GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:28
Tarih:11.12.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhalefet olarak bu kürsüden iktidarı sıklıkla eleştiriyoruz. AK PARTİ'li arkadaşlar da "Sürekli olarak eleştiriyorsunuz, niye böyle yapıyorsunuz?" diye sitemde bulunuyorlar, yakınıyorlar.

2011 yılındaki seçim beyannamenize baktığımızda, teşekkürü neden hak etmediğiniz açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Seçim beyannamenize göre, cumhuriyetimizin 100'üncü yılında gayrisafi yurt içi hasıla büyüklüğü bakımından dünyanın ilk 10 ekonomisi içine girecektik. 2019 sonu itibarıyla 19'uncu sırada bulunuyoruz yani geriledik. Kişi başına düşen millî gelirimiz 25 bin doları aşacaktı. Oysa 2019 yılında 9.042 dolar olarak açıklanmıştır bu rakam. 2020'de yani bu yıl için de daha da küçülecektir, bu kesin. On sekiz yıllık iktidarınızda 2 katın biraz üzerinde millî gelir artışı olmuştur. Aynı dönemde Kazakistan'da 5 kat, Romanya'da 6 kat, Sırbistan'da bile 3,5 kat artış olmuştur. "Enflasyon ve faiz oranları, kalıcı biçimde, düşük ve tek haneli rakamlara inecek." demiştiniz. Oysa enflasyon yüzde 14'ün üzerindedir. Merkez Bankası faiz oranı yüzde 15'e yükseltilmiştir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) İhracatımız 500 milyar dolara ulaşacaktı. Oysa kasım ayı itibarıyla yıllık ihracatımız 117 milyar dolarda kalmıştır. Coronavirüs etkisi olmayan 2019 yılında ise ancak 182 milyar dolar düzeyine çıkabilmiştir. Kilogram başına yüksek teknolojili ürün ihracatımız 1,69 dolarla birçok gelişmekte olan ülkenin gerisindedir. İhracat içindeki yüksek teknolojili ürün oranı 2018 yılında ülkemizde yüzde 2,3 iken Brezilya'da yüzde 13, Meksika'da yüzde 21'dir. "Dünya ticaretinden aldığımız pay yüzde 1,5'un üzerinde olacak." demiştiniz ancak bu pay hâlâ yüzde 1'in altındadır. Ekonomimizin büyüklüğü iktidarın koyduğu 2 trilyon dolar hedefinin ancak 3,1'i civarında kalmıştır. "İşsizlik oranı yüzde 5'e inecek." demiştiniz, TÜİK rakamlarına göre yüzde 12,7'dir. Bu rakamların gerçekliği de son derece tartışmalıdır. Tarım dışı işsizlik yüzde 15 olmuştur. "İstihdam oranı yüzde 50'ye ulaşacak." demiştiniz, yüzde 44'te kalmıştır. "AR-GE harcamaları millî gelirin yüzde 3'üne çıkacak." dediniz, 2019'da yüzde 1,06 olarak gerçekleşmiştir Bu oran İsrail'de yüzde 4,9, Japonya'da yüzde 3,27, İsveç'te ise 3,30'dur. 9 milyon nüfusu olan İsrail AR-GE harcamalarına 16,35 milyar dolar ayırırken Türkiye 8 milyar dolar tahsis edebilmiştir.

Bir de AR-GE harcamalarının yöneldiği alanlar sorunu var. Maalesef bizdeki harcamalar çoğunlukla geleneksel alanlara kayıyor. Yerli uçağımız göklerde, yerli otomobilimiz yollarda, yerli uçak gemimiz denizlerimizde olacaktı. Yerli uçağımız göklerde değil ama performansımız yerlerdedir. Yerli uçak gemimiz yoktur ama Doğu Akdeniz'deki gemilerimize korsan muamelesi yapılmakta, yetkisiz ve izinsiz aramalar yapılabilmektedir. Yerli otomobilimiz hâlâ prototip aşamasındadır, onun da motoru Almanya'dan, bataryası Çin'den, aracın entegrasyonu için teknoloji partneri yine Almanya'dan, şasisi İngiltere'den, tasarımı ise İtalya'dandır.

Tank Palet Fabrikasıyla ilgili faciaya hiç değinmeyeceğim ama 2020 başında ALTAY tankını yerli motorla üreteceğiz sözünüz hâlâ yerine getirilmemiştir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Hülasa sanayi ve ekonomiyle ilgili hiçbir ciddi taahhüt gerçekleştirilmemiştir.

