GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:30
Tarih:13.12.2020

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; YÖK, ÖSYM, Yükseköğretim Kalite Kurulu ve üniversitelerin bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 2020, insanlık âlemi için kolay bir yıl olmadı. Birçoğu kronikleşmiş, çatışma, uluslararası terörizm, göç hareketleri, çevre sorunları, sağlık sorunları, ekonomik müdahaleler, ırkçılık, yabancı düşmanlığı gibi beşerî krizlerle çevrelenmiş olan ülkemiz ve küremiz 2020 yılında, 2019 coronavirüs salgınıyla, beklenmedik bir biçimde, küresel ölçekte, topyekûn, toplumsal bir krizle karşı karşıya kalmıştır. Bu kriz, toplumun tüm alanlarında olduğu gibi eğitim alanında da önceliklerin yeniden tanımlanmasını ve bu yönde bir değişimi gerekli kılmıştır; bunun doğrudan muhatabı da Millî Eğitim Bakanlığımız olmuştur.

Millî Eğitim Bakanlığının öteden beri gelen bir hantal yapısı olduğunu hepimiz biliyoruz ve bu kürsüden de bunlar sürekli, geçmişten bugüne dillendirildi. Bugün de eleştireceğimiz elbette çok sayıda konu başlığı mevcuttur; bunları dillendiriyoruz, dillendirmeye de devam edeceğiz ancak müsaade ederseniz, içinde bulunduğumuz süreçle ilgili bir hakkı öncelikli olarak teslim etmek istiyorum. Zira, marifet iltifata tabi; tabii ki bizim görevimiz sadece iltifatta bulunmak değil ancak doğruya da "Doğru." demek gibi bir mesuliyetimizin olduğunu ifade etmek istiyorum.

Millî eğitim, faaliyetler, aktiviteler itibarıyla yaşadığımız bu beşerî krizden en fazla etkilenen alanlardan birisi olmuştur. Nitekim küresel salgın nedeniyle alınan tedbirler kapsamında daha 16 Mart 2020 tarihinde Bilim Kurulunun önerileri doğrultusunda yüz yüze eğitime derhâl ara verilmek zorunda kalınmıştır. Bu, o gün itibarıyla yerinde, alınması gereken bir karardır, lakin ileride ortaya çıkacak etki ve sonuçları itibarıyla beşerî kaynak kalitesini ciddi ölçüde düşürecek riskleri de beraberinde getiren bir durum. Zira, eğitim, beşerî kaynak veya sermayeyi oluşturan ve geliştiren yegâne aktiviteler bütünüdür. Bu faaliyetlerin zamanında yapılamaması veya inkıtaya uğratılması ileride telafisi mümkün olmayan sorunları da beraberinde getirebilir. Özellikle okul çağına gelmiş olan çocuklarımız fiziksel, ruhsal ve sosyal anlamda değişim ve gelişim göstermekte ve okul öncesi dönemden farklı gereksinimlere ihtiyaç duymaktadır. Bu çağda öğretmen, arkadaş gibi diğer kişiler de çocuğun gelişmesine ciddi katkılar sunmaktadır. Akran etkisi, bedensel değişim, cinsiyet farkındalığı, grup oyunları, bireysel gelişim bu dönemin önde gelen özelliklerindendir. Hülasa, eğitim, beşerî yönüyle bir çağ yani yaş meselesidir; en alt basamağından en üstüne kadar, amaçları ve hedefleri belli olan, zamana dayalı bir süreçtir. Belirlenen amaç ve hedeflere ulaşmanın temel şartı, çağında yani zamanında eğitimin verilmesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bunları şunun için söylüyorum: 16 Mart 2020 tarihinde alınan tedbirler kapsamında yüz yüze eğitime ara vermek zorunda kaldık. Bunun üzerine, öğretim faaliyetlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması için kurulan TRT'deki EBA TV kanalıyla 23 Mart 2020 tarihinde yani yedi gün içerisinde 18 milyonun üzerinde öğrenci için uzaktan eğitim faaliyeti başlatıldı. Çoğu gelişmiş ülkelerde dahi yapılamayan böyle bir organizasyonun kısa bir süre içerisinde yapılabilmesi, başarıyla uygulamaya konulması elbette bir öngörünün sonucuydu. 23 Ekim 2018 tarihinde kamuoyuyla paylaşılan eğitimin yol haritası niteliğindeki 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi'nin bunda önemli bir rehber olduğunu düşünüyorum. Bu belgede "Öğrenme süreçlerinde dijital içerik ve beceri destekli dönüşüm" başlığı altında yapılan tespitler ve gösterilen hedefler doğrultusunda Bakanlık tarafından başlatılan çalışmalar, eğitim faaliyetlerinin bir kesintiye uğratılmadan devamını önemli ölçüde sağlamıştır.

