| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 15.12.2020 |
AK PARTİ GRUBU ADINA İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, aziz milletimiz, çok kıymetli hazırun; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Anayasal görevi, dinî işleri yürütmek, halkı din konusunda aydınlatmak, ibadet yerlerini yönetmek ve millî birlik ve beraberliğin temini istikametinde çalışmak olan Diyanet İşleri Başkanlığımız, Osmanlı'daki Meşihat Dairesinden bugüne evrilerek gelmiş ve cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuştur. 1993'teki 1'inci Din Şûrası'nda, Başkanlığın tedricen ilmî, idari ve mali yönden özerkleştirilerek Cumhurbaşkanlığına bağlanması konusu gündeme gelmiş ve öyle de olmuştur. Kur'an, sünnet, doğru bilgi, tarihî tecrübe ve birikimler ışığında, birlik, beraberlik, kardeşlik, eşitlik, adalet, yardımlaşma, dayanışma, sevgi, saygı, hak, hukuk kavramlarının gelişmesi ve halkımız içerisinde yaygınlaşması hususunda üzerine düşen görevi yapma çabasında olmuştur. Bir taraftan da gerek cami hizmetleri gerekse de cami dışı kendisine verilen hizmetleri yurt içinde ve yurt dışında yapmanın çabasında olmuştur.
Başkanlık üzerinde her dönemde ve bugün hep tartışmalar olmuştur. Bir kesim "Laik yönetimde dinî bir kurum olamaz." demiştir; bir kısım dindarlar da "Laik devlete bağlı bir din olamaz." demişlerdir; halk çoğunluğu da devlet içerisinde disipline edilmiş, her türlü imkânlar sağlanmış bir kurumun tedricen özerkliğe giden bir yolda olmasının birlik açısından, beraberlik açısından ve devletimizin, milletimizin bekası açısından olmazsa olmaz bir gerçeklik, gereklilik olduğunu hep savunmuştur.
Elbette kurum olarak Diyanet İşleri Başkanlığının, din görevlilerinin eksikleri olabilir, hataları olabilir, yanlışları olabilir, artıları da olabilir. Bize göre, inancımıza göre tartışılmaz ve bize rol model olacak tek kişi vardır; Hazreti Muhammet Mustafa (SAV) Efendimiz. Onun dışında herkesin hatası da olabilir, kusuru da olabilir. Yoldan çıkanların ve çıkarılanların yapmış olduğu yanlışlıklar, büyük Müslüman çoğunluğa mal edilemez. Çünkü bütün peygamberler ve Peygamber'imiz; dinin, canın, aklın, malın ve neslin korunması için mücadele vermişlerdir. İnsanlığa saygıyı emretmiş, zulmü yasaklamışlardır; bilgiyi yüceltmiş, bağnazlığı yasaklamışlardır. Kadın-erkek, büyük-küçük, insanlar arasında ayrım yoktur; hepimiz, Âdem'in çocuklarıyız. Ne ırk farkı ne dil farkı ne renk farkı; beyazı da siyahı da şu ırkı da bu ırkı da yaratan, Allah'tır. Lisanlar, Allah'ın kalemleridir; yasaklanamaz, hiçbir zaman yasaklanamaz, hiçbir yerde yasaklanamaz.
İktisat emredilmiş, tembellik yasaklanmıştır. Ruhban sınıfı yoktur, din adamı sınıfı yoktur, din görevliliği yoktur. Diyanet ve din görevlileri eleştirilebilir ama bunun üzerinden dine saldırı yapılamaz, Müslümanlara saldırı yapılamaz. Aksi takdirde, devrisabıkta din görevlilerinin horlandığı, Müslümanların adam yerine konulmadığı, camilerimizin yıkılıp satıldığı, ibadetlerimizin yasaklandığı, 1932'den 1950'ye kadar ezanımızın susturulduğu dönemleri biz unutmadık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İMRAN KILIÇ (Devamla) - Kimse de bunların böyle olmadığını iddia edemez. Halkımız o zaman şöyle bir serzenişte bulunmuştu: "Çıkamaz meydanlara,/ Camide mahpus iman!" Ama şu haykırışını da hiçbir zaman kesmemişti: "Zamanı kokutanlar, mürteci diyor bana; yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana."
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)