GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:34
Tarih:17.12.2020

CHP GRUBU ADINA OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14'üncü madde üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, yakın zamanda Amerika Birleşik Devletleri ülkemize CAATSA yaptırımları çerçevesinde yaptırım kararı verdi. Bu karara yönelik Cumhuriyet Halk Partisinin Adalet ve Kalkınma Partisinin izlemiş olduğu dış politikaya yönelik ağır eleştirilerinin olması, önerilerinin olması, eleştirilerine yanıt alamamasına rağmen, Amerika Birleşik Devletleri'nin yapmış olduğu bu yaptırım kararı, Avrupa Birliğinin yaptırım kararını mart ayına ertelemiş olması, Türkiye Cumhuriyeti'ni tartıştıran ve Türkiye Cumhuriyeti'ni yola getirmeye yönelik bu yaptırımların kabul edilmesi mümkün değildir. Bu yaptırımlarla doğal olarak hep beraber mücadele edilmesi gerekir. Bizim, Hükûmetin dış politikasına yönelik eleştirilerimiz bakidir, bundan sonra da eleştirilerimiz olacaktır ama bu yaptırımları, Türkiye Cumhuriyeti'ni daha dün kurulmuş bir "muz cumhuriyeti" gibi görmeye çalışan bir anlayışı reddettiğimizi, kınadığımızı açıklıkla ifade etmek isteriz. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bir başka tartışma son zamanlarda, özelikle Milliyetçi Hareket Partisi tarafından dile getirilen bir tartışma, parti kapatmalarıyla ilgili. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanının ağzından ya da "tweet"lerinden parti kapatma yapılması gerektiğiyle ilgili söylemler dile getiriliyor ama bir yandan bakıyoruz ki iktidar partisinden çok cılız sesler geliyor. En son, bildiğim kadarıyla Sayın Kurtulmuş'un yapmış olduğu bir açıklama var, o açıklamanın yeterli olmadığına dair yapılmış başka bir açıklama var. Şimdi, buradaki, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarındaki arkadaşlarımızın bir kısmı, özellikle yaşı daha uygun olan arkadaşlarımız, millî görüş geleneğinden gelen arkadaşlarımız. Millî Nizam Partisi kapatıldı, Refah Partisi kapatıldı, Millî Selamet Partisi kapatıldı, Fazilet Partisi kapatıldı; Türkiye şu ana kadar birçok parti kapatmayla muhatap oldu. Parti kapatmanın hiçbir sorunu çözmediği, Türkiye'de siyaseti hafızasız bıraktığı; parti kapatmanın Türkiye siyasetine negatif müdahale anlamına geldiği hepimizin malumu. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin görüşü, bakışı da çok net. Ama iktidarın ortağı tarafından en üst perdeden dillendirilen böyle bir dile karşı, böyle bir siyasete karşı iktidar tarafından ses gelmiyor olması da manidar. Bu bütçe görüşmeleri kapsamında iktidar partisinin Grup Başkan Vekilleri, milletvekilleri söz alıyorlar, ben beklerim ki bu konuya da bir açıklık getirsinler. Biz de iktidar partisinin bu konudaki açık duruşunu -kendisi geçmişte bu tür parti kapatmalardan muzdarip olmuş bir parti olarak- net duruşunu buradan, Meclis kürsüsünden görelim.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz bir yerel seçim süreci yaşadık 31 Martta. O yerel seçim süreci çok sorunlu bir yerel seçim süreci oldu. İktidar cenahı -Cumhur İttifakı- kampanyayı beka meselesi üzerine kurdu yani eğer muhalefet partileri belediyeleri kazanırlarsa, yerel seçimleri kazanırlarsa maazallah, Türkiye uçurumun kenarına geldi, muhalefet partileri kazandığında uçurumdan aşağı düşecek anlamına gelecek bir siyaset kurguladılar. Ne oldu? Muhalefet, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi 11 büyükşehri kazandı, şu anda Türkiye'nin yarısını yönetiyor. Hatta daha