, bu sansür kurumundan da kurtulmalıyız değerli arkadaşlar.
Son olarak da Süreyya Sadi Başkana bir şeyler söyleyeceğim, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekiline. Değerli arkadaşlar, bakın, burada çalışanlar var, kavaslar var, burayı temizleyen emekçiler var, garsonlar var, Meclis emekçileri var. Ya, 2.400 liraya çalışıyorlar arkadaşlar, 2.400 liraya. Bu bizim için utançtır ya. (HDP sıralarından alkışlar) Açlık sınırının altında emekçi çalıştıran bir Meclisle karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, ya, aynı işi yapıyor, bir tanesi 2.400 lira alıyor, bir tanesi 4.500 lira alıyor. Böyle bir adaletsizliğe Meclis imza atıyor. Gelin, hep beraber bütün Meclis çalışanlarının çalışma statülerini eşitleyelim, Türkiye'ye örnek olmak için. Onları açlık sınırında çalıştırmayalım, onları yoksulluk sınırının üzerine taşıyalım, Türkiye'ye örnek olalım. Türkiye'de şu anda, on binlerce çalışan, kamu çalışanı açlık sınırında çalışıyor, buna hakkımız yok. Bütün Meclis üyeleri olarak, bütün çalışanların, bütün emekçilerin haklarını eşitlemeliyiz ve onları yoksulluk sınırının üzerine taşımalıyız diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)