| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 09.12.2020 |
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu bütçe görüşmelerinde bütün arkadaşlarımız kürsüye çıkarken bizler için onur olan, seçilmişlerimiz olan, bütün kurullarda her zaman halkın kalbinde yer tutan, bütün cezaevindeki arkadaşlarımıza selamlarımızı iletiyoruz ve bilsinler ki atananlar onların yerini doldurmayacak, önümüz aydınlıktır. (HDP sıralarından alkışlar)
Burada, yarın İnsan Hakları Günü de konuşulacak, birçok kesim reformdan, insan haklarından da söz edecek ve yeri geldiğinde... Bu, Gaziosmanpaşa'da bir oyun vardı, Kürtçe olduğu için yasaklanmıştı; oyunun ismi "Berû" idi, "Utanmaz ve Yüzsüz" idi.
Şimdi, dün akşam bütün Türkiye'de herkes ırkçılıkla ilgili bir kınama yaptı, gerçekten de kınamak lazım. Ama arkadaşlar, dün yaşanan ırkçılığın, gerçekten, ayrımcılığın ne olduğunu biz çok iyi biliyoruz. Yaşamımızın her yerinde bunun mücadelesini sürdürdük çünkü biz insandan yanayız, insanları savunuruz. Hiçbir şeye gerek yok, Amedspor'la ilgili bir şey söylendiğinde kıyamet kopuyor, işte buna "..."(x) denir, "..."(x) denir. Bunlar... Gerçekten bir şeye karşıysanız her zaman karşı olmanız lazım. İnsan haklarını da sadece günü geldiğinde değil, kendinize ait değil, bütün insanlar için savunmanız lazım.
Şimdi bütçeyle ilgili konuşacağım, arkadaşlarımız daha çok adalet konusunda konuşmaya çalıştı.
Arkadaşlar, bir ülkedeki bütçe açıklanırken normalde bütçede -sabah da birkaç oturumcu söyledi, bizim arkadaşlarımız sürekli söylüyor- demokrasiden, özgürlükten, şeffaflıktan, eşitlikten siz söz etmediğiniz sürece bir şeyleri saklıyorsunuz, bir şeyleri yerinde götürmüyorsunuz. O bütçe halkın bütçesi olmaz ama birilerinin bütçesi olur. Siz işçiden, memurdan, ataması yapılmayan öğretmenden, emeklilikte yaşa takılanlardan, işsizden, kadından, öğrenciden söz etmiyorsanız tercihlerinizi başkalarından yana koyuyorsunuz. Ne yaptık biz? Biz Türkçe ve Kürtçe bir broşür bastık, dedik ki: "Bu bütçe halkın bütçesi değil." Ne dedik? "Sarayın, savaşın, sermayenin bütçesidir." Birazdan açıklayacağım bunları.
Şimdi, arkadaşlar, eşitlik olmadığı gibi bu bütçede... Maliye Bakanlığına baktığımızda büyük bir parası var ama Maliye Bakanlığının normalde yapması gereken, bu parayı adil, herkese dağıtması lazım, eşit olması lazım ama her zaman bir kılıf bulunur Türkiye'de, şu anda da bir krizden söz ediliyor. Neydi bu kriz? Pandemi ama biz biliyoruz ki sadece pandemi değil ki; toplumsal kriz var, siyasal kriz var, sosyal kriz var, politik bir kriz var ve bu krizlerden çıkış yolu da aslında belli ama bu tercih edilmiyor.