ileriye gittiler "Mansur Yavaş kazanırsa faturaları teröristler dağıtacak." dediler, bunlar hepinizin malumu. Seçimi iptal ettirdiler, İstanbul seçimini iptal ettirdiler, İstanbul seçmeni 23 Haziranda tekrardan seçime gitti, orada da Türkiye siyasetine çok güzide bazı cümleler eklenmiş oldu. Örneğin, "Koskoca İstanbul seçimi 14 bin oy farkla kazanılır mı?" cümlesi Türkiye siyasi terminolojisine girmiş oldu. "Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey oldu." cümlesi Adalet ve Kalkınma Partisinin önemli pozisyonunda bulunan bir kişisinden dillendirildi. Hatta İstanbul seçimlerine müdahale edebilmek için INTERPOL tarafından kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan bulundu, ayağına TRT muhabiri gönderildi; seçime müdahale edebileceğini düşündükleri açıklamalar onlara yaptırtıldı. Velhasıl hiçbiri işe yaramadı, vatandaş sizin söylemiş olduğunuz sözlerin tamamını bir kenara koydu ve gitti kendi iradesini ortaya çıkaran bir seçim sonucuna imza attı.

Türkiye ondan sonra ağır bir ekonomik krize girdi, zaten ekonomik krizdeydi, kriz buhrana dönüştü. Şimdi gelmiş olduğumuz noktada insanımız aç, ağır bir yoksullukla mücadele ediyor. Ne bizim kültümüzde ne bizim inancımızda ne bizim aile değerlerimizde, hiçbir yerde övülmeyen intihar vakaları almış başını gitmiş durumda. En son, Samsun'da bir eline "iş ve aş" yazıp intihar eden bir yurttaşımızı gördük. Şimdi, bu kadar ağır bir durumda, bizim belediye başkanlarımız, seçilmiş olan belediye başkanlarımız vatandaşa hizmet için özel bir çaba gösteriyorlar. Bahane bulmuyorlar, hiçbir konuda, kendileri yapmış oldukları hizmetten ya da sorumluluktan geri adım atmayacak bir şekilde davranıyorlar ama iktidarın da bizim belediyelerimizin yapmış olduğu işlere engelleme yönünde ağır çabaları var. Şimdi 2 örnek vereceğim -sürem de azalıyor- bir tanesi İstanbul Halk Ekmek meselesi arkadaşlar. Çok acı bir durum var: Biliyorsunuz, Halk Ekmek normal piyasa koşullarının neredeyse yarısı fiyatına sağlıklı ekmek üreten, satan bir kuruluş. Bundan önce de uzun zaman Adalet ve Kalkınma Partili belediyeler tarafından yönetildi, şu anda Cumhuriyet Halk Partili bir belediye tarafından yönetiliyor. Değerli arkadaşlar, Halk Ekmek şu koşullarda yani kış koşullarında, yağmur altında, kar altında, ucuz fiyata sağlıklı ekmek alabilmek için yurttaşlarımızın önünde kuyruklara girdiği bir yer, Halk Ekmek büfelerinin önünde kuyruğa giriyor vatandaşımız. Bu büfelerin sayısının artırılması için bizim arkadaşlarımız önerge veriyor, 142 yeni büfe kurulması için Büyükşehir uhdesinde olan yerlerde. Adalet ve Kalkınma Partililer ısrarla bunu reddediyor. Arkadaşlar, vatandaş ucuz ekmeğe erişmek istiyor. Hani bir "kuru ekmek" tartışması oldu ya burada; midesine kuru ekmek girebilsin diye vatandaş kuyruğa giriyor, saatlerce bekliyor ve ucuz ekmek almak istiyor; bunu engelliyorsunuz. Bunu niye engelliyorsunuz arkadaşlar? O vatandaş geçmişte sizlere oy verdi, bugün bize oy veriyor. Vatandaş aç, sizin ekonomik politikalarınızın sonucunda vatandaş eziliyor, emekçiler eziliyor ve ekmek alabilmek için çaba gösteriyor.(CHP sıralarından alkışlar) Gündeme geldiğinde Komisyona havale ediyorsunuz, Komisyonda yedi ay bekletiyorsunuz arkadaşlar, sonra tekrardan gündeme getirildiğinde bu sefer reddediyorsunuz. Bunu anlamakta ben zorluk çekiyorum. Vatandaşa hizmet etmeye çalışan belediyeler var, belediye başkanları var, ellerini kollarını bağlamak için her şeyi yapıyorsunuz, bu birinci örnek.

