| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 10.12.2020 |
HDP GRUBU ADINA ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yurtsever halkımızı buradan saygıyla selamlıyorum.
On iki günlük bir bütçe maratonu vesilesiyle burada bulunmaktayız. Bütçenin tamamı 1 trilyon 346 milyar liradan oluşmaktadır, bunun yaklaşık 1 trilyonu halktan vergi olarak alınacaktır. Bakınız, bir ülkede bütçe yaparken, bütçeyi oluştururken o ülkenin demokrasisine, insan haklarına, hukuk sistemine bakacaksınız, sonra bu bütçe adaletli mi, adaletsiz mi, gelir dağılımında hangi mekanizmayı kendisine referans alıyor, tahlil edeceksiniz. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik buhranı görmeyenler, sokakta "Açım!" diye bağıran insanları görmeyenler tabii ki bu bütçeyi kendi çevresine, kendi yandaşlarına yaparlar ve toplumu bu şekilde dizayn etmeye çalışırlar.
Arkadaşlar, yurtsever halkımız; bu ülkede demokrasi sorunu vardır. Bu ülkede büyük bir hukuk sorunu vardır. Bugün Dünya İnsan Hakları Günü'dür. Bu ülkede her gün, her dakika, her saniye insan hakları ihlal edilmektedir.
Bakınız, cezaevlerini esir kampına çevirmişler. Bir Adalet Bakanı düşünün, yaptığı cezaeviyle övünmektedir. Kimi şehirlerin iktidar milletvekilleri şehre yapılan cezaevlerini bir istihdam olarak görmektedirler. Siz, antidemokratik uygulamaların olduğu, hukukun rafa kaldırıldığı bir ülkede ekonominin neresinden tutacaksınız, neresini tartışacaksınız? Bakınız, bugün bahsettiğimiz gibi İnsan Hakları Günü'dür. Cezaevinde onlarca kişi -bugün, 13'üncü gününde- açlık grevindedir. Adalet Bakanı dün buradaydı, buna dönük var mı bir sözleri? Maalesef, buna dönük bir sözleri yok. İmralı'da yine tecrit başladı ve bu tecrit ağır bir şekilde yürütülüp topluma, halka kabul ettirilmek isteniyor. Hukukunuza, yasalarınıza saygı göstermek durumundasınız. Cezaevinde bulunan tüm tutuklu ve hükümlülerin yasadan doğan hakları vardır; avukatlarıyla, ailesiyle, aileleriyle görüşmeleri gerekiyor. Bu çifte standarttan bir an önce vazgeçmeniz gerekiyor. Bakınız, biz yaptık; biz, bir müzakere partisiyiz. Biz tüm toplumsal sorunların çözümünde müzakereyi kendimize referans alırız. Kimseye de mecbur değiliz. Seçimlerde gördünüz, elimizden alınan belediyeler vardır. Daha ağırıyla karşılaşacaksınız. Bu halka yaptığınız zulümden bir an önce vazgeçmeniz gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, ay sonunu getiremeyen insanlar var. İşçinin, memurun, emeklinin sorunları var; ataması yapılmayan öğretmenlerin sorunu var, emeklilikte yaşa takılan insanların sorunu var, tarlasını ekemeyenlerin -Mezopotamya Ovası'nda bu yıl yüzde 60'ı ekilemeyen arazi sorunu var- gelirsiz işçinin ve işsizin sorunu var; kadınların, gençlerin sorunu var. Halkçı bir perspektifle bu halkımızın sorunlarını çözebilirdiniz ama iş, güç, yaklaşım hamaset olmuş. Sloganvari, ırkçı, dinci politikalar üzerinden bir atmosfer oluşturmaya çalışıyorsunuz.
Biz, tabii ki burada en başta hukuktan, adaletten... Adalet Bakanınız çıkıp konuşuyor, reformdan bahsediyor. Sanki bu ülkenin Adalet Bakanı değil, sanki on sekiz yıldır bu ülkede AKP iktidar değil. Küçük ortağıyla beraber hukuku ayakları altına almış, reformdan bahsediyor. Hamasetle, bu rasyonel olmayan devlet aklıyla, insanların üzerinde uyguladığınız bu şiddetle başarıya gidemezsiniz. Baskıyla, siz ancak yaptığınız etkiye karşı tepkiyi şu an bastırdığınızı düşünebilirsiniz. Toplumsal kesimlerin dışarı çıkıp bir basın açıklaması yapmasının, kendisini ifade etmesinin üzerinde kolluğu bir sopa olarak kullanıyorsunuz.
Bakınız, bu ülkede fay hatları canlıdır, kendinizi rahat hissetmeyin. Hem toplumsal fay hatları canlıdır hem de devletin içindeki derin yapılar canlıdır. Bu ülkede yarın öbür gün darbenin olmama ihtimali yoktur ama siz, şu an tüm gücü elinizde bulundurduğunuzu hissediyorsunuz.
Sınır illerine gidin, arkadaşlar, basına yansıyor; Derecik'te 16 yaşındaki bir genç arkadaşımız, askerin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi. 2009 ve 2014 yılları arasında Van, Hakkâri, Şırnak, Urfa, Mardin sınır hattında 110 insanımız askerin açtığı ateşli silah sonucu yaşamını yitirdi. Buna dönük var mı sözünüz? Hayır. "Kaçakçılık" diyorsunuz. Başka şeyler... Bu insanlar sivil insanlar. Bu ülkede insanlar üç kuruş para için diğer ülkeye gidip kaçakçılık yapıyorsa bu, iktidarın utanması gereken bir durumdur. (HDP sıralarından alkışlar) İnsanların ekonomik refahını sağlayın, insanlar kaçakçılık yapmasın.
