| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 17.12.2020 |
HDP GRUBU ADINA REMZİYE TOSUN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili madde üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, 22 Ekim 2020 tarihinde yine siyasi bir soykırım operasyonuyla gözaltına alınıp tutuklanan HDP Diyarbakır İl Eş Başkanlarımız Hülya Alökmen Uyanık ve Zeyyat Ceylan şahsında, tüm siyasi tutsakları saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
Geçmiş yılların bütçelerinde olduğu gibi bu yıl hazırlanan bütçenin de ne yazık ki halkın sağlık, eğitim, sosyal güvenlik ve sosyal hizmetler ihtiyaçlarına cevap vermediği ortadadır. Amaçlanan halkın çıkarları değil, sermayenin, işverenin, rantçının, yandaşın, eş dost, akrabanın çıkarları olunca ortaya böylesi, yerli ve yabancı tekellerin ve savaş lobisinin ihtiyacına göre hazırlanmış bir bütçe çıkmıştır. Emekçiler, işçiler, gençler, kadınlar bu bütçede yok çünkü halkın bütçe hakkı yok sayılmıştır. Bütçe hakkı yok sayıldığı için muhalefet partileri, demokratik kitle örgütleri, emek örgütleri, kadınlar ve kadın örgütleri, sağlık emekçileri, emekliler, kısacası iktidar dışında tüm kesimler bu sürecin dışında tutulmuştur. Daha da ötesi, tek adam rejimiyle birlikte Meclis de baypas edilerek bu bütçe saray tarafından hazırlanmıştır. Saray rejiminin bu bütçesinde de çocuklar yok, engelli bireyler yok; sağlık, eğitim, kamu hizmetine erişim ve sosyal güvence hakkı yok; eşitlik, özgürlük, adalet, insan hakları bu bütçede yine yok. Peki bu bütçede ne var? Yağma var, talan var, yolsuzluk var, rant var, ekolojik yıkım var.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ezbere sözler bunlar. Burada hizmet var, mücadele var, memleket aşkı var, sevdası var, vatan mücadelesi var.
REMZİYE TOSUN (Devamla) - 2021 yılı bütçesine baktığımızda yine, gelir eşitsizliğinin derinleştiğini, adaletsizliğin büyüdüğünü görüyoruz. En ağır yük olan vergiler üzerinden bir kez daha emekçi halka yüklenirken toplanan bu vergiler ise halka geri dönmüyor. Halk için ne bir kamu hizmeti üretiliyor ne de halka iş sağlayacak, halkın yaşam kalitesini yükseltecek yatırımlar yapılıyor. Peki, AKP topladığı bu vergilerle ne mi yapıyor? Tek adam rejimini güçlendirmeyi hedefleyen alanlara harcıyor; savaşı, rantı, toplumsal yaşamın sınırlandırılmasını, kamusal alanların tasfiyesini finanse ediyor. Sonuç ortada; daha fazla sömürü, daha fazla yoksulluk, açlık, sefalet, işsizlik, daha fazla baskı, daha fazla cezaevi, daha fazla işkence, daha fazla ölüm. Çığ gibi büyüyen halkın demokrasi talebi ve iradesine rağmen AKP ve küçük ortağı MHP yaşamı savaş ve şiddetle iç içe, yeni baştan düzenlemeye çalışıyor; bunun finansmanını, hazırladığı bu bütçe aracılığıyla yapıyor, maliyetini ise düzenin en büyük mağduriyetini yaşayan halkımıza yüklüyor. Milyonlar, insanca yaşamanın ve insanca çalışmanın her gün daha da zorlaştığı bu pandemi koşullarında hayatlarını altüst eden sorunlarının çözülmesini beklerken bu iktidar, kendi bekası uğruna kamu kaynaklarını savaşa ve savunma sanayisine aktarmaya devam ediyor. İktidar, kendi gelir ve gider ödeneklerine, örtülü ödeneklerine yüzde 50'nin üzerinde zam yaparken halka açlığı, yoksulluğu dayatıyor; kendileri israf içinde yaşayıp yetim hakkı yemeye devam ederken, bütçeyi hortumlarken "Yoksulluk da zenginlik de insanın fıtratında var." diyerek halka