Şimdi, Türkiye'deki duruma biraz önce baktım, kaç gündür asgari ücret konuşuluyor. Arkadaşlar, Türkiye'deki asgari ücretli sayısı ne kadar, biliyor muyuz? Bilmiyoruz, hiçbir kurum cevap vermiyor, uzun bir süredir cevap vermiyor ama en son, bildiğimiz, 10 milyona yakın bir asgari ücretli sayısı var. Ya, bunların açlık sınırının altında olup olmaması tartışılıyor, biz parti olarak 4 bin lira öneriyoruz, kaynak da bellidir. Hiçbir artış yapılmayacak, az bir para artışı yapılacak, tekrar açlığa mahkûm edilecek, tercih çünkü ona yönelik ama hiçbir kimse "Biz asgari ücretlinin sayısını nasıl düşürebiliriz." diye düşünmüyor. Diğer bir sayı, 8 milyona yakın emekli var. Diğer bir sayı arkadaşlar -geçmişte yeşil kartlı deniyordu- genel sağlık sigortasını ödemeyen 10 milyon kişi var. Toplam 38 milyon kişi. İşte, bu bütçede 38 milyon kişi yok ve bunun içine esnafı, zor durumda kalanı, kimseyi katmasak durum ne kadar vahim. Peki, siz ne yapıyorsunuz? IMF'nin borcunu bitirdik! Arkadaşlar, bu bütçenin yarısı borca gidiyor. Yarısı borca gittiği gibi, gidip tefeciden, tefeciden, para alınıyor. İnanın, bir esnaf, bir aile, bir vatandaş, ailesini yöneten biri, bütçesi olan bir kuruma sizleri yönetici olarak atasa ikinci günü işinize son verir.
Yüzde 6-6,5 dolar üzerinden faizle para getiriyorsunuz. Hani siz faize karşıydınız? Hani faiz haramdı? Yüzde 6... Normalde yüzde 6 kime faiz verilir, biliyor musunuz, döviz üzerinden? Artık çaresiz kalana, güvencesiz olana verilir. Normalde eksi faize düşmüş, piyasalarda artık faiz diye bir şey konuşulmuyor dünyada. Böyle konuşuyorsunuz ama bunun gerekçesi nedir? Çünkü size güvenmiyorlar; çünkü bu ülkede demokrasi, özgürlük, eşitlik olmadığı için bir sorun yaşanıyor.
Bir diğeri: Ya, arkadaşlar, şimdi biz, Plan ve Bütçede, Komisyonda oturuyorduk, Sayın Başkanımız Lütfi Elvan oradaydı, biz diyorduk ki Maliye Bakanı gelecek. Bir hafta sonra Sayın Bakan orada oturdu, damat yok. Ama ne diyordu? "400 milyar biz pandemi sürecinde yardım ettik, 400 milyar." Arkadaşlar, bu pandemi döneminde yapılan yardım ne biliyor musunuz, sizin rakamlarınızla? 5 milyon 200 bin aileye bir ay boyunca bin lira para vermişsiniz. Karşılığı ne? 5 milyar 200 milyon. 400 milyar... Peki, bu 395 milyar nerede? Kime gitti?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Kredi verdi.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Ya, gerçekten, bu insanlara gitmedi, gerçeği biliyoruz işte, dediği gibi. Başkalarına gitti, vatandaşa, yurttaşa gitmedi. Ama sizin tercihiniz farklı. Ne yapıyorsunuz? "Yardım ediyoruz." Ne yapıyorsunuz? "Ücretsiz kısa zamanlı çalışması ayarlıyoruz, ücretsiz izin desteği veriyoruz." Ya, verdiğiniz nedir biliyor musunuz? Bu verdiğiniz paraların çoğunu da İşsizlik Fonu'ndan veriyorsunuz, işçinin alın terinden topladığı, kendisi işsiz kaldığında çare bulacak, derdine derman olacak paraya göz diktiniz ya. Yeri geldiğinde de "Yetimin hakkını yemeyiz." bunu dersiniz. Ya, İşsizlik Fonu'ndaki paraya göz diktiniz ve bunu da çok güzel örtüyorsunuz. Nasıl örtüyorsunuz? Biz, işçilere destek oluyoruz, işveren onlara istihdam yaratacak, işveren onlara destek çıkacak, eğitim... Ama bunu yapmayın ya. Ve sonra ne yapıyorsunuz? Transferle ilgili konuşuyorsunuz, borçlanmayla ilgili konuşuyorsunuz ama normalde zengine gelince, sermayeye gelince kepçeyle veriyorsunuz; inanın, yoksula, ihtiyacı olana çay kaşığıyla vermeye razı değilsiniz. "..."(x) vermeye razısınız yani Kürtçe "..."(x) diyorlar ya. (HDP sıralarından alkışlar) Bunu kabul etmeyin ya, olmaz ya!