İkinci örnek, Mersin Büyükşehir Belediyesi 4 kez borçlanma talebi getiriyor, 250 milyon lira borçlanmak istiyor, borçlanma talebinin gerekçesinin ne olduğunu da açık seçik ortaya koyuyor yani bu borçlanmayla ne tür hizmetler yapılacağı Adalet ve Kalkınma Partili, Milliyetçi Hareket Partili belediye meclis üyelerine anlatılıyor, 4 kez reddediliyor; komisyona geliyor, komisyondan ret cevabı yazılıyor, veriliyor ama gerekçe yok. Neden reddedildiğinin, ne komisyon başkanı ne komisyon üyeleri ne de meclisin toplandığı gün kürsüye çıkan belediye meclis üyeleri, gerekçesiyle ilgili herhangi bir şey söylemiyorlar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, pandemiden dolayı bir genelge yayınlandı, esnaf kepenk kapattı. Mersin'de 8.500 esnaf bu genelgeden etkilenmiş ve kepenk kapatmış. Bu esnafın evinde kullanmış olduğu su faturasının 500 lirasını belediye kendi uhdesinden ödemek üzere karar alıyor, bu borçlanmayı oralara kullanacak, başka yerlere kullanacak, fide dağıtımında kullanacak, yol yapımında kullanacak; vatandaşa sosyal hizmet için, gıda yardımı için kullanacak ama siz bunu reddediyorsunuz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, az önce CAATSA yaptırımlarıyla ilgili konuştuk. Türkiye'nin bir sorunu var dış politikada; eleştiriyor olmamıza rağmen Türkiye'nin bu konuda birlik içinde net bir mesaj vermesi gerekiyor. Amerika'ya, okyanusun ta öbür tarafındaki bir devlete mesaj vermek için biz bir araya geliyoruz, elimizde kendi yoksullarımız var arkadaşlar, kendi yoksullarımıza bakarken biz hizmet etmek istiyoruz, niye engelliyorsunuz, niye engelliyorsunuz arkadaşlar? Yani yağmurun altında, çamurda Halk Ekmek kuyruğuna giren vatandaş konusunda niye yardımcı olmuyorsunuz? Bizden onun dışındaki meselelerde yardım istiyorsunuz "Millî birlik meselesidir, bir araya gelelim." diyorsunuz; gelelim, eyvallah, itirazımız yok. Peki, bu ülkenin yoksulları, Amerika'ya karşı bir araya gelinmesinden daha mı az kıymetli arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar) Bizim, önce kendi insanımıza sahip çıkan, kendi insanımıza sahip çıkan belediye, hükûmet, meclis -kim sahip çıkıyorsa- ona da sahip çıkan bir anlayışla bu süreci götürmemiz lazım.

Türkiye ağır bir ekonomik kriz altında, ekonomik krizin müsebbibi sizsiniz arkadaşlar, on sekiz yıldan beri siz yönetiyorsunuz. Sizin ortağınız askıda ekmek kampanyası başlatmak zorunda kaldı sizin izlemiş olduğunuz bu ekonomik politika nedeniyle. Sizden ricamız: Bütçe görüşmelerinde birçok şey söylendi, birçok şey ifade edildi; umarım, buradan, bizim de önerilerimizden bir sonuç çıkarırsınız ve Türkiye'nin daha kötüye gitmesini engelleyecek bir siyaset izlersiniz.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, teşekkürler.