| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 11.12.2020 |
HDP GRUBU ADINA KEMAL PEKÖZ (Adana) - Sayın Başkan, bakanlar, milletvekili arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 2021 yılı bütçesi üzerine grubum adına söz aldım. Bakanlığın 2019 yılı Sayıştay Denetim Raporu sıradan hazırlanmış olsa bile 2 tane bulguya rastladım, onlarla ilgili konuşmak istiyorum. Bulgulardan ilki yatırımlarla ilgili, yatırımlarda devletin desteğiyle ilgili. Devlet bazı yatırımlara destek veriyor fakat bu yatırımlara verdiği desteklerde gerekli çalışmalar yapılıyor mu, gerçekten amacına uygun kullanılıyor mu diye bir kurulun oluşturulması gerektiği söyleniyor ama şu ana kadar böyle bir kurul oluşturulabilmiş değil. Dolayısıyla da alınan desteklerin nerede kullanıldığı, nasıl kullanıldığı konusunda Bakanlığın da bizim de bir bilgimiz, fikrimiz yok.
İkinci bulgu ise 5018 sayılı Kanun'da belirtilen muhasebe yönetmeliklerine göre hazırlanmış olan defter kayıtlarının tutulup tutulmadığını gösteriyor ve bununla ilgili de Bakanlık il temsilcilikleri bazı cezalar kesiyor aslına uygun bir şekilde kullanılmayan destekler için. Ancak bununla ilgili bir kurul da oluşmadığı için, şu ana kadar bu destekler için kesilen cezaların yüzde 66'sı bugüne kadar tahsil edilememiş. Oysaki Bakanlığın bunları takip etmesi gerekir ve bunların tahsili için bir çaba göstermesi gerekir. Tabii, genellikle bu teşvikler verilirken bazı hesaplar yapılıp kendilerine yakın olan kişilere daha çok bu teşvikleri verdikleri için, tahsilat için de çok rahat davranıyorlar, dolayısıyla da tahsil etmek için de özel bir çaba sarf etmiyorlar.
Şimdi, arkadaşlar, dünya yeşil ekonomiye doğru giderken Türkiye nereye gidiyor, biraz ona bakmak istiyorum. Bakanlığın sanayileşme anlayışı, aslında sadece Bakanlığın değil, Hükûmetin bir bütünü olarak... Sanayileşme yaklaşımının, madencilik girişiminde görüldüğü gibi, doğayı talanla, suyu, toprağı, canlıyı yok etmeyle sonuçlanacağına dair çok açık bir tavır sergilemektedir Bakanlık. Sadece bu Bakanlığın değil -dediğim gibi- iktidarın da yaklaşımı bu şekilde çünkü doğayı yeniden üretebilir duruma getirmektense, o an için ihtiyaçları gidermek için doğa hızlı bir şekilde tüketilmektedir. Mesela, karbon salımıyla ilgili bir cezalandırma sistemi yapılması gerekirken yani ülkeyi kirleten çevrelerin cezalandırılması gerekirken tam tersi yapılıyor. Sanki çöplerimizi çok arıtabilmişiz, ayrıştırabilmişiz gibi ülke dışından çöp ithal ediliyor ve biraz da Türkiye onunla kirletilmeye devam ediliyor. Oysaki kendi artıklarımızın bile yüzde 11,8'ini ancak arıtabiliyoruz, onu temizleyebiliyoruz. Bu ithal edilen çöpler de Türkiye'yi biraz daha kirletiyor, ülkemizi biraz daha kirletiyor ama ne gam, onların yandaşları para kazansınlar, ceplerine para girmiş olsun; ülke kirlenmiş, temizlenmemiş, umurunda bile değil.
Bir de ithal yerli otomobil meselemiz var arkadaşlar. 2011 yılında başlamış olan ithal yerli otomobille ilgili -ne zaman olacağı da belli değil, o da ayrı bir mesele, ne zaman gelecek ama- TOGG'un CEO'su Karakaş bir açıklama yapmış, diyor ki: "En temel bileşenlerden biri olan batarya için -bu araba için yani- Çin ağırlıklı 6 firmayla görüştük, bunlardan bir tanesiyle anlaşacağız. Elektrik motoru için Alman firması Bosch'la anlaştık. Araç entegrasyonu konusunda teknoloji partneri olan yine Alman mühendislik firması EDAG'la anlaştık. Mekanik aksamlarda şasi sistemleri için İngiltere firması Myra'yla anlaştık. Tasarım için de İtalyanlarla anlaştık." Şimdi, 6-7 tane firmayla anlaşılmış yerli otomobilin yapılması için. Peki, bu otomobilin neresi yerli kalıyor, ben onu anlamıyorum doğrusu. Hepimizin hoşuna gider caddelerimizde, sokaklarımızda kaliteli, güzel, seviyeli bir yerli otomobili görmek ama bu hayalden öteye maalesef gidemiyor.
Yerli otomobil konusunda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ilk 2015'te harekete geçmiş ve o zaman İsveç firması Saab'la bir anlaşma yapmış. Şu anda gelinen aşamada Saab firmasıyla ilgili de herhangi bir şey söz konusu değil, başka firmalarla anlaşma yapılmış olacak. Saab firmasına da 40 milyon dolar ödenmiş; bu 40 milyon dolarla Türkiye'de çok daha fazla şey yapılabilirken şu anda bu Saab firmasına ödenen para da doğrusu çöpe gitmiş oluyor, ondan da herhangi bir yarar sağlanamamış oluyor. Yerli otomobil hayalimiz de herhâlde uzunca bir süre hayal olmaya devam edecek ve yerli değil bir "montaj otomobil" olmanın ötesine de geçemeyecektir.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)