Şimdi ben size söyleyeyim: Ne yapıyorsunuz? Günlük 39 lira; arkadaşlar, günlük 39 lira, günlük 39 lira; evinde oturacak, kirasını verecek, elektrik parasını verecek, su parasını verecek, doğal gaz parasını verecek, temel besinleri alacak, çocukları tabletin başında oturacak, televizyonun başında oturacak -az önce arkadaşımız söyledi- bu, adını saydığım kurumların da vergisinin vergisini alacaksınız. Ekmekten 3 vergi alacaksınız, elektrikten 3 vergi alacaksınız, internetten 3 vergi alacaksınız, doğal. Şimdi yetmiyormuş, bugün bir karar daha çıktı, elektrik şirketlerinin teşriflerini, yaptıkları ağırlamaları da bizler ödeyeceğiz, yoksullar ödeyecek. Peki, ne yapıyoruz bu 39 lirayı? Arkadaşlar, şu nedir? Maske, değil mi? Gece gündüz bütün televizyonlarda herkes diyor ki "Maske takın." Değil mi? Ve "4 kez" deniyor. Arkadaşlar yattan vergi almıyorsunuz, ÖTV almıyorsunuz, elmastan almıyorsunuz, pırlantadan almıyorsunuz, bundan KDV alıyorsunuz ya! Ya bu kadar vicdansızlık olur mu yahu, bu kadar vicdansızlık olur mu ya? (HDP sıralarından alkışlar) Yani fişi bende ya. Şimdi Batmanlı, Siirtli, Rizeli, Afyonlu size ne diyecek yahu? Yüzde 8, yüzde 8... Yata binenden, elmas alandan, pırlanta alandan vergi almayacaksın, "Her gün maske tak." diyeceksin, sonra diyeceksin ki "Yüzde 8 vergi verin." Ya, pandemiyle o zaman bizler mücadele ediyoruz, yoksullar mücadele ediyor. Ya, bu inandırıcı değil, inandırıcı olsanız bu aklınıza gelirdi ama sizin aklınıza gelen ne? Bu maskeyi takmayanlara ceza vermektir. Sokağa çıkan, gidin, denetim yapın; maske takmadı, ceza. Sonra da gazetelere manşet: Şu kadar ceza kesildi. Önemli olan "Yurt dışına işte biz yardım ettik, şu kadar maske gönderdik, şunu yaptık..." Ya, siz kendi vatandaşınıza maske veremiyorsunuz ya, verdiğiniz maskeden de KDV alıyorsunuz. Bunu kimse kabul edemez, inandırıcı gelmez.
Şimdi arkadaşlar bir diğer konu: Türkiye'deki -zaten İstatistik Kurumuyla ilgili konuşacağız- istatistik kurumlarına, hiçbir veriye güven kalmadı, hiçbir veriye. Bu güvensizlikle beraber, şimdi Türkiye'de 8 milyon kişi genel sağlık sigortasını ödeyemiyor, 8 milyon kişi. Türkiye sigortalı istatistiklerine göre, 2020 Ağustos ayında... Bu illeri sayayım mı size: Ağrı, Urfa, Muş, Şırnak, Hakkâri, Iğdır, Van, Bitlis, Diyarbakır, Siirt, Mardin, Kars, Adıyaman, Batman, Bingöl. Ya, biz "iller" dediğimizde kıyamet kopuyor, "Kürt illeri dediğimizde kıyamet kopuyor, "bölge" dediğimizde kıyamet kopuyor, "ora" dediğimizde kıyamet kopuyor. Ha, Türkiye'de bir şeyler yapmışsınız, yapmışsınız ama Türkiye'deki makası kapatamamışsınız, Türkiye'deki tercihlerinizi yapmamışsınız; yüzleşmek istemiyorsunuz, görmek istemiyorsunuz. Bunu ben söylemiyorum, kurumlar söylüyor. Bu rakamların 10 katı belki de daha gerçekçidir.
