| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 13.12.2020 |
CHP GRUBU ADINA SERKAN TOPAL (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi üzerine grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, başta Hatay olmak üzere bütün ülkemizde Covid nedeniyle hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun; hasta olan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Zaten Hatay'daki pandemiyle ilgili ciddi sıkıntı var, bunu konuşmamın sonunda da ifade edeceğim.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; özellikle AK PARTİ Grubu konuşmalarında sürekli "eski Türkiye" diyor. Tabii, kendilerinin deyimiyle "eski Türkiye" bizde "genç cumhuriyet" yani "Türkiye" dediğimiz... Millî Eğitim Bakanlığını Mustafa Kemal Atatürk ne zaman kurmuş, biliyor musunuz arkadaşlar? Cumhuriyet kurulmadan, Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduktan tam dokuz gün sonra yani eğitime verdiği önemi bir kez daha hatırlatmak istiyorum. O dönemlerde öğrenciler devlet bursuyla yurt dışına gönderiliyor, okuyor ve burada, ülkemizde ilimlerini paylaşıyorlar, bilim insanları olarak geri dönüyorlardı. Oysa bugün -hatırlatmak istiyorum- gidenler geri dönüyor mu? Neden geri dönmüyor?
Şimdi, aslında, az önce iktidarımızda Millî Eğitimle ilgili olan bütün yapacaklarımızı Milletvekilimiz Sayın Yıldırım Kaya çok güzel bir şekilde izah etti, ben onlara fazla değinmeyeceğim. Ancak burada Millî Eğitim bütçesi üzerinde konuşan AK PARTİ'li hatiplerin hepsi de çok değerli, Komisyonda da görev yaptığım arkadaşlar, hiçbir şekilde de husumetimiz yok; katkıları da olmuştur, teşekkür ediyorum. Ancak Hükûmetin yaptıklarıyla ilgili çoğunu da doğru bulmuyorum, yanlış buluyorum. Mesela, Sayın Asuman Erdoğan, burada, az önce şunu söyledi, diyor ki: " Öğrenim kredileri ve burslar o zamanlarda 45 liraydı, ne kadar komik bir rakam -ki ben de burs alıyordum- şu an 550 TL." Sayın Erdoğan, şunu hatırlatmak istiyorum: O dönem, o 45 lira 2 çeyrek altın alıyordu; bugünkü 550 lira ancak 1 çeyrek alabiliyor yani o günkü dolar ile bugünkü doları bir kıyaslayın. O günkü burs bir öğrenciye bir ay yetiyordu, bugün oraya bir gidin bir sorun bakalım öğrencilere yetiyor mu yetmiyor mu? (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, yine, AK PARTİ Grubu adına Sayın Cemal Taşar burada, diyor ki: "2000 yılında 1,5 milyon olan üniversite öğrenci sayısı Hükûmetlerimiz döneminde 5 kattan fazla artırılarak 8 milyonu aşmış." Ya, Sayın Taşar, keşke bu 8 milyonun içerisinde atanamayan 700 bin kişiden bahsetseydiniz -sadece öğretmenlerden bahsediyorum- yani daha atanamayan sağlık çalışanları ve diğer fakültelerden mezun olan atanamayan üniversite öğrencilerinden daha bahsetmediler ve özellikle, bakın, 2002 yılında 68 bindi; bugün, 700 bin atanamayan öğretmen Sayın Taşar. Ayrıca keşke hani, Sinop'ta atanamayıp intihar eden Gamze Filiz Arslan'dan bahsetseydiniz, keşke Balıkesir Burhaniye'de atanamayıp intihar eden Selma Koşan'dan, Aydın'da Alim Koç'tan bahsetseydiniz ve nicelerinden bahsetseydiniz Sayın Taşar.
Bakın, burada, yine, Sayın Hacı Ahmet Özdemir diyor ki: "Bizim dönemimizde vakıf üniversitesi sayısı 23'ken 78, fakülte sayısı 550'yken 1.900 falan oldu." Ya, Sayın Değerli Hocam, sizi takip ediyoruz ancak yani sadece binaları dikiyorsunuz, onun üzerinde... Nitelikten bahsedin nitelik. Nicelik mi önemli nitelik mi önemli? Bakın, sizin kurduğunuz üniversitede Faruk Saraç Tasarım Meslek Yüksekokulunun 627 öğrencisi olmasına rağmen kadrolu hiçbir öğretim üyesi yok. Bakın, yine; Yeni Yüzyıl, AKEV, Biruni, Medipol, İstanbul Aydın Üniversitelerinde ise öğrenci başına düşen kitap sayısı sadece 1.
Şimdi, Sayın Nazım Maviş aynen dedi ki: "Sayın Kılıçdaroğlu 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde talihsiz bir konuşma yaptı. Kendilerine oy vermeyen bütün öğretmenleri ötekileştirici, tahkir edici, ayrımcı ifadeler kullandı." Sayın Maviş, siz Sayın Genel Başkanımızı dinlemişsiniz de anlayamamışsınız, siz dinlemeye devam edin zaten milletimiz anlıyor. Burada, şunu ifade etmek istedi: Ötekileştiren kim biliyor musunuz? Yani "kadrolu" "sözleşmeli" "ücretli" diye ayrım yapan kim? Biz miyiz, AK PARTİ Hükûmeti mi?
MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) - Biz değiliz.
SERKAN TOPAL (Devamla) - El insaf, el insaf! Şimdi, siz merak etmeyin, bakın, şurada şunu söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
SERKAN TOPAL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bir de Sayın Orhan Erdem burada diyor ki: "Muhalefetin söyledikleri, yapıcı uyarıları önemlidir demokrasi adına, elbette önemli ama ülkemizin geldiği nokta ve potansiyelimizi muhalefet olma adına görmezden gelmenin, ülkemizi küçük düşürmenin de kimseye faydası yok." Elbette kimseye faydası yoktur Sayın Erdem. Biz söylediklerimizi söylüyoruz. Bakın, rahmetli Kamer Genç burada doğruları söyleye söyleye... Siz üzerine yürüdünüz onlarca defa, onlarca defa... 2010 yılında soruları çalan o FETÖ'ye o kurumları kim teslim etti? Elbette siz teslim ettiniz. Biz hiç kimsenin dizinde de, orada durmadık; ötekileştiren de biz olmadık. Biz birleştiren olduk. Ha, bizim düşüncelerimizi önemsiyorsanız biz şunu söylüyoruz: Bir söz verdiniz. Kime söz verdiniz? Öğretmenlere, polise, hemşirelere, din görevlilerine 3600 ek gösterge için söz verdiniz. Biz de diyoruz ki: "Evet." Hatta astsubay uzmanları da unutmayın. Gelin, o sözü yerine getirin, biz de size destek olalım. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERKAN TOPAL (Devamla) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Selamlayalım lütfen.
SERKAN TOPAL (Devamla) - Şunu soruyorum: Siz söz verdiniz mi vermediniz mi? Eğer söz verdiyseniz, Sayın Bakanım, bu sözü yerine getirecek misiniz getirmeyecek misiniz? Öğretmenlerimiz bunu bekliyor, atanamayan öğretmenlerimiz bunu bekliyor, diğerleri bunu bekliyor, bunun cevabını bekliyorlar değerli arkadaşlarımız.
Gerçekten eğitimle ilgili o kadar çok konuşacak şey var ki az sonra da diğer arkadaşlarımız konuşacak. Şimdi, son olarak şunu söylemek istiyorum değerli arkadaşlarımız: Şimdi, Hatay'la ilgili çok ciddi bir sıkıntı var, bunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bakın, değerli arkadaşlar, Hatay'da, 10 Eylülde -abartısız söylüyorum, resmî kayıtlara bakabilirsiniz- 20 kişi, 10 Aralıkta, tam üç ay sonra 84 kişi hayatını kaybetti ve sadece yüzde 100 değil, yüzde 400'ün üzerinde bir artış oldu. Mutlaka bir karantina uygulanması gerektiğini ifade ettik, Sayın Sağlık Bakanıyla dün de bunu görüştük, bunu değerlendireceklerini ifade ettiler. 2 Sayın Bakana da bu konuda bir kez daha sesleniyorum: Bakanlar Kurulunda bunu mutlaka konuşmaları gerektiğini, değerlendirmeleri gerektiğini ve Hatay'ın yani Çin'in Wuhan kentine...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERKAN TOPAL (Devamla) - Son olarak... Gerçekten Hatay'la ilgili ciddi bir sıkıntı var. Son olarak, rica ediyorum...
BAŞKAN - Peki, son kez ilave süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SERKAN TOPAL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Gerçekten Çin'in Wuhan kenti olan Hatay'ı kurtaralım. Alınan önlemlerin yetersiz olduğunu ifade ediyorum. Bu yüzden bir kez daha bunun değerlendirilmesi gerektiğini ve Hatay'da... Bakın, Wuhan kentinde üç ay boyunca önlemler alındı ve şu anda vaka sayısı sıfır. Bu yüzden lütfen, Hatay'daki cinayetleri önleyelim, Hatay'daki insanların hayatlarını kurtaralım.
Son olarak, yine, Hatay'la ilgili Sayın Ulaştırma Bakanına: Antakya-Samandağ duble yolu, Antakya-Yayladağı duble yolu, Antakya-Altınözü duble yolu, Antakya-Reyhanlı beton asfalt tamamlanmadı, Samandağ Çevre Yolu tamamlanmadı. Hassa Tüneli ne oldu, ne zaman olacak? Otoban Belen'e kadar geldi, Antakya'ya kadar gelmedi. Ayrıca, hızlı tren Antep'e kadar geliyor, Antakya'ya gelecek mi gelmeyecek mi? Bütün bu soruları olumlu bir şekilde cevaplamanızı diliyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)