| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 17.12.2020 |
MHP GRUBU ADINA SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizleri televizyonları başında izleyen büyük Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, siz de hoş geldiniz.
Bugün, Milliyetçi Hareket Partisi olarak hazırladığımız bir vizyon projeyi sizinle paylaşacağım. Bu proje nedir? Spor ve sanat yaparak yeni bir nesil, daha sağlıklı bir nesil nasıl yetiştirebiliriz? Önümde bazı veriler var, ben de bu kadar vahim durumda olduğunu bilmiyordum. Sağlık Bakanlığının Obezite Raporu, 22/11/2020. Türkiye nüfusunun yüzde 31,5'u obezite, yüzde 34'ü aşırı kiloyla mücadele ediyor. Türkiye'de aşırı kilo ve obeziteyle mücadele eden vatandaşların sayısı nüfusun yüzde 65'i yani 83 milyonda 54 milyon kişi. Bizim ülkemizde 54 milyon kişi obezite ve aşırı kiloyla uğraşıyor. O zaman, bu verilere, bu ölçülere bakarsak bu Mecliste de 600 milletvekilinin yüzde 65'i yani 390 kişi obezite ve fazla kiloyla mücadele ediyor, bununla uğraşıyor, bunun sıkıntısını yaşıyor. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre ise 53 ülkenin içerisinde Türkiye 1'inci sırada. Avrupa'da zaten 1'inci sıradayız ama Avrupa'nın obezite ilerlemesinin 2 katına ulaşmışız. Bir önceki yıllara gittim, her sene büyük bir artışla bu devam ediyor. Bu da bize neyi gösteriyor? Biz beden olarak sağlıksız bir toplumuz. İşte bununla ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin hazırlamış olduğu bir projeyi sizinle paylaşacağım. Ancak Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk 1932'de buna benzer bir proje hazırlamış ve hayata sunmuş. Mutlaka biliyorsunuzdur ama sizinle bunu paylaşmak istiyorum. 1932 yılında Kurtuluş Savaşı'ndan çıkmış bir ülke; bitik vaziyette, harap vaziyette, gençlerin zaten şehit olmuş çoğu, kalanlar da zayıf, cılız. Atatürk, bir türlü istediği gibi bir toplum görmüyor, bir gençlik görmüyor. Düşünüyor ne yapayım, ne edeyim diye. O zaman 1932'de olimpiyatlar düzenleniyor. Atatürk diyor ki yanındaki yaverlerine: "Bu olimpiyatları kim düzenliyor bir bakın." Diyorlar ki: "Fransız Baron Pierre de Coubertin diye bir adam." Bu olimpiyatları, modern olimpiyatları bulan ve başlatan adam. Diyor ki: "Onu Türkiye'ye getirin." Diyorlar ki: "Efendim, bu gelmez." O zamanki olmayan bütçeden, olmayan paradan bile "Verin parayı getirin." diyor. Gidip adama teklif yapıyorlar -Türkiye'nin haritadaki yerini bile bilmiyor- adam "Ben gelmem." diyor. Geri dönüyorlar "Efendim, gelmedi." diyorlar. "Daha fazla para verin, gidin bütçeden ne kadar istiyorsa o kadar para verin, fazlasını verin, o adamı mutlaka getirtin, lazım bize." diyor. Bir daha gidiyorlar -adama nasıl bir para veriyorlarsa o zamanki bütçeden o yoklukta- adam kabul ediyor, Türkiye'ye geliyor. Atatürk, kendisine diyor ki: "Beyefendi, sen olimpiyatları bulan ve bunu organize eden bir kafaya sahipsin. Türk gençliğine öyle bir program yap ki ben gürbüz, yetişmiş, sağlam vücutlu, sağlam kafalı gençler istiyorum yani uzun vadeli bir proje istiyorum." diyor. Adam oturuyor, projeyi hazırlıyor, yanında da Atatürk'ün yaverleri var, onlar da yanında, öğrensinler diye onunla beraber çalışıyorlar. Adam ilk önce Spor Genel Müdürlüğü yasasını hazırlıyor, 1932'de hazırladığı yasayı hâlâ kullanıyoruz, aradan seksen sekiz sene geçmiş, o zamanki yasayı hâlâ kullanıyoruz biz, Gençlik Spor Müdürlüğünde. Tabii, adam diyor ki: "Bana arazi lazım; benim bu gençlere, bu millete spor yaptırmam lazım." Atatürk "Tabii, ne kadar istiyorsan söyle." diyor. Hollanda'nın bugünkü yüz ölçümü kadar araziyi, Gençlik ve Spor Bakanlığı yok o zaman Gençlik Spor Müdürlüğü var, oraya devrediliyor. Adam, ilkokuldan başlayarak spor yaptırmaya yönelik bir proje hazırlıyor, Atatürk'ün önüne koyuyor. Atatürk projeyi görüyor, çok beğeniyor. Öğretmenleri topluyor -çünkü Millî Eğitim Bakanlığıyla beraber yapılacak bir proje- "Ey öğretmenler sizden öyle bir nesil istiyorum ki iyi yetişmiş, bedensel ve kafa olarak sağlam, gürbüz gençler istiyorum." diyor, ondan sonra hepimizin bildiği "Ey öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır." lafını söylüyor. (MHP sıralarından alkışlar)
Şimdi bunu niye anlattım? 1932 senesinde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün vizyonu... Şimdi, Atatürk 1932'de bunu yaptıysa, bu vizyonu ortaya koyduysa biz de hep beraber bunu başarabiliriz.