Bu ucuz lafları, terörist ithamlarını kabul etmeyiz biz. Bu ülkenin 3'üncü büyük partisini, 6 milyon oy alan partisini teröristlikle itham edemezsiniz. Tartışmalı bir kavramdır; kime göre, neye göre? Rasyonel olmayan akla göre, hamasete göre, ırkçıya göre, milliyetçiye göre tabii ki HDP'yi, Kürt halkının iradesini terörist olarak burada nitelendiriyorsunuz. Biz, böyle ucuz yaklaşımları, kaba saba söylemleri kabul etmeyiz. İddianız varsa kırk yıldır devam eden, on yıllardır devam eden toplumsal sorunları müzakere yöntemiyle çözersiniz, toplumsal sorunlara dönük bir model ortaya koyarsınız ama halkın iradesiyle, halkın temsiliyetiyle seçilen bir önceki dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş ve tüm yol arkadaşları, binlercesi şu an esir kamplarında tutuklu ve bir kısmı da ceza aldı. Siz bu ithamlarla başarıya gitmeyeceksiniz. Halklar arasındaki nefreti körüklemeye çalışıyorsunuz. Çatışmacı bir toplumdan alan yaratmaya çalışıyorsunuz.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Sen yapıyorsun, sen, sen! Sen yapıyorsun!
ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Bütçe konuşuluyor, dün konuşulan konu hamaset. Algıları değiştiremezsiniz.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Sen yapıyorsun! Siz, siz yapıyorsunuz!
ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Bu ülkede bir ekonomik buhran içerisindeyiz. Milliyetçilikle, ırkçılıkla HDP'ye saldırarak algıları değiştiremezsiniz.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Sen yapıyorsun işte! Sen yapıyorsun!
ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Cumhurbaşkanı bugün bahsetmiş, Tunus'a 5 milyon dolar yardım edeceklermiş. Arkadaşlar, tabii ki yardım önemli bir şeydir. Ülkenizin hâline bakın. Asgarî ücret 2.300 lira. Bakan buradadır; asgarî ücreti tartışıyorlar, konuşuyorlar. Arkadaşlar, toplumun en alt katmanında yaşayan, köle koşullarında yaşayan insanlar vardır. Refah seviyeniz olağanüstü yüksek; gerçekten yaşıyorsunuz, yediğiniz önünüzde, yemediğiniz arkanızdadır. Siz, tüm toplumsal kesimleri düşünmek durumundasınız.
Kandil'den bahsedebilirsiniz. Bakan da dün burada konuşmuş. Kandil'e bağlı savcı, hâkimler; cemaate bağlı savcı, hâkimler; cezaevinde 4-5 bin hâkim, savcı varmış. Siz neydiniz burada? On sekiz yıldır ne yapıyorsunuz? (HDP sıralarından alkışlar) 5 bin hâkim, savcı devletin içinde adalet dağıtmış. Sizin bu Kandil'e ve cemaate bağlı dediğiniz hâkim, savcılar bizim yol arkadaşlarımıza onlarca yıl ceza verdiler, niye bozmadınız? Niye devletin savcılarını devreye koymadınız? İşinize gelmiyor değil mi? Cemaatin savcı ve hâkimleri Kürtlere ceza verince, HDP'lilere ceza verince işinize geliyor. Cemaatle de yol yürüyorsunuz, cemaatle de ortaklaşıyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar)
AHMET KILIÇ (Bursa) - Kız çocuklarını dağa kaçırıyorsunuz, dağa.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Kürtlere kimse ceza vermedi. Teröristlere ceza verildi, PKK'lılara ceza verildi.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Ama bu hikâyeleri dinleyemeyiz. Bakınız, belirtiyoruz; HDP estetiği olan bir partidir. Konuşmayla, diyalogla... Ama yol arkadaşlarınızı sattınız. Aynı kanaldan geldiniz, aynı damardan geldiniz. İnkâr etmeyin, buraya çıkın, bir öz eleştiri verin bu halka. Bu ülkede onlarca insan şu an mağdur. "Cemaat" adı altında onlarca sahipsiz insanı cezaevine attınız. Cemaatin ağa babalarıyla işiniz devam ediyor.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - İsim ver, isim. Biliyorsan söyle, kim onlar?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Diyarbakır'daki analardan bahset.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Bu sorunlar çözülecek arkadaşlar. Yol yakınken dönün.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Irkçının önde gidenisin sen!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Bağırmakla, çağırmakla bu işler çözülmüyor. Terör demekle...
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Ya, senin soyadın ne?
ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Soyadımla gurur duyuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Zaten bu soyadından dolayı gelmişsin buraya, soyadından dolayı.
ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Gurur duyuyorum. Bunu çok iyi bilin. Bu soyadıyla yaşamaya devam edeceğim ama öyle saldırgan politikalarla değil.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Bu soyadıyla seni buraya getirdi!
ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Bu ülkede beni buraya halk getirdi, halkımızın iradesi getirdi, Urfa'nın 300 bin oyu getirdi. Halkın karşısında durmayın, darbecilerin yanında yer almayın. (HDP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, bağırmakla çağırmakla bu işleri çözemezsiniz. Biz "Bugün İnsan Hakları Günü." dedik. Size katılmıyoruz, düşüncemize saygı duymak zorundasınız, halkın iradesine saygı duyacaksınız. Biz demokratik siyaset kanallarını işletmeye devam edeceğiz. İşçi sınıfının yanındayız; emeklilikte yaşa takılanların yanındayız; ezilenlerin, mağdur edilenlerin yanındayız. Tüm böyle kaba saba laflara rağmen diyalogla, müzakere anlayışıyla buradayız, bu işleri çözeriz.
Halkımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)