Burada bir hususu da çok önemsediğimizi ifade etmek istiyorum. Bizim aslında, hem millet olarak hem de kamu yönetiminde, gelenekselleşmiş bir hastalığımız var. Bu, tedbir yerine telafi yaklaşımını benimsememizdir yani riskleri önceden belirleme ve buna ilişkin tedbirleri zamanında alma yerine, bekleriz, zarar ziyan oluşur, kriz ortaya çıkar, biz de başarımızı bu krizleri çözme ve zarar ziyanları giderme yönünde gösteririz. Oysa telafi, her zaman, tedbirden daha külfetli bir sonuca gebedir. Bu konudaki öngörüden ve kısa süre içerisinde yapılan organizasyondan dolayı Sayın Bakana ve yakın çalışma arkadaşlarına, sistemi başarıyla uygulayan başta öğretmenlerimize, Bakanlık teknik personeline ve emeği geçen tüm kişi ve kurumlara Türk milleti adına teşekkür etmeliyiz. Elbette, diğer alanlarda olduğu gibi bu alanda da hızlı, zamanında, ihtiyaca uygun karar alma ve kontrolün altyapısını oluşturan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve onun çalışma ofis ve kurullarını da unutmamak gerekir.

Bir eğitimci olarak Millî Eğitim Bakanlığımızın yüz yüze eğitime bir an önce dönme konusundaki gayret ve çabalarını da yerinde bulduğumuzu ve pedagojik açıdan bunun bir gereklilik olduğunu da ifade etmek istiyorum. Burada detaylara girecek durumda değiliz ancak okullarda alınan fiziki tedbirler, konuya ilişkin farkındalık eğitimleri dikkate alındığında, genel tedbirler içerisinde, şartların el verdiği ölçü ve nispette bir an evvel yüz yüze eğitime geçilmesinde fayda olduğunu da ifade etmeliyiz.

Çalışma hayatının çok önemli bir kısmını üniversite hocalığında geçirmiş bir kardeşiniz olarak, bu süreçte, üniversitelerimizdeki eğitim faaliyetlerini de mümkün olduğu kadar yakından izlemeye çalıştım. Özellikle bu konuda, uzaktan eğitim konusunda çok ciddi çalışmalar yürüten YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Sayın Profesör Doktor Naci Gündoğan Hoca'yla da zaman zaman görüşerek Türkiye genelindeki bu eğitim faaliyetleri hakkında bilgi edindim. Bu anlamda, üniversitelerimizde de uzaktan eğitim konusunda eğitim faaliyetlerinin, şartların el verdiği ölçüde, aksamadan yürütüldüğünü de ifade etmek istiyorum. Bu anlamda da Yükseköğretim Kurulumuza ve bu faaliyetleri aksatmadan yürütmeyi gerçekleştiren, buna emek veren değerli çalışanlara, tüm üniversite mensuplarına da teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, bunların içerisinde bir önemli husus da şudur: Millî Eğitim Bakanlığı bu uzaktan eğitim faaliyetlerini yürütürken zaman zaman "canlı sınıf" uygulamalarında sorunlarla karşılaştı. Bunların önemli bir kısmı basına, medyaya da yansıdı. Arka planına bakıldığında bu aksaklıkların, canlı sınıf uygulamalarında ortaya çıkan sorunların önemli bir nedeninin aslında teknik olduğu da ortaya çıkıyor çünkü Türkiye'nin yurt dışı internet çıkışı, bant genişliğiyle alakalı bir durum olduğu gözüküyor.

