| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 11.12.2020 |
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sevgili arkadaşlar, şu anda saat 12.30 ve Türkiye'nin birçok yerinde sağlık emekçileri bir dakikalık saygı duruşunda. Aslında konuşmamdan dolayı ben buradayım yoksa şu anda Sağlık Bakanlığının orada olacaktım. Bir kısım arkadaşlarımız da orada ve birçok sağlık alanında çalışan meslek örgütü orada. Niçin oradalar? Arkadaşlar, bugüne kadar pandemi nedeniyle dokuz ayda sayıları 200'ü geçen sağlık emekçisi yaşamını yitirdi ve ilk başta alkışlanan sağlık emekçilerine ne oldu şu anda? İzin yok, istifa yok, emeklilik yok, tayin yok, özlük hakları yok ve üstüne üstlük defalarca teklif etmemize rağmen, bu kürsüde defalarca gündeme getirmemize rağmen, meslek hastalığıyla ilgili bir düzenleme yok. Siz pandemiyle böyle mi mücadele edeceksiniz? Sağlık emekçilerine böyle mi destek olacaksınız? Buradan, şu anda Bakanlığın önünde eylem yapan, açıklama yapan arkadaşlara saygılarımızı sunuyoruz, onları destekliyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, pandemiden söz ettik, pandemiyle mücadeleden söz ettik. Ben, Plan ve Bütçe Komisyonunda da Sayın Ticaret Bakanına söylemiştim, Rekabet Kurumuna söylemiştim. Hâlâ biz taktığımız maskenin hangi standartta olduğunu bilmiyoruz. Şimdi, ekibe bakın; siz, yardımcılarınız, diğer Bakan, onlara baktığınızda hangisi standart, belli değil. Geçenlerde de söyledim, -zaten KDV alıyoruz- hangi vatandaş hangi maskeyi takacak, televizyonlar açıklama yapıyor. Peki, bu Bakanlık bu düzenlemeyi yapamaz mı? Bu Bakanlık, bununla ilgili bir çalışma yapamaz mı? KDV'yi kaldırmadınız ama ben burada söyledim, Millî Piyango'dan KDV'yi kaldırıyorsunuz ya, Millî Piyango'dan yani kumardan ve özele vermişsiniz. Ya, ayıptır ya!
Peki, maske standartları bilinmiyor. Ücretsiz dağıtın, yok. Destek olun, o da yok. 8 kez değiştirmişsiniz, bir düzenleme yok. Pandemiyle böyle mi mücadele edeceksiniz? Bir taraftan, sağlık çalışanlarına destek olmuyorsunuz, meslek hastalığı saymıyorsunuz; diğer taraftan, mücadeleyi algıyla yapıyorsunuz, televizyonlarınızla yapıyorsunuz, her şey güllük gülistanlık gibi gösteriyorsunuz ama bunlar birer aldatmaca.
Şimdi başka bir aldatmacadan söz edeceğim. Burada bizi televizyonlardan izliyorlar, arkadaşlar, biliyor musunuz bu krizle beraber ne oldu? Markette -gerçi büyük çoğunluk gitmiyor burada- pazarda gramajlar düştü; yağ tenekesi 5 litreydi, şimdi 4,5 litre olmuş, salça 750 gram olmuş -kutu aynı gibi- zeytin 400 gram olmuş. Nasıl yapıyorlar biliyor musunuz arkadaşlar? Bizi şuna alıştırıyorlar. Yakıt almaya gittiğinde her zaman 100 lira ver, gittiğin yol azalsın, mesafen kesilsin ama 100 liraya alıyorsun, sanki yakıtın fiyatı artmıyor. Şimdi oran düşüyor ama şunu bilin: İnanın, insanların boğazından geçen lokma azalıyor, insanların gittiği yol azalıyor. Şu gerçek: Yüzde 99 bunu biliyor, yüzde 1 bunu bilmiyor. Ama yüzde 99 şunu da biliyor: Sizin gittiğiniz yol kısalıyor, gittikçe azaldı, bitiyor bu iş çünkü boğazdan geçen bir şey yok.
