GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:49
Tarih:08.01.2013

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Yeni yılın barış, mutluluk getirmesini diliyorum ama kazasız bir yıl diliyorum her şeyden önce. Kozlu'daki "iş kazası" diye tanımlanan, aslında bize göre kaza olmayan ölümler konusundaki değerlendirmemi de bu fırsatta yapmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Kozlu'daki ölümler tesadüf mü? Peki, madencilik sektöründe 2012'de yaşanan 131 iş kazasının 29'unun Zonguldak'ta meydana gelmesi tesadüf mü? Karadon'da, Kozlu'da yaşamını yitiren işçiler taşeron işçileridir. Ne yazık ki Kozlu'daki ölümler tesadüf değil değerli arkadaşlar, taşeronlaşmanın sonucu, daha fazla kâr hırsının sonucu, denetimsizliğin sonucu, önerilerimiz dikkate alınmadan çıkartılan yasaların sonucudur. Kârı önceleyip, emeği dışlamanın sonucudur dün yaşanan cinayetler. Taşeron maden şirketlerinde kaza sonucu ölen işçi sayısı, sendikalı iş yerlerinin tam 34 katı tespit edilmiş durumdadır, yani tam 34 katı diğer örgütlü kesimlere göre ölümler; bu, kaza diye sunulan cinayetlerde olmaktadır ve bunun artık, adını doğru koyalım. Bu, iş kazası değil, bir cinayettir. Dolayısıyla, taşeron öldürür değerli arkadaşlar.

Kozlu'da olan neydi değerli arkadaşlar? Galeri açmak için en az 20 metrede bir yapılacak sondajla kazı yapılacak bölümün içinde biriken gazın alınması ve bu gazın tamamen boşalıncaya kadar beklenmesi gerekmektedir, Star Madencilik İşletmesinde buna uyulmadığına dair iddialar daha önce de vardı, kazadan sonra da devam etmektedir. Gazın tamamen boşaltılması beklenmeden hazırlık çalışmalarının sürdürülmesinin sonucu gazlı basıncın degaj patlamasına yani kömürün basınçla püskürmesi neden olduğu belirtilmektedir. Yer altında çalışanların iyi bildiği gibi bu patlama, kimi zaman böyle kömür püskürmesiyle kendisini gösterirken, kimi zaman da -17 Mayıs 2010 tarihinde 30 işçinin yaşamını yitirdiği Karadon'da tanık olunduğu gibi- grizuyla yani gazın yanarak patlamasıyla sonuçlanmaktadır. Özelleştirme sonrasında üretim öncesi hazırlık işlerini taşeronlara ihale eden TTK'nın, işi basite alarak inşaat şirketlerine vermesi ve üzerlerindeki denetimi de istenilen ölçülerde yapmaması sonucu bu tür kazalar tesadüf değil, artık kaçınılmaz olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bakanlığın Kozlu'da kasım ayında gerçekleştirdiği teftişte beş eksiklik tespit edilmesine rağmen, işçilerin iş güvenliğinin olmamasına rağmen, neden bu şirkete sadece para cezası verilerek sorun çözülmeye çalışılmıştır? Teftişi yapanlar böyle bir olayın olacağını öngörmemişler midir? Değerli arkadaşlar, ölümlerin geleceğini haber veren önemli bir rapor, Sayıştay tarafından zaten bir rapor hâlinde sunulmuştur. Kazanın olduğu maden ocağıyla ilgili olarak Sayıştay raporunda vahim bir olayla karşılaşılmamasının tamamen tesadüf olduğu belirtilmiştir. Bu rapor gerek Genel Başkanımızca gerek biraz önce grup başkan vekilimizce ve aynı zamanda grup toplantısında dile getirildi. Aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu arkadaşımız bu konuyla ilgili geniş basın açıklamaları yaptı. Ama raporun bir bölümü önemli. Raporda işçi cinayetlerinin nasıl adım adım geleceği anlatılmış. Sayıştay raporunun 80'inci sayfasında, ihaleyi kazanan firmanın bir inşaat firması olduğuna dikkat çekilerek, bugüne kadar herhangi bir kömür madeninde taş içi galeri açma faaliyetlerinde bulunmadığının bilindiği, maden ocağında bulunan enerji kablolarında patlamaya neden olacak önemli hususlar tespit edildiği, metan gazı tehlikesinin çok açık bir şekilde belirtilmiş olduğu, firmanın çalıştığı lağımların havalandırılması fantüpün arından uzak bırakılması nedeniyle yeterli olmadığı, ateşleme sırasında çalışanların sığınacakları ateşleme mahallinin olmadığı gibi iş yerinin faaliyetlerinin sürdürülmesine engel teşkil edecek birçok maddenin raporda sıralanmasına rağmen firmayla yapılan sözleşme feshedilmemiş, resmen ölümlere davetiye çıkartılmıştır.

Şimdi, buradan soruyorum: Suç kimde değerli arkadaşlar? Suçlular kim? Bu raporun gereklerini yerine getirmesi gerekenler kimler? Bu soruları bir kez daha vicdanlarınıza havale ediyorum. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisine göre, 2012 yılında 81 maden işçisi hayatını kaybetti. 2012'de tüm iş kollarında en az 878 işçi öldü, bu, resmî rakamlar. Türkiye, ölümlü maden kazaları sıralamasında ilk sırada. Uluslararası Çalışma Örgütü verilerine göre Türkiye'de maden işçisi ölümleri Avrupa ortalamasının tam 4,5 katı. Kozlu'da yaşamını yitirenler sadece ölenler değil artık, eşleri, çocukları, anaları, babaları, akrabalarının hepsinin yüreği yanıyor. Türkiye'deki maden kazalarının yüzde 95'inin önlenebilir nitelikte kazalar olduğu uzmanlar tarafından dile getirilmiştir. Kozlu'da bu işçilerin ölmesine neden olan sadece işveren değil, denetlemede, yasalarda, uygulamalarda gerekli önlemleri almayan, işçilerin güvenliğini öncelemeyen Hükûmettir, ilgili bakandır, bakanlardır.

Bizler Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası görüşülürken, komisyonlarda "Çıkaracağımız yasayla bu hâliyle ölümleri durduramayız." dedik, önerilerimizi sunduk, dikkate almadınız, sırtınızı döndünüz. Yasa bu Genel Kurula geldi. "Bu yasa işçinin güvenliğinin sağlanmasında yetersiz." dedik, burada da dinletemedik. Şimdi, bizi Anayasa Mahkemesine gitmekle suçluyorsunuz. En sonunda Anayasa Mahkemesine gittik, şimdi Anayasa Mahkemesi bu sürece karar verecektir. Umuyorum ve diliyorum ki bu ölümlere giden yolda hukuk en son çare üretir. Ölümler olduktan sonra bir günlük yas tutmanın bir anlamı yok. Meclisin görevi, göz göre göre ölümlere kapıyı açmak ve sonradan ağıt yakmak değil değerli arkadaşlar, ölümleri durdurmak, yaşamı savunmak, emeğin değerini korumak, halkın çıkarlarını korumak, yurttaşın eşit ve adil davranarak haklarını vermek, sosyal güvencelerini sağlamaktır. İşçileri öldüren kömür karası değil, kara vicdanlardır. Onları öldüren karanlık madenler değil, karanlık ellerdir.

"İndim maden ocağına, kara elmas diyarına

Yeryüzü sıcak olsun diye dost.

Yıllar boyu kazma salladım suskunca bu zindanda

Çocuklarım gülsün diye dost.

Oysa bizim evde gülen yok."

Kara elmasın aydınlık yüzlerine, alın teriyle karanlık ocakları aydınlatanlara, hayatı yaratanlara bir selam olsun diyorum ve yaşamlarını yitiren tüm işçi arkadaşlarımıza, şehitlerimize rahmet diliyorum, ailelerine sabırlar diliyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çelebi.