| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 17.12.2020 |
HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız; evet, on birinci gününde bütçe tartışmalarını yürütüyoruz ve sona doğru yaklaştık. Tabii, çok önemli tartışmalar gerçekleşti bu süreç içerisinde, çok ibretlik tartışmalar gerçekleşti, tarihe önemli notlar düşüldü. Öncelikle, ilk dikkat çekmek istediğim noktalardan bir tanesi, bu bütçe tartışmaları içerisinde aslında bütçeye rengini de veren, bütçeye bir düzeyde mantığını da katan Amerika'yı kınama bildirisiyle başlamak istiyorum. Şimdi, Amerika'yı kınama bildirisine partiler tarafından -HDP hariç- imzalar atıldı ve bu bildiri de Türkiye'nin ali menfaatleri, millî menfaatleri olarak tariflenerek imzalandı ve bu da "antiemperyalizm" olarak temellendirildi. Şimdi, buradan şunu söylemek istiyorum: Bu, antiemperyalizm falan değil arkadaşlar yani bu, ABD karşıtlığı, Fransa karşıtlığı, bir emperyalizm karşıtlığı anlamına maalesef gelmiyor. Eğer böyle bir yanılgı varsa bunu tezelden düzeltelim.
Şimdi, biliyorsunuz emperyalizm, kapitalizmin bir aşaması, bir üst evresi yani tekellerin dünyaya hâkimiyeti meselesidir. Dolayısıyla, kapitalizme karşı olmadan yani sermaye düzenine karşı olmadan emperyalizme karşı olunamaz. Buradan ne kendimizi ne de halklarımızı kandırmayalım.
Şimdi, biz buradan şu soruyu soruyoruz... Çünkü -bizim- HDP üzerinden özellikle bir linç kampanyası da yürütüldü bu imzanın üzerinden, bildiri üzerinden. Şimdi, biz şunu söylüyoruz: Sermaye blokları arasında, eksenler arasında, emperyalist eksenler arasında pinpon topu gibi gidip gelmenin başarılı bir ulusal siyaset olarak, uluslararası siyaset olarak sunulmasına biz itirazlarımızı ortaya koyduk. Bu bir siyaset falan değil, bu bir pinpon topu siyaseti. Dolayısıyla, siz, örneğin uluslararası tekellerin ülkedeki siyasetine, ülkedeki yatırımlarına itiraz etmediğiniz koşullarda yani dolayısıyla siz, Alamos Gold firmasının Kaz Dağları'ndaki işgalini durduramadığınız koşullarda; siz, Karadeniz'de fındığı peşkeş çektiğiniz Ferrero şirketine itiraz etmediğiniz koşullarda; siz, madenleri teslim ettiğiniz Kanadalı şirketlere itiraz etmediğiniz koşullarda ve yine bildiri yazdığınız Amerika'nın üslerini kapatmadığınız koşullarda sizin antiemperyalizminiz aslında iç siyaseti bir dizayn etme meselesidir. Dolayısıyla, biz bunu tümden yanlış, yanılgılı bir politika olarak belirliyoruz. Buyurun, gelin, örneğin Amerikalı Cargill şirketinin ayrıcalıklarını ortadan kaldıralım, var mısınız? İnsanları zehirleyen Cargill şirketi Türkiye'de. Siz mısırı neredeyse bitirdiniz, onun yerine nişasta bazlı şekeri getirdiniz ama bunun yanında Amerika'yı sözüm ona eleştiriyorsunuz, sözüm ona bildiri yayınlıyorsunuz. Buna kimse inanmaz. Gelin, Amerika'nın üslerini kapatalım, var mısınız? Getirin, biz de HDP olarak imza atalım bunun altına. Dolayısıyla, kapitalizme karşı olmadan, sermaye sistemine karşı olmadan emperyalizme karşı olunmaz. Emperyalizm dışsal bir olgu değil, tamamen içsel bir olgudur.
Şimdi, burada, tabii, çok önemli şeyler öğrendik bu bütçe tartışmalarında. Ne öğrendik? Bir: Ülkede işsizliğin olmadığını öğrendik. Ülkede kadın cinayetlerinin artmadığını öğrendik. Ülkede pahalılığın olmadığını öğrendik. Ülkede ormanların tahrip edilmediğini, ormanların eksilmediğini öğrendik. Ülkede maden şirketlerinin talanının olmadığını öğrendik. Böylece, şu söylenmiş oldu bize: "Siz anlamıyorsunuz, siz görmüyorsunuz ama her şey pekâlâ çok iyi gidiyor. Ekonomi, Almanya'yla yarışır düzeyde. İşsizlikle mücadelemiz dünyada rekor kırıyor. Birilerinin himayesinde çevreciliğimiz rekor kırıyor ve dolayısıyla siz aslında bilmediğiniz, görmediğiniz bir hayalin propagandasını yapıyorsunuz." denmiş oluyor bize.
O zaman ben de bugün işten atıldığı için greve çıkan, sendikalı olduğu için eyleme çıkanlara; yaşam alanlarını korumak için, tarım alanlarını korumak için direnen köylüler adına, köylülere şuradan sesleniyorum: Ey maden işçileri, ey metal işçileri; baretlerinizi usulca yere bırakın ve kolluk güçleri, şirketleri korumak üzerine görevlendirilmiş kolluk güçleri; kurduğunuz barikatları kaldırın.