Bu proje nasıl bir proje, biraz bahsedeyim size. Şimdi, biraz önce söyledim, obeziteyi anlattım. Obezite ve aşırı kiloyla uğraşan insanlarımızın hangi hastalıklara yakalanabileceğini ve hangi hastalıklara yakalandığını saymaya kalksak süremiz yetmez. Demek ki biz kabul edeceğiz, biz bedensel olarak hasta bir toplumuz. İşte, buna nasıl bir çare bulabiliriz?
Bazı rakamlara baktım -sadece Sağlık Bakanlığının değil- Türkiye'de yıllık sağlık harcaması bütün hepsi içinde olmak üzere 238 milyar TL. Yani, Türkiye bütçesinin çok önemli bir kısmı, Türkiye sağlık harcamalarına gidiyor. Neden gidiyor bu sağlık harcamalarına? Hastaneler yapılıyor, doktorlar yetiştiriliyor, üniversiteler kuruluyor, ilaçlar yapılıyor, bunlar satılıyor; demek ki bu hastalıklarla ilgili harcanıyor bu 238 milyar lira.
Şimdi, şeye baktım: İlköğretim öğrenci sayısı 18 milyon Türkiye'de, üniversite öğrenci sayısı da 8 milyon. Peki, beden eğitimi dersleri ne kadar? İlköğretimden liseye kadar haftada 2 ders, kırkar dakika yani seksen dakika.
Şimdi, proje nasıl bir proje? Bizim bu hazırladığımız, söylediğimiz proje şu: İlkokula başlayan bir çocuk düşünün, 6 yaşında... Bizde spor kültürü yok yani toplum olarak spor kültürümüz yok, ülke olarak yok çünkü. Neden? Yerleşmemiş, yerleştirmemişiz biz; bu, hepimizin problemi, hepimizin suçu. Spor kültürümüz olmadığı için de bir spor yapmak aklımıza gelmiyor. Aramızda mutlaka spor yapanlar var ama siz spor yapıyorsunuz, anneniz yapmıyor, babanız yapmıyor, yeğeniniz yapmıyor, halanız yapmıyor; neticede bir spor kültürümüz yok. Görüyorum burada, yürüyoruz, hep beraber yürümeye çalışıyoruz ama o da bir yere kadar. Ne zaman biz spor yapmaya çalışıyoruz? İşte, hastalanmaya başladığımız zaman, kilo almaya başladığımız zaman, daha çok da kilo vermek için spor yapıyoruz ama bizim aslında sağlık için spor yapmamız gerekiyor.
Şimdi, proje şu: İlkokul birinci sınıfta 6 yaşında bir çocuk düşünün, okula başlayacak. Bu çocuğun fizik yapısına göre testler yapılacak, belki ailesinde sportif birileri daha vardır, genden geliyordur. Çocuğun yeteneğine göre bir spor dalı veriyorsunuz kendisine; futbol, güreş, basketbol, yüzme, halter, neyse. Aynı çocuğa bir tane de sanatsal bir şey yüklüyorsunuz, spor gibi sanatsal bir görev veriyorsunuz; kendi isteğine göre bir enstrüman çalabilir, tiyatro oynayabilir, sinema oynayabilir, folklor yapabilir, sanatsal herhangi bir şey. Tabii ki benim bu söylediğime başlarken en önemli şey bu ders sayısını artırmamız yani haftada iki saat kırkar dakikayla bu proje olmayacak bir şey. Biz ne yapacağız peki bu çocuklara? Bu çocuklar başladı; hafta içi en az altı saat, 6 ders, en az. O branşta spor yapacaklar ve o sanatsal faaliyeti sürdürecekler. Lise bittiğinde, bu çocuk 18 yaşına geldiğinde on iki sene spor ve sanat yapmış olacak. Bir beş sene de üniversite koyduğunuz zaman, bu çocuk üzerine bir beş sene daha koyduğunuz zaman, 23 yaşına geldiğinde on sekiz sene spor ve sanat yapmış olacak.
Şimdi, sizlere soruyorum ben: Hayatının yirmi üç senesinde on sekiz sene spor ve sanat yapmış bir çocuk, ondan sonraki hayatında spor yapmaya devam eder mi?
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Eder.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Mutlaka eder. Peki, hafta arası bunlar spor yaptı, bu sanatsal faaliyeti de yaptılar. Hafta sonu da bütün Türkiye'de, özellikle kendi illerinde okullar arası bu yarışmalar olacak. O zaman çocuk haftada altı saat, hafta içi spor ve sanat yapacak, hafta sonu da bu sanatsal ve sportif faaliyetlerle ilgili okullar arası yarışmalara katılacak. Peki, bu mu daha iyi olacak yoksa çocukları sabahtan akşama kadar okula gönderip, akşam eve geldikten sonra tekrar hocaları eve getirip, sınav sınav hazırlayıp spor ve sanattan uzak tutmak mı daha iyi? O zaman işte, çocuklarımız obez olmaya başlıyorlar.