Yıllardan beri devleti tam kontrol altında yönetebilmek için her türlü imkânı elde ettiniz, vesayet dediğiniz ne varsa ortadan kaldırdınız, yıllarca ne istedilerse verdiğiniz FETÖ terör örgütünden de kurtuldunuz, OHAL bahanesiyle çok büyük ekonomik varlıklara el koydunuz, Varlık Fonunu kurarak bütün devlet kurumlarını ona buna ipotek etmeye başladınız; ne kasada ihtiyaç akçesi bıraktınız ne de Merkez Bankası rezervlerinde döviz; muhalefeti, özgür basını, toplumsal tepkileri tehditlerle bastırdınız, sindirdiniz; sivil toplum ve siyasete alan bırakmadınız; neredeyse Çin kadar otoriter bir rejim kurdunuz ve az önce saydığım vaat ve hedeflerin hiçbirini tutturamadınız hatta mevcudun gerisine düştünüz.

Değerli arkadaşlar, her gelişmiş ekonominin ana sütunu sanayi ve teknolojidir. Saydığım hedeflerin tutturulamaması Türkiye'yi sanayi ve teknolojide geriye düşürmüş, diğer ekonomilere avantaj sağlayan yapay zekâ ve robotik gibi inovatif alanların da dışına itmiştir. Büyük Türkiye'den bahsedeceksek evvel emirde bu açığın kapatılması gerekmektedir. Bu da kozmetik tedbirlerle değil sahici yapısal reformlarla olur. Özel sektörümüz, evet, özellikle sanayi sahasının bazı kollarında önemli bilgi ve beceri birikimiyle dünya çapında rekabet edebilecek düzeye erişmiştir. İktidar yanlış politikalarla, yapısal reformları erteleyerek ve hukuktan uzaklaşarak bunların önünü kapamaya devam etmektedir. Endüstri 4.0 ve yüksek teknoloji alanlarında ilerleme için iktidarın köhne yönetim zihniyetinin aşılması gerekmektedir. Sayın Cumhurbaşkanının dijital ekonomiye değinmesiyle dijital ekonomiye geçilmiyor.

Sayın milletvekilleri, bir dönemler Avrupa Birliği sanayi sektörü Türkiye'yi kendi yatırım coğrafyasının doğal parçası olarak görüyordu. Bugün tam aksi bir eğilim mevcuttur. Dünyanın dinamik ekonomileriyle, yüksek katma değer üreten ekonomileriyle aynı istikamete yönelmemiz gerekiyor; bunu bu zihniyetle gerçekleştiremeyeceksiniz, bunu biliyoruz; gelecek seçimlerden sonra bu görev bize düşecek, bunu da biliyoruz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Türkiye hem iyi yönetişim hem ekonomiyi teşvik edecek, dönüştürecek ortamın sağlanması hem de hukuk düzeni açısından çok geriye gitmiştir, demokrasi açısından da keza böyledir. Bu koşullarda Türkiye'de ihtiyaç duyduğumuz sanayi ve teknoloji kalkınmasını gerçekleştirmek mümkün değildir.

Bizim sanayi yapımız, büyük tesisler veya KOBİ'ler olsun, Avrupa Birliğiyle anlaşmalarımız ve mevcut gümrük birliği etkisi altında şekillenmiştir. Gümrük birliğinin sonuçta Türkiye ekonomisine yararlı olduğu tüm araştırmalarda ve günlük hayatta net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Evet, Avrupa Birliği hem kendi içinde hem Türkiye'ye karşı büyük yanlışlar yapmıştır, vizyon hatalarına düşmüştür; son yaptırım kararı da bu hatalar zincirinin parçasıdır, her yönüyle falsodur. Bununla birlikte, Avrupa Birliğine işine geldiğinde husumetle yaklaşmak, onlar ve biz ayrımını istismar konusu yapmak, onları ötekileştirmek, sömürü edebiyatına girmek; işine geldiğinde ise Avrupa Birliğinin Türkiye için ne denli önemli bir proje olduğunu savunmak yani anlık, fevri söylem ve politikalar izlemek topyekûn yanlıştır. Avrupa Birliğinin hatalarını söyleyelim ama kendi tökezlemelerimizi, yapamadıklarımızı, irade eksikliğimizi, ikircikli yaklaşımlarımızı, geri adımlarımızı da görmezden gelmeyelim. Avrupa Birliği, sonuçta, bizim en önemli piyasamız ve partnerimizdir. Karşılıklı çıkarlar açısından Avrupa Birliğiyle gümrük birliğinin derinleştirilmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir. Bu çok önemli bir projeydi, maalesef askıya alındı. Türkiye her hâlükârda gümrük birliğinin derinleştirilmesi ve geliştirilmesi projesinin yeniden canlandırılmasına katkı sağlayabilmelidir. Bunun önündeki engel Türkiye'nin hukukun üstünlüğü, insan hakları, temel özgürlükler ve demokrasi kriterlerinden uzaklaşmış olmasıdır. Bunların yeniden tesisi yeni Gümrük Birliği Anlaşması'nın canlandırılmasına imkân verecek ve böylece başta sanayimiz olmak üzere ekonomimizde önemli dinamikleri harekete geçirecektir. Kaldı ki, ABD'de göreve gelecek yeni yönetim Avrupa Birliğiyle yatırımları da içeren gümrük birliği projesi TTIP'i yeniden hareketlendirecektir ve bu projenin gerçekleşmesiyle dünyanın en büyük piyasası ortaya çıkacaktır. Türkiye'nin, vatandaşlarının refahı ve yaşam kalitesinin standartlarının yükseltilmesi ve ekonomisinin potansiyelinin gerektiği gibi gelişebilmesi için, mutlaka ve mutlaka bu yeni oluşuma, eşit bir taraf olarak katılması gerekmektedir. Mevcut zihniyetle bunun gerçekleşmesi çok zordur. Bunun da bir iktidar değişikliğiyle gerçekleşmesi gerektiği açıktır.