Bir diğeri: Arkadaşlar, dünden beri tartışıyoruz; bu iktidar renklerle uğraşıyor ya! Gramajla uğraşmıyorsunuz, başka şeylerle uğraşmıyorsunuz; bundan vazgeçin ya! Rekabet Kurumuymuş, Bakanlıkmış, renklerle uğraşacağınıza insanlar nasıl yemek yiyebilir, onları rekabetten nasıl koruyabiliriz; ona yönelik bir çalışma yürütmeniz lazım. Rengin yaşı, dini, etnik kökeni olmaz; özgürlüklerin olması lazım.
Sevgili Garo epey anlattı; peki, esnaflar? Esnaflarla ilgili sadece borç erteliyorsunuz Sayın Bakan, borç öteliyorsunuz ve diyorsunuz ki: "Kredi veriyoruz." Ya, kredi dediğiniz faizle veriliyor. Esnafa şimdi de bir yığın kısıtlama getirdiniz, sabah akşam çıkacak... Ya, bunun ev kirası, yanında çalışanı, geçimi, onunla uğraşanlar nasıl geçinecek; o derdiniz değil. Bundan vazgeçtik, Türkiye'de KOBİ'ler... "KOBİ, KOBİ" diyorsunuz, Türkiye'de istihdamın yüzde 75'i KOBİ'lerde, KOBİ'lerin hâli perişan, KOBİ'ler gittikçe rezalet bir sıkıntıyla karşı karşıya. Niçin? Dün biz Halkların Demokratik Partisi olarak borçlanmayla ilgili bir paket açıkladık ve dedik ki, artık Türkiye'de bir diğer, büyüttüğünüz şey -hep "büyük büyük, mega" diyorsunuz, ya- Türkiye'yi borç batağına sürüklediniz; en büyüttüğünüz şey borçlardır. Vatandaş bunu nasıl ödüyor? İcra dosyaları büyüyor; KOBİ'de büyüyor, esnafta büyüyor, evde büyüyor; borcu borçla... Ve bütçenin büyük çoğunluğu faize gidiyor ve borca gidiyor. Bu konuda ne yapılıyor? Hiçbir şey yok, esnafla ilgili bir açıklama yok ama yaptığınız şey şu: 2001,1994 krizlerinden beter sürekli belli bir kesime destek çıkılıyor. Bunu biz Plan ve Bütçe Komisyonunda tartıştık.
Arkadaşlar, bir şey paylaşacağım sizinle, basında da çok çıktı. Hep "yerli" deniliyor ya "millî" deniliyor ya! Kamuda çeşitli ihaleler uluslararası alanda açık, şirketler giriyor; bu ihaleyi bir taraftan öyle açıyorsunuz ama yerliyi desteklemek adına resmî harçtan, vergiden muaf tutabiliyorsunuz, istisna getirebiliyorsunuz. Gazetelere yansıdı, televizyonlara yansıdı; kimi firma 9 milyara yakın ihale alıyor, 9 milyara yakın af getiriyorsunuz ve sizin bu yaptığınız... "Yerli" dediğiniz firmalar ne yapıyor biliyor musunuz? 40 milyon dolara, 42 milyon dolara jet alıyor, İstanbul'dan direkt New York'a uçmak için. Peki, ne oluyor arkadaşlar, bu jetler uluslararası alanda uçarken nasıl oluyor, biliyor musunuz? Aldığı yakıttan ÖTV almıyorsunuz. Ya, çiftçinin mazotundan alacak; çiftçi perişan, vatandaştan alacak; böyle bir şey mi olur? Siz, Rekabet Kurumu olarak bunu yapmadığınız sürece, düzenlemediğiniz sürece biter. Hele, bu dünyanın geliştiği dönemde yerli, millî o firmaların çoğu yurt dışında çalışıyor. Sizin aslında esnafa, KOBİ'ye dönmeniz lazım; dönmediğiniz zaman bu iş biter.