Ey maden işçileri, haklarınızı gasbeden maden şirketlerine karşı geliştirdiğiniz eleştirilerden vazgeçin, onlar bu ülkenin millî ve ulusal değerleridir, onlara karşı geliştirdiğiniz her itiraz sizi vatan haini yapar.
Ey köylüler, çiftçiler; tarım alanlarınıza göz dikmiş; dozerlerle, polislerle, jandarmalarla gelmiş olanlara karşı kurduğunuz barikatları kaldırın, onlara zulmetmeyin; eğer yaparsanız siz bu ülkenin geleceğine, ulusal menfaatlerine karşı çıkmış olursunuz. O yüzden usulca durun ve Amerika'ya karşı imzalanan metne bakarak huşu içerisinde dua etmeye devam edin. İşte, bu süreçte bize söylenen bunlardı.
Şimdi, başka ne öğrendik biz? Ne zaman açlık, yoksulluk konuşulsa orada ulusal bir hamaset edebiyatıyla karşı karşıya kaldık. Kürtlere karşı geliştirilen ulusal inkâr politikalarının ne kadar da açlığı, yoksulluğu örtmek için kullanılan bir araca dönüştüğünü görmüş olduk. Peki, biz buradan ne sonuç çıkarıyoruz? Buradan halklarımıza sesleniyorum, işçi sınıfı ve emekçilere sesleniyorum: İşte bu yüzden Marx'ın dediği gibi "Başka bir ulusu ezen ulus asla özgür olamaz." İşte bu yüzden işçi sınıfı en temel ihtiyaçlarından kaynaklı bile; sendika hakkı için, grev hakkı için, ücret hakkı için bile Kürt ulusunun içinde bulunduğu ulusal boyunduruk politikasına karşı çıkmak zorundadır, Kürt ulusunun özgürlüğü mücadelesine destek olmak zorundadır. Ben bir Türk sosyalist olarak çok net ifade ediyorum: Bu ırkçı, milliyetçi hezeyanlara karşı kendi geleceğimi, halkımın geleceğini, halkların geleceğini bu ulusal, özgürlükçü, eşitlikçi mücadelede yani halkların eşitliği ve kardeşliği mücadelesinde görüyorum. Dolayısıyla buradan Türk halk onuruna, onurlu Türk halkına sesleniyorum: Bu bütçe süreci bir kez daha göstermiştir, kim size ulvi değerlerden, hamaset edebiyatından bahsediyorsa bilin ki onlar sizin cebinize gözünü dikmiş durumdadır. O yüzden bugün çağrımız şu olmalıdır: Eğer özgürlük istiyorsak, ekmek ve aş istiyorsak bu politikaların karşısında dimdik durmak durumundayız.
İki tür siyaset var; biri halkı için kendinden geçenler, biri de kendisi için halktan geçenler. İşte, birincisi bizim yoldaşlarımızdır; cezaevlerinde halk için, adalet, eşitlik ve özgürlük için bedel ödeyenlerdir. Bugün halk için cebinden bir kuruşu feda etmeyecek olanlar bize vatanseverlik edebiyatı yapıyorlar, hamaset nutukları atıyorlar; bunu reddediyoruz. Eğer varsanız, işte, görmek istiyorsanız bizim yoldaşlarımız cezaevlerinde, yaşamın her alanında kendinden geçenlerdir. İşte, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve binlerce yoldaşımız bu mücadelenin neferleridir. Onları buradan bir kez daha selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Sonuç olarak -başta söyledik, tekrar söyleyerek bitireceğim- bu bütçe sarayın bütçesidir, bu bütçe sermayenin işçi sınıfı ve emekçileri, ezilen halkları sömürme, boyunduruk altında tutma politikasının aracıdır, aparatıdır. Bu süreç kuşkusuz ve kuşkusuz halklarımız, işçi sınıfı ve emekçiler tarafından görülüyor fakat -burada AKP'nin söylediği- "Görüyorlar ama niye bize hâlâ oy vermeye devam ediyorlar?" deniliyor. Buna cevabımız şudur: İzin verin, buyurun, eşit koşullarda, o trol ordunuzla, o tümüyle hâkimiyet kurduğunuz basına eşit çıkalım, eşit siyaset yürütelim, bakalım, halkımız kime oy veriyor. Buyurun, buyurun.
Muhalefete dönük geliştirdiğiniz imha siyasetine, siyasi soykırım operasyonlarına son verin, bakalım halkımız ne karar veriyor. Halkımızın sessizliğini siz bir rıza olarak görmekten vazgeçin; emin olun, bu bir yer altı magmasıdır, patlamaya hazır bir volkandır. Bu bir sınıf mücadelesidir, bu süreç bir sınıf mücadelesidir; ezilenlerin egemenlere karşı, sermaye düzenine karşı bir mücadelesidir ve dolayısıyla bu mücadelede eğer emek-sermaye çelişkisi varsa, eğer bir zulüm varsa, bir çelişki varsa, bir halkın en temel değerlerine karşı bir saldırı varsa bilin ki orada direniş olacaktır, bilin ki orada mutlaka ve mutlaka kazananlar olacaktır.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)