Millî Eğitim Bakanlığı uzaktan eğitim kapsamında günlük 3 milyon ders gerçekleştiriyor ancak bunun yapılabilmesi için canlı sınıfların, uzaktan eğitim formasyonuna uygun canlı sınıfların uygulanabilmesi için internet ağından yurt dışı veri alanlarına da giriş çıkışlar gerekiyor. Tabii, pandemi öncesi Türkiye'nin yurt dışı internet çıkış bant genişliği yeterliydi; bu, 10 terabit saniye civarında bir bant genişliği. Ancak pandemi dönemiyle birlikte dijital yaşamın çok daha yukarılarda olması, aktivitelerin çok daha fazla olması, bu anlamda, önemli bazı sorunları da beraberinde getirmeye başladı.

Yine, benim yaptığım araştırmada Millî Eğitim Bakanlığının gerçekten uzaktan eğitim formasyonunu layıkıveçhile yerine getirebilmesi için asgari 4 terabit saniyelik bir internet çıkış bant genişliğini kullanması gerekiyor. Oysa, bugün yine, bendeki veriler doğruysa, Millî Eğitim Bakanlığı bu faaliyetlerini yerine getirebilmek için ancak 1 terabit saniyelik bir bant genişliği kullanıyor çünkü Türkiye'nin toplam kapasitesi 10 terabit civarında; diğer alanları, ticareti, ödeme sistemlerini, finansmanı, diğer haberleşme ve iletişim alanlarını da düşündüğümüz de ki bunlar da hayati derecede önemli olan alanlar, bu alanları da sıkıntıya sokmama açısından zaman zaman bizim de burada eleştirdiğimiz EBA uygulamasıyla ilgili sorunlarla karşılaşılabiliyor. Onun için bizim buradan tabii ki önemli bir dilek ve talebimiz, Türkiye'nin dijital dönüşümü konusunda -gelecekle ilgili trendi, gelişmeleri de dikkate alarak- bu yönde gerekli altyapı çalışmalarının bir an önce yapılması ve Millî Eğitim Bakanlığına da gerekli olan bant genişliğinin tanınarak faaliyetlerin gerçekten olması gerektiği bir biçimde yapılmasını sağlamaktır.

Değerli arkadaşlar, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak yine Millî Eğitimle, Millî Eğitim mensuplarıyla ilgili, öğretmenlerimizle ilgili birçok konuyu buradan dillendiriyoruz. Biraz önce Iğdır Milletvekilimiz Sayın Yaşar Karadağ bu konularla ilgili birçok istekleri, talepleri, öğretmenlerimizin beklentilerini dillendirdi. Ben tekrar bunun tekrarına girmeyeceğim ama şu hususun da altını çizmekte fayda olduğunu düşünüyorum: 2023 Eğitim Vizyonu, gerçekten bizim, Milliyetçi Hareket Partisinin de bugüne kadar seçim beyannamelerimizde ifade ettiğimiz eğitim politikalarımızla bire bir uyumlu birçok içeriği kapsamakta; onun için, biz bu Eğitim Vizyonunu destekliyoruz. Bunun içerisinde özellikle öğretmenlik meslek kanununun çıkarılması... Gerçekten büyük bir eksikliktir. Bu eksikliğin bir an önce giderilmesi gerekiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, milletvekilleri olarak bizim bu konuda elimizden gelen her şeyi yapmamız gerekir. Bugün öğretmenlerin birçok sorununu buradan dillendiriyoruz ama bu sorunların önemli bir kısmını ortadan kaldıracak ya da azaltacak yegâne şey öğretmenlik meslek kanununun çıkarılmasıdır. Sayın Bakanın da bu konuda çalışmaları, gayretleri olduğunu biliyorum. Yine benzer şekilde Sayın Cumhurbaşkanının 2023 Eğitim Vizyonu açıklamasında da bu konu gündeme gelmişti. Ben öğretmenlik meslek kanununun bir an önce dikkate alınması gerektiğini ifade ediyorum.

Son cümle olarak da -bugün YÖK Başkanımız gelemedi, babası için acil şifalar diliyoruz, Başkan Vekilimiz burada- üniversitelerdeki şu kadro sorunlarına da bir an önce el atılıp çözülmesi gerektiğini ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)