| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 17.12.2020 |
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bizi izleyen halkımıza da saygılarımı sunuyorum.
On iki günlük bütçenin 11'inci günündeyiz. Aslında burada yürütme konuştu, getirdiğimiz birçok soruna yeterince yanıt vermediğini düşünüyorum. Niçin yanıt veremedi? Çünkü bir iktidar gerçekten gerçeklerle yüzleşmek istiyorsa buna yönelik bir hikâye anlatır, iddialarını anlatır. Hiçbir iddia yok, tam tersine, muhalefet, bizler ne söylediysek buna itirazlar yükseliyor. Bu, aslında bir nevi sıkışmışlık, çaresizlik. En kolayı muhalefet edenlere, ses çıkaranlara yönelik yapılan şey "Hainsiniz." "Teröristsiniz." Ama bu kürsüde gerçekler dile getirilecek. Gerçekler niçin dile getirilecek? Çünkü siz, çaresiz bir şekildesiniz, artık bir yöntem bulamıyorsunuz ve en rahat yaptığınız şey milliyetçi nutukları atmak, baskı geliştirmek, toplumu biate alıştırmak, korkuyu geliştirmek. Ama biz, gerek yapılanlar gerek isteklerimiz gerek umut ettiğimiz yaşam, barış, özgürlük ve eşitlik içindeki yaşam için mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.
Bugün, birçok arkadaşımız birçok problemi dile getirdi. Hele son hafta, genellikle bütçe görüşmeleri 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası'na da denk geldiğinden insan haklarıyla ilgili cezaevlerinden tutun, tecrit meselesinden, işkenceden, açlık grevlerinden birçok problem dile getiriliyor. Ama bugün başka birkaç konuya değineceğim. Bir tanesi, arkadaşlar, kamu-özel iş birliğiyle yapılan işlemler. Burada, şehir hastanelerinden, yollardan, köprülerden çok konuşuldu, muhalefet sürekli bunları dile getirdi. Ama bir diğer konu, biz bunun ne olduğunu anlatmaya çalıştığımızda hep itiraz edildi.
Bugün, yeni bir şey aktarmaya çalışacağım. Arkadaşlar, biliyorsunuz yılın son döneminde genelde cezalarla ilgili yapılandırma yapılıyor. Nedir? Köprüden geçenlere yapılandırma yapılıyor -çeşitli cezalar- ve insanlar artık diyor ki: "Yıl sonunda bir ceza yapılandırması yapılacak." Peki, bu otoyollar, kamu-özel iş birliğiyle yapılan yollar kamunun mu? Bir uygulama var, kamunun değil, özelindir. Bugün, Kuzey Marmara Otoyolu'ndan, Avrasya Tüneli'nden, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nden geçtiğinizde ceza kesildiğinde yüzde 400'e kadar bir faiz geliyor üstüne, tefecilik yapılıyor. Bizim bir vekil arkadaşımızın oğlu -burada oturuyor- gidiyor cezayı yatırmaya yapılandırma için, deniliyor ki: "Yapılandırma bunda yok." Niye? Diyor ki: "Bu özel yoldur." Hani bu kamu-özel iş birliğiydi, hani kamu malıydı? Hani kamucuydunuz, hani toplumdan yanaydınız? Eğer Türkiye Cumhuriyeti'nde, Parlamentoda kamunun kullandığı, kamunun olması gereken otoyollarda cezayla ilgili bir yapılandırma yapılamıyorsa, bir düzenleme yapılamıyorsa bu kamu yolu değil özel yoldur. Bunu söylediğimizde, halka eziyet çektirdiğinizi niye kabul etmiyorsunuz? O köprü ki, o yollar ki Batmanlı geçmediği hâlde para veriyor, Siirtli geçmediği hâlde para veriyor, Çorumlu geçmediği hâlde para veriyor; belki yolu görmemiştir. Geçen de cezaya tabi tutulduğunda resmen soygun yapıyorsunuz ve bu soygunu bir kurala göre, bir hukuka göre yapmıyorsunuz; deyim yerindeyse tefecilerin eline bırakmışsınız. Düşünün, kredi kartlarında bir ara böyle bir düzenleme vardı, isteyen istediği faizi alıyordu, bir düzenleme getirdiniz; şimdi bunu bile yapmıyorsunuz. O zaman, söylemeyin "Yol yaptık.", söylemeyin "Halkımıza yollar açtık." Siz, halkınıza duvarlar örüyorsunuz, halkınıza eziyet çıkarıyorsunuz ve bu tefecilerin eline bizi mahkûm edip cezalandırmaları da yapılandıramıyorsunuz. Bu kamucu değil, bu kamu-özel iş birliği değil; özele peşkeş çekmektir, başka bir ifadesi yok.