Bir diğer kurum, burada aslında Sevgili Erol Katırcıoğlu bu Rekabet Kurumu konusunda çok detaylı konuşacaktı, anlatacaktı, epey bir emeği var ama şunu ben söyleyeyim: Ya, "Rekabet Kurumu" dediğiniz -belki biz Halkların Demokratik Partisi olarak aslında adil, gerçekten herkesin üretebileceği, herkesin erişebileceği bir ekonomiyi savunduğumuzdan- sizin bu rekabet anlayışınız nedir, biliyor musunuz arkadaşlar? Bize ne söylüyorlar? "Tek adamı getirdik, tekçi yönetimi getirdik, tekçi düşüneceksiniz. Biz sermayede de tekçiliği düşünüyoruz. Sadece 6, 7 firma olacak, holding değil, tröst olacak. Tekel falan da değil, bunlar olacak; siz onlara bakacaksınız. Biz bunlarla her şeyi iyi biliyoruz, siz kötülüyorsunuz." Rekabet Kurumu herhangi bir düzenleme yapmıyor, herhangi bir itiraz yapmıyor.
Arkadaşlar, Türkiye'de belli firmalar enerjide var, taahhütte var, medyada var. Kiminle dalga geçiyorsunuz ya! Ama yaptığınız bir şey var, o algıyı hep beraber yönetiyorsunuz ve "millîlik" diyorsunuz. Rekabet Kurumu uluslararası piyasada neye dönüşmüş? İnternetteki çeşitli araştırma motorları diyorlar ki: "Hukuksal olarak yapamadıklarını bir vergi salma metoduna dönüştürmüşler." Rekabete itiraz ettiğiniz için bu düzenlemeyi yapıyorsunuz. Arkadaşlar, belki yönetmeliklere uygundur, belki hukuka uygundur; her hukuka uyan, her yönetmeliğe uyan meşru değildir, meşru olması için kamuoyunun vicdanında, aklında yer edinmesi lazım. Sizin yaptığınız birçok şey meşru değildir ve bunun bir an önce düzeltilmesi lazım düzeltilmediği sürece zaten durum ortada.
Arkadaşlar, vicdana uymayan başka bir işten daha söz edeceğim: Sayın Bakan, baktığınızda, Ticaret Bakanlığının sayfasını da açtığınızda ve birçok çalışma dışında kooperatifçiliğin öneminden söz ediyor ve hele hele kadın kooperatifçiliği konusunda özel bir çalışma yürütüyor. Gerçi orada eleştirimiz şu: Kooperatifçilik, yerel yönetimlerle yapılır, sivil toplum örgütleriyle yapılır; bir market zinciriyle yapılmaz, bir market zincirinin logosuyla kooperatifçilik yapılmaz, onun afişini trene asarak, otobüslere asarak bu olmaz. Destek alınabilir; o Bakanlığı değil, kamuyu desteklemelidir. Marketin ismini vermiyorum. Ama arkadaşlar, Diyarbakır'ın Bismil ilçesi; atanan eş başkanlar 200 dönümlük bir tarlayı üzüm, domates ve çeşitli ürünleri yetiştirmesi için kadınlara tahsis etti ve bu kadınlar yoksuldu ve bu kadınların çocukları vardı, aileleri vardı. Bir taraftan, kadın örgütlenmesini yürütüyordu, bir taraftan da kooperatif, dayanışmayı. Siirt Belediyesi, tekrar buna benzer bir uygulama başlattı, Baykan Belediyesi, tekrar... Suruç'ta "Kibele" diye bir kooperatif kuruldu. Kayyumlar geldiler, ilk ne yaptılar biliyor musunuz? Bu kooperatifleri kapattılar. Siz mi kadın kurumlarını destekleyeceksiniz, siz mi bunu yapacaksınız? İlk yapmanız gereken şey, o kayyumlara diyeceksiniz ki: "Ya, biz buna karşı çıkıyoruz; bu olmaz, buna sahip çıkmamız lazım." Bunu yapmadığınız sürece siz samimi değilsiniz; o zaman marketlerle gezip kooperatiflerden söz edin. Zaten bakkalı bitirdiniz, esnafı bitirdiniz. Her caddede bir market, her caddede bir market. Ya, siz her şeyde kendinize ait bir düzen mi düşünüyorsunuz? Bunu yapmadığınız zaman samimi değilsiniz.
Peki, bunun çözümü ne? Biz dün açıkladık. Bunun çözümü, Halkların Demokratik Partisi diyor ki: Bu bataklıktan çıkmanın yolu ekonomide adalet. Ekonomide adalet oldu mu toplumsal barış olur. Ama şunu da unutmayın: Toplumsal barış olmadan ekonomide de adalet olmaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)