Değerli arkadaşlar, önceki gün Ankara Milletvekilimiz Sayın Durmuş Yılmaz'ın konuşmasında sabit yatırımlarla ilgili olarak altını çizdiği ve bugün basına da yansıyan bir hususa ben de bir defa daha değinmek istiyorum. Sayın Yılmaz 2020 yılı üçüncü çeyrek büyümesi rakamlarında yüzde 23 makine ve teçhizat yatırımı bulunduğunu belirterek bu yatırımın nereden geldiği konusunda piyasanın merak içinde olduğunu ifade etmişti. "2020 yılında, şu ana kadar ithal edilen 22 milyar dolarlık altının bu kalem kapsamında değerlendirildiği iddiası bulunmaktadır, bu da yüzde 23'lük makine, teçhizat büyümesinin özünü oluşturuyor." şeklinde açıklamalar yapılmaktadır. Bu, doğru mudur? Gerçekten sekiz çeyrektir büyüyemeyen Türkiye ekonomisi, yatırım yapamayan Türkiye ekonomisi, bu çeyrekte yüzde 23'lük bir sabit yatırımı yapmış mıdır, yoksa bu büyüme görüntüsünün altında başka bir faktör mü yatmaktadır? Bu sual cevaplandırılmalıdır.

Son olarak, memleketim Aydın'ın hem kamu yatırımları hem de sanayi yatırımları açısından on sekiz yıldır ihmal edildiğini hatırlatmak istiyorum. AK PARTİ'li milletvekili arkadaşlar tarafından gazetelere geçen yıl "2020 Aydın'a yatırım yılı olacak." şeklinde açıklamalar yapıldığını hatırlıyorum. Gerçi bu arkadaşlar 2019 yılı için de "Aydın'da yatırım yılı olacak." ifadelerini kullanmışlardı. Her zaman olduğu gibi bu vaatler yine boş çıktı. AK PARTİ'li arkadaşların konuşmalarından aktarıyorum: "Ortaklar-Selçuk Demir Yolu Tüneli, Sarıçay Barajı, Aydın-Denizli Otoyol Projesi, Aydın Adliye Sarayı başlıca takip edeceğimiz projelerdir. Nazilli Organize Sanayi Bölgesi'nde Konteyner Tren Hattı Projesi de gündemimizde olacaktır. Nazilli'de Sümerbank fabrikasını da yeniden çalışır hâle getireceğiz."

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Gündemimizde, yapılıyor hepsi.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - "Nazilli-Beydağ-Ödemiş kara yolunun yenilenmesi de gündemimizde olacak. Nazilli'de kurulması planlanan Sümer üniversitesi projesini de takip edeceğiz." Bu yatırımlarla ilgili kayda değer ilerlemeler maalesef yoktur.

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Çalışıyoruz, yapıyoruz.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - Gerekirse cevap verirsin.

Aydın-Denizli Otoyol Projesi'nde ihale yapılmıştır ancak sözleşme tam bir garabet abidesidir. İktidarın sözlerini tutmama alışkanlığı, ulusal düzlemde olduğu gibi yerel düzlemde de istikrarlı bir şekilde devam ediyor. Yerine getirilmeyen vaatlerin tepkisini ilk seçimlerde göreceğinizden şüphem yoktur.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)