Arkadaşlar, bir diğer konu Mazıdağı. Mazıdağı'nın yer altında bir yığın madeni var, daha önce de dile getirdim. Mazıdağı Mardin'in ilçesi ve gerçekten fosfat açısından ve üretilen bir kısım ürünler açısından Türkiye için, gübrecilik için çok anlamlı. Hiç uzatmayacağım zamanı değerlendirmek için. Mazıdağı'nda MTA bir yer buluyor, orada uzun süre -bilinçli bir şekilde- işlemler yapılmıyor. 80'lerde kamu iktisadi teşekkülü Etibank'a bağlı bir işlem yapılıyor, sonra özelleştiriliyor ve ismi "Eti Bakır AŞ." Arkasından kim çıkıyor? Cengiz Holding. Arkadaşlar, oraya yollar yapıldı, oraya yatırımlar yapıldı, devlet kamulaştırma yapıyor, kamulaştırma hâlâ devam ediyor; şirketin sahibi yine özel, bildiğimiz holding. Peki, bununla mı yetiniliyor? Cengiz Holding diyor ki: "Yolları yaptınız, ben burada üretim yapıyorum ama -bu yetmiyor- benim korunmam lazım." E, diyor ki: "Çok basit; koruculuk gelişsin, kulübeler yapalım." Kulübeler yapılıyor korucular yerleşsin diye. "E, bu da yetmez; ben burada ürün üreteceğim, bunu taşımam lazım, bir çözüm bulalım." diyor. Ne yapalım? "Demir yolu döşeyelim." Nereye? "Diyarbakır yakın, oraya demir yolu döşeyelim." diyor. Mardin'den yolcu taşımak, Kürdistan Bölgesel Yönetimi'yle bir ticaret yapmak için değil "Cengiz Holdingin ürünlerini taşımak için Mazıdağı'ndan Diyarbakır'a demir yolu döşeyelim." Peki, ihale açılıyor, ihaleyi Ulaştırma Bakanlığı yapıyor, ihaleyi kim alıyor arkadaşlar? İhaleyi Cengiz Holding alıyor yani kendi yatırımına, kendi yerine bir ihale yapılıyor, onu da Cengiz Holding alıyor ve bu yol devam ediyor. O da bitti, bu yol... Arkadaşlar, bütün dünyada, yük taşımacılığı kentlerin içinden gitmez, çevre yollarından gider. Hiçbir sivil toplum örgütüyle görüşmeden, hiç kimseyi dikkate almadan Diyarbakır'a -o muhteşem, "Amed" dediğimiz, 5,5 kilometrelik surları uzaydan görünen- "12 kilometrelik set öreceğiz şehrin içinde." deniyor, 12 kilometre ve bunu bir beceri gibi... Hiç kimseyle konuşulmuyor. Sonra diyorlar ki: "Zamanında, Osman Baydemir söylemişti." Osman Baydemir demişti ki sanayi kesimindeki küçücük bir yer yer için... Ne oldu? İtirazlar, bir yığın şey "Tamam, biz vazgeçtik, revizyona giriyoruz." dediler. Şu anda 10 kilometreye yakını bitmiş, 2 kilometre kalmış. Revizyon yaptıklarını telle örmüşler, bir duvar örmüşler ama hiçbir sivil toplum örgütüyle paylaşmak değil.