Peki, 23 yaşında, on sekiz sene spor yaptı bu çocuklar, bundan sonraki hayatında da vücut zaten isteyecek, spor yapmaya devam edecek; bunu hepimiz kabul ediyoruz. Peki, biraz evvel bir şey söyledim: "238 milyar TL Sağlık Bakanlığının sağlık harcamaları var." Neden var? Çünkü bu kadar hasta var, onun için bu kadar para harcanıyor. Türkiye, bugün sağlık konusunda özellikle hastanelerin yapımı ve içindeki ekipmanlar açısından -ben dünyayı gezmiş bir adam olarak gururla söylüyorum ki- dünya çapında. Bizim doktorlarımızın kalitesi, bilgisi, görgüsü, fedakârlığı zaten dünyanın en iyileri arasında. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Özellikle, bu pandemi döneminde gösterdikleri bu fedakârlığı zaten konuşmaya gerek yok, hepsine minnettarız.
Peki, bu kadar parayı hastalandığımız için harcıyorsak ben de size bir daha soruyorum buradan: Öyle sağlıklı bir nesil yetiştiriyoruz ki, 23 yaşına gelmiş, on sekiz sene spor ve sanat yapmış bir neslin bu kadar hastalanma ihtimali var mı? Mümkün değil. Peki, bu kadar hastalanmayacak bir nesil düşünün, bu nesil bu kadar hastaneye gidecek mi, bu kadar hastaneye gerek var mı, bu kadar ilaca gerek var mı? Tabii ki yok.
Peki, diyelim ki bu 238 milyarın 100 milyarını indirdik biz bu şekilde, tekrar oradan artan parayı, tekrar millî eğitime ve Spor Bakanlığına, gençlerimize harcarsak bu döngüyle yirmi sene içerisinde Türkiye'de yeni bir nesil yaratabiliriz spor yapan, sanat yapan, sağlam kafalı, sağlam vücutlu bir nesil. Peki, spor yaparsak, bu projeyi hayata geçirebilirsek ne olacak? Bu kadar hastaneye gitmeyeceğiz, bu kadar ilaç kullanmayacağız; o zaman demek ki hastalanmadığımız için bunları yapmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Kaptana bir dakika da benden.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Peki, teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu kadar sağlık harcaması yapmayacağımıza göre, artan parayı -dediğim gibi- bu tarafa kaydırdığımız zaman para nereye gidecek? Çocuklarımıza, gençlerimize, eğitime ve spora.
Şimdi, bazı notlarım var tabii, bir dakika daha isteyeceğim Başkanım.
Bunu yaptığımız zaman, bu çocuklarımızı neden koruyacağız? Başta uyuşturucu belasından ve kötü alışkanlıklardan koruyacağız. Neden koruyacağız? Bu dijital bağımlılıktan koruyacağız. Peki, kolay bir şey mi bu söylediğim? Kolay bir şey değil ama çok zor da değil arkadaşlar. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir, buna imkânlarımız var bizim; başta Millî Eğitim Bakanlığı ve Spor Bakanlığı buna öncülük yaparsa biz bunları yapabiliriz.
Peki, bu kadar eğitmeni nereden bulacağız? Haftada altı saat, hafta sonu bu müsabakalar... Arkadaşlar bu Beden Eğitimi Yüksekokulu öğrencileri var; bunlar dört sene, beş sene o okullarda okudular, bu gençleri nasıl yetiştireceklerini öğrendiler. Şu anda sayıları 50 binin üzerinde; mezun olmuş ve şu anda iş bekliyorlar. İşte proje, işte ekip; işte her şey var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ KEVEN (Yozgat) - Garsonluk yapıyorlar.
BAŞKAN - Selamlayalım.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım, teşekkür ederim.
Yani, bu anlattığım şey, aslında, baktığınız zaman acaba hayalî bir şey mi? Hiç hayalî değil. Türkiye'nin buna imkânları var. Bu projeye -dediğim gibi- Millî Eğitim Bakanımız ve Spor Bakanımız öncülük edecek, Hükûmetimiz öncülük edecek, biz de yardım edeceğiz. Çünkü eğer bu son birkaç yıldır, bu obezite ve aşırı kilolarla mücadelenin ilerleme safhasına baktığım zaman -beş sene önce, dört sene önce, üç sene önce, on sene önce- büyük bir felakete gidiyoruz.
Ben, buradan Milliyetçi Hareket Partisi adına böyle bir projeyi açıkladım. (MHP sıralarından alkışlar) Bu, bir vizyon projedir, bu projeye katılacağınızı da düşünüyorum.
ALİ KEVEN (Yozgat) - Niye olmasın?
SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Sayın Başkanım, bana ek süre verdiğiniz için de teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)