GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:33
Tarih:16.12.2020

HDP GRUBU ADINA TAYİP TEMEL (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başlamadan önce, insanlık suçu olan tecride karşı ve zindanlardaki hak gasplarına karşı 27 Kasımdan bu yana açlık grevinde olan tüm siyasi tutsakların mücadelesini selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Zor bir yılı geride bırakırken, bugün etkileri devam eden pandemi ve siyasal alandaki eksen kaymaları sadece yaşamlarımızı değiştirmiyor, küresel siyaseti de derinden etkiliyor. Devam eden sistemsel krizler pandemiyle beraber yeni bir aşamadadır. Ulus devlet siyasetinin sermayeyi insana, yalanı hakikate, güvenliği özgürlüğe, bireyi topluma tercih eden felsefesiyle tamamen deşifre olmuş küresel kapitalizm, var olan bu sistemin tüm aldatmalarını bu süreçte gözler önüne serdi. Ulus devlet ve onun can suyu olan tekçi anlayış toplumu sömürge olmaktan kurtaramadığı gibi, tam tersine, bu sömürü ilişkisini derinleştirdiği artık kesinleşmiştir. Maalesef ki kapitalizm, toplumun bünyesini saran bir kanser hâline gelmiştir. Onu ayakta tutan sermaye tekçiliği, endüstriyalizm ve ulus devlet, toplumu tekçi bir cendereye sıkıştırmıştır. Oysa, tekçiliğin karşısında çözüm olarak ortaya koyduğumuz demokratik ulus, sömürü ve baskıyı dışlayan, özgürlük ve eşitliği merkeze alan, çok kültürlülüğü savunan, toplumsal katılımı geniş tutan, ahlak ve vicdan ilkesiyle politika üreten bir toplumsal formdur.

Sosyalist dünya, bugün, bu ve buna benzer alternatif sistemleri daha iyi bir yaşam için tartışıp konuşurken kapitalizm de boş durmamakta "Yeniden Büyük Başlama" sloganıyla kendini bir dönüşüme hazırlamaktadır. Bu dönüşümün en önemli ayağı, bugün büyük savaşların merkezi olarak kurgulanan Orta Doğu'dur. Bilindiği gibi, Orta Doğu hem büyük direniş ve değişimlerin merkezidir hem de büyük diktatörlerin iktidarlarını ölümüne savundukları ve demokratikleşmeye karşı durdukları coğrafyadır. Bugün Orta Doğu'da başat sorunlar, din ve mezhep, kent ve çevre, sınıf, aile, iktidar, ahlak, politika, demokrasi, kadın ve nihayetinde demokratik devrim sorunudur. Hâliyle, Orta Doğu'ya tek boyut üzerinden yaklaşanlar büyük yanılgı içerisindedir. Bu coğrafyada küresel güçler hem yerel dinamiklerle hem de kendi aralarında demokratik güçlerle sürekli savaş hâlindeler. Bunca soruna rağmen Orta Doğu'da halkların değişim ve devrim talebi capcanlı olarak ortada durmaktadır. Bugün toplumun kendini savunma çabasına tanık oluyoruz. Rojava devrimi, böylesi bir sonuçtur. Bu devrim üçüncü yolun başarısıdır. Nedir üçüncü yol? İki geleneksel çizgi dışında kalan çizgidir. Daha çok toplum, daha az iktidar demek üçüncü yol. Kutuplaştırıcı yönetimler arasında taraf olmamaktır; milliyetçi, cinsiyetçi siyasi dincilik batağına karşı mücadeleyi demokratik bilinç ve dayanışmayla sürdürmektir.

Değerli arkadaşlar, ABD ve Rusya'nın Orta Doğu'da sürdürdüğü açık ve örtük savaş, bunlara paralel Çin'in Tek Kuşak Tek Yol Projesi'yle yakaladığı düzey, bugünkü küresel siyasetin rotasını çizmektedir. Amerika'da yapılan son seçimlerle beraber Trump'ın gidişi ve Biden'ın gelişi yeni dengeleri kaçınılmaz kılmaktadır. Trump'ın siyaseti ticaretin arkasına koyan yaklaşımlarından güç alan bu iktidar, uzun süre hibrit savaş tarzıyla hareket etti, bu savaş siyasetiyle Rusya'ya bağımlı hâle getirdi ülkeyi. ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey'in itiraf ettiği üzere, AKP iktidarı nihai çözüm olarak Kürtleri hedefe koyuyor, onlara saldırıyor. Bunu ben söylemiyorum, gizli kapaklı iş bağlanan Jeffrey'in ağzından duyduk birkaç gün önce. Yani sizin Kürt düşmanlığınız sizi dış politikada bağımlı hâle getirdi, içeride de bazı kliklerin esiri hâline getirmiştir. Şengal'a dönük saldırılar, Afrin'de insanlık suçlarının işlenmesi, Serekaniye'de IŞİD'in özgürce hareket etmesi ve buna benzer birçok saldırgan tutumun altında yatan gerçek, ABD ve Rusya arasında kaygan zeminde yürüttüğünüz Neoosmanlıcı hezeyanlardır. Bugün iktidar kendini Avrasyacı, Ergenekoncu, Kızılelmacı, NATO'cu ve ulusalcı yapılar arasında güç savaşlarıyla ayakta tutmaya çalışıyor. Bilin ki Rusya'yla gelgitli ilişkileriniz, Amerika'yla gerginlikleriniz size belli güncel süreçlerde fırsatlar verse de günübirlik politikalarınız sizi kurtaramayacak. Daha dün ABD yönetimi, Türkiye'yle ilişkileri yeniden masaya yatırdı ve önemli kararlar aldı. Emin olun, Suriye, Akdeniz, Libya ve Karabağ konusu henüz geçmiş değildir, onları da masaya yatıracaklardır. Dünyaya ihraç edilen cihatçı transfer dosyası kapanmış değildir. HDP olarak, bu konularda izlenen siyasetin bumerang olduğunu defalarca söyledik ama dinlemediniz. Siyaseti savaş olarak topluma dayattınız, komplo teorilerini devlet felsefesi hâline getirdiniz, ekonomik çöküşü de bugün siyaset için bir çıkış noktası hâline getirmeye çalışıyorsunuz. Bundan dolayı hem birbirinizle hem de toplumla savaş hâlindesiniz. İktidar bu anlamda rasyonel aklı tamamen yitirmiş durumda. Gelinen aşamada devlet aklı bir tercih yapmak zorundadır, ya onurlu bir demokrasi ya trajik bir çöküş. (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bugün Türkiye'de bir sistem krizi yaşanıyor; hatta adını tam koyalım, yaşanan rejim krizidir. Bu krizin salt AKP veya tasfiye edilen Maliye Bakanıyla ilgili olmadığını biliyoruz. Kriz çok derindir. Sosyal, ekonomik, siyasal ve yönetimsel sorunlar zirvededir. Bu çoklu krizi, tekçi bir zihniyetle, "Dünya bize gıptayla bakıyor." demeçlerine sığınarak, topluma şiddet uygulayarak ve gayrimeşru yapıları devreye sokarak çözemezsiniz. Bunu artık anlamanız gerekiyor.