Arkadaşlar, yük geçer, geçmez; tehlikeli madde geçer, geçmez. Hiçbir zaman bir şehrin içinde, özel bir şirket için bu işlem yapılmaz, çevre için yapılır. Ne yapılır? Diyebilirsiniz ki: "Ya, orada bir raylı sistem var, bunu ne yapalım?" Bu raylı sistemi, kalkın, Diyarbakır halkı için kullanın; ta en üstten en aşağıya kadar kullanın ama siz bunu yapamazsınız. O zihniyet yok çünkü özelleştirme, peşkeş çekme var. Ama Sevgili Osman Baydemir, Sevgili Gültan Kışanak, Fırat Anlı ve Sevgili Doktor Selçuk Mızraklı, bunu her seferinde yapmak istiyorlardı. Sizin politikalarınız, kayyumcu politikalar, halkla beraber yönetmeye, halkla beraber geleceği kurmaya engel oluyorlar. Ne diyorlar: "Her zaman barış için, halkla beraber yaptığımız şeyler için sizin tek yaptığınız şey duvar örmek, set örmek, bunu becerebiliyorsunuz." bunu da dile getireyim. Bir an önce, bu sivil toplum örgütlerine de revizyonu nasıl yaptıkları konusunda cevap verilmesi lazım.
Bir diğer konu arkadaşlar, bu özelleştirme konusunda, Batman'dan ve özellikle Sason ve Kozluk'tan söz edeceğim; TEKEL vardı -TEKEL ismi ne kadar şey olsa bile- geçmişte TEKEL tütün üreticileri konusunda derdi ki: "Şu bölgede şu kadar tütün ekebilirsiniz, bununla ilgili size bir karne veriyoruz, bu tütünü de biz alıyoruz." Sonra bir kota uygulaması geldi ve Batman'da, Siirt'te, Diyarbakır'da, Urfa'da tütün ekicileri resmen perişan oldu ve beraberinde son dönemde tekrar karneler verildi "Belli bir ürün ekebilirsiniz." Kozluk'ta, Sason'da insanlar tütün ekmeye başladı. Belli bir limitte ektikleri tütünleri, arkadaşlar, üç yıl önce 40 liraya satıyorlardı kilosunu, 40 liraya; bu yıl 12 lira. Kim bunu belirliyor? 5 şirket, 5 tane şirket kartel oluşturmuş: "Fiyatı biz belirliyoruz." Ve çiftçi mağdur, çiftçi perişan, tütün ekicisi çaresiz. "Bunu biz bir yere taşıyalım, Adıyaman'a götürelim, kendimiz satalım." "Siz taşıyamazsınız, taşırsanız kaçaklık yapıyorsunuz." Hiçbir işlem yok, resmen onları da -deyim yerindeyse az önceki dediğim gibi- tefecinin eline mahkûm ediyorsunuz ve bu tefecinin eline mahkûm ettiğinizle beraber bir diğer uygulama: Sason'da diyorsunuz ki siz "Çilek ekiyorduk, şunu yapıyorduk." Çilek üretici perişan olmuştu, tekrar tütüne yönelmişti. Şu anda arıyorlar iki üç gündür bizleri, gerek Batman'daki, Urfa'daki, Diyarbakır'daki tütün üreticileri diyorlar ki: "Değil bizde, Karadeniz'de de böyle, Ege'de de böyle; git, artık, karteller ne yapıyorsa yapsın."
Bir taraftan da aslında, Sason'daki bir arkadaşımızın ifadesi: "Siz buraya HES'ler yapıyorsunuz, güzelim doğayı tahrip ediyorsunuz, bir taraftan mera yasakları koymuşsunuz. Bu HES'lerle, bu yasaklarla beraber aslında bizi üretimden, topraktan kopartıyorsunuz; tütün ekimimizden, çilek ekimimizden, başka işlerden." Ama ne diyorsunuz "Ya koruyucu ol ya göç et."
Bir diğeri de insansızlaştırma. Siz bu bölgeyi, ne yaparsanız yapın insansızlaştıramazsınız çünkü bu bölgenin öteden beri kendine ait...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - ...bir aidiyeti var ve geleceğini kurmasıyla ilgili bir hikâyesi var, umudu var ve umut ettikleri var, inandıkları var. Bu inandıklarıyla beraber gerek barışın inşasında gerek sizin örmeye çalıştığınız duvarlara, çitlere karşı bu mücadeleyi sürdürecektir. Gelin, biz bunlarla beraber halkın sorunlarını dinleyelim, halkla beraber yönetelim, karar verelim ama kibirli, üstten tutumcu, "Her şeyi ben bilirim!" "Biat et, biat etmezsen hainsin, teröristsin; seni korkuturum, ifade alırım!" anlayışı, sizin ne kadar sıkışmış, çaresiz ve yönetimden uzak olduğunuzun göstergesidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)