Şimdi, bakın, işsizlik oranı... 2019 yılında Türkiye'deki işsizlik oranı en yüksek bölge... Arkadaşlar, niçin "bölge" diyorum biliyor musunuz? TÜİK hiçbir ili açıklamıyor "GAP illeri" diyor, "bölge" illeri diyor, Antep ile Şırnak'ı yan yana koyuyor. Ya, bu kabul edilir mi? Siz veriyi ne yaparsanız yapın, Şırnak'ta, Batman'da, Mardin'de yaşayan bunu biliyor. Nedir? Batman, Mardin, Siirt, Şırnak yüzde 30'la en fazla işsizliğin olduğu yer. 2'ncisi neresi, 2'nci bölge? Van, Muş, Bitlis, Hakkâri. Bunlar, TÜİK'in verileri.
Başka? Türkiye genelinde iş gücüne katılma: Yüzde 53; Mardin, Batman, Siirt, Şırnak; bölge...
Arkadaşlar, bunlar kayyum haritası değil ha, aynı illeri saymıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Mardin, Batman, Siirt, Şırnak; istihdam oranı yüzde 45.
Kişi başına gayrisafi millî hasıla: Ağrı -hep Ağrı'dan söz ediyor, Ekrem Bey burada mı bilmiyorum- en yüksek.
Şimdi, arkadaşlar, burada kalkıp popüler "Şunu yaptık, bunu yaptık." demekle olmuyor; vatandaş pazara giderken, sokakta bunu bire bir yaşıyor. Bir de sayın TÜİK üyesi diyor ki: "Biz bunları nasıl yapıyoruz? Bazı bu işsizlik rakamlarını kamufle etmek için diyoruz ki: Avrupa Birliğinin tavsiye kararlarına uyum." Ya, "..."(x) (HDP sıralarından alkışlar) Ya, Demirtaş'a, Kavala'ya, başka şeylere gelince Avrupa Birliği aklınıza gelmiyor da burada mı aklınıza geliyor? Buradan çıkın, gerçeklerle yüzleşin. Bunu yapmadığınız zaman gerçekten "..."(xx) aklınıza gelsin.
Şimdi, bunun dışında neler söyleyelim? Ya, yakın tarihimizin kısa özetine baktığınızda bölgenin sorunları sadece bunlar değil. Çünkü bölgenin sorunlarıyla siz yüzleşmediğinizde gerçek kalkınmayı ne Türkiye'de... Ve hiçbir zaman olabileceğimiz yere gelmezsiniz, gelemezsiniz. Hukuksuz tutuklamalarla, mücadele etmekle, kayyum atamalarla bu iş çözülmez; denendi, yapılmadı; ekonomik kalkınma da olmaz. Makası kapatmak lazım, Türkiye'de dezavantajlı kesimlerden yana olmak lazım, sermaye sizi bir yere götürmez. Sermaye her zaman cebine bakar ama gerçek yurttaşlar bu ülkenin barışını, adaletini, her şeyini sağlar. Bunu yapmadığınız zaman gerçekten eşitsizlikler daha da derinleşir.
Bir diğeri; ya, arkadaşlar, bu kadar vergiyle ilgileniyorsunuz... Türkiye'de bir de "barış" kelimesini imarda kullanıyorsunuz, bütün işlemsiz, olmaması gereken her yerde kullanıyorsunuz, şimdi de "varlık barışı" diyorsunuz. "Para getir yurt içinden, yurt dışından, ben senden vergi almayacağım, hesabını sormayacağım, ne yapıyorsan yap." "Ya, bunun bir de rakamını bütçeye katıyorsunuz." diyor, bunlar gelecek bize katkı sunacak. Ama vatandaş maske alırken, ekmek alırken, su alırken vergi verecek, bu mu sizin vicdanınız? Bunu geçin, bundan vazgeçin çünkü gözünüz para dışında bir şey görmüyor. (HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi, arkadaşlar, bir diğeri; bu, sizin yaptığınız şeyleri de arkadaşlarımız dile getirdi. Çiftçiler... Ya, çiftçi artık kendi ürününü satamadığı gibi... Siz "destek" diyorsunuz ya destek, 2021 bütçesinde destek ne kadar biliyor musunuz? 787 milyon azalıyor. Ama çiftçiyi biliyorum; mazot artıyor, gübre artıyor, ilaç artıyor, ürün parası düşüyor. 787 milyon düşürmüşsünüz 2021 bütçesinde. Böyle bir şey olur mu? Siz köylüden mi, çiftçiden mi yani alacaksınız? Ama siz başkalarına 9 milyar af getirebiliyorsunuz, 200 milyar af getirelim diyorsunuz ve ismini de koyuyorsunuz ki "Barış, yapılandırma." Ya, barış, bu toplumun su gibi ihtiyacıdır, onu görmüyorsunuz ama sermayenin dediklerine kamuflaj buluyorsunuz.
Arkadaşlar, kriz inkâr edilmez ama krizden de çıkış yolları çok bellidir. Bunun için de sizin gözünüzün yoksula, işçiye, emekçiye, köylüye, kadına, öğrenciye yani büyük çoğunluğa dönmesi lazım, yüzde 99'a dönmesi lazım. Yüzde 1'e baktığınız zaman hiçbir yere gidemezsiniz. İnanın bugünler bitecek ve yarın öbür gün insanların karşısına çıktığınızda siz hiç kimseye bunun hesabını veremeyeceksiniz. Neymiş? IMF'ye borcumuzu ödemişsiniz. Ya, arkadaşlar IMF'ye borcumuzu ödedik diyorsunuz, torunlarımıza borç bırakıyorsunuz ya, torunlarımıza.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
On sekiz yıldır bu neoliberal politikalar, sağlığında da tarımında da fabrikasında da köyünde de mahallesinde de tükendi ve bunu bütün anketler gösteriyor, bütün her şey gösteriyor ama siz bunu hâlâ yapamıyorsunuz.
Arkadaşlar, bütçeyle ilgili konuşulacak çok şey var ama hemen toparlayayım. Bir de Kamu İhale Kurumu... Onu söylemeden geçemeyeceğim, Kamu İhale Kurumunun ismini değiştirmek lazım; afet ve salgınlardan sorumlu kurum, rasathane gibi. Ya, arkadaşlar, Türkiye'de son yıllarda bütün ihaleler 21/b salgın ve afet durumunda pazarlık usulüyle yapılan ihaleler... Yani hiç mi insan denetlemez ya! Beş, beş diyoruz ya, 12 milyar pazarlık usulüyle verilmiş ya, afet ve salgın. Ya, bu kurum madem bunu biliyorsa peki, bu depremde olanlar, bu salgında olanlar... Bu maskenin KDV'sini alanlar ne diyecek? Sizin tercihleriniz işte bundan yana.
Siz öyle bir duruma geldiniz ki arkadaşlar, istikrarı sağlayamıyorsunuz ve bunun gerekçesi Cumhurbaşkanlığı rejimi, sistemi dediniz, gerekçesi odur.
Hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)