Gayrimeşru paramiliter yapılara özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. İktidarlar için siyaseti dizayn etmek bu yapıları muhalefete karşı sopa olarak kullanmakla mümkün oldu yıllarca. Türkiye'de devlet 1950 sonrası paramiliter güçleri kullanmaya başladı. 1991-1996 arası ise Kürt halkına karşı JİTEM ve benzeri yapılar kullanıldı. Biz şu an, 2015 sonrası sizin örgütlediğiniz yapılarla karşı karşıyayız. Başta 90'lar olmak üzere, önceki dönemlerde devlet paramiliter yapılarla ilişkisini hep reddetti. Fakat siz bu ilişkiyi bugün kabul ediyorsunuz ve bu işleri açık yapıyorsunuz. Onları meşrulaştırıyor, kamusal alanda övüyor, cezasızlık zırhıyla dokunulmaz kılıyorsunuz. Bu yapılar sadece iç siyasette değil, artık dış siyasette de farklı ülkelere, çatışma alanlarına ihraç ediliyor.

Bu kürsüden sormak istiyorum birkaç şey: İktidar kendi gücüne mi, yoksa bu gayrimeşru çetelere mi güveniyor? Sivilleri kaçıran, öldüren, tehdit eden bu güçleri siz mi yönetiyorsunuz? Eğer Türkiye'de size rağmen bunlar oluyorsa çıkın ve bunu açıkça söyleyin. Yok, eğer talimatları sizden alıyorlarsa emin olun ki kaçınılmaz olarak bunlar yarın sizin de iktidarınızın da ayağına dolanacaklar. Bu uyarılarımızı ciddiye alın. Eğer inanmıyorsanız Tansu Çiller örneğine bakın. Yok, eğer onları unutmuşsanız önceleri iş birliği yaptığınız cemaatin daha birkaç yıl önceki darbe girişimini hatırlayın. Bu durum, iktidarınızın geldiği, gelebileceği en tehlikeli noktadır.

Özetle, bu konudaki temel çıkmaz şu: Amaca giden yolda araçlar temiz değilse sonuç alamazsınız. İktidarınız için kirli ve toplum karşıtı araçlara sarıldınız, bu yüzden kaybediyorsunuz, kaybedeceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bizim büyük mücadelemiz burada nedir biliyor musunuz? Zalimlere, hakikati çarpıtanlara karşı bedel ödemeyi göze alarak doğruyu söylemek. Bundan daha büyük bir mücadele olur mu? Biz, çoğulcu, her kültüre, kimliğe yanıt veren, tarihsel, toplumsal uzlaşıya yanıt olabilecek demokratik bir Anayasa gerekir diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

TAYİP TEMEL (Devamla) - Diyoruz ki: Bu İttihat ve Terakki mantığı aşılmalıdır; demokratik siyaset, demokratik müzakere ve onurlu barış bu ülkenin kaderini değiştirecek tek şeydir.

Öldürdüğünüz insanları her gün meydanlarda, kürsülerde rakamlarla açıklıyorsunuz ve bazıları bunu başarı diye çılgınca alkışlıyor ama biz, kıyılan her cana üzülüyoruz. Bu nedenle, yürüttüğümüz siyasetin adı "yaşam siyaseti"dir. Diyoruz ki: Bu süreçte demokrasi güçlerinin dayanışması, zulme karşı en etkili reçetedir. Hakkımız olan temel özgürlükleri, demokrasi ve adaleti istiyoruz, mücadelemiz bunun içindir.

Biz de buradan şunun sözünü tekrar veriyoruz: Ne pahasına olursa olsun, biz, bu mücadelemizi sürdürmeye, bunu sonuca ulaştırmak için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.

Genel Kurulu ve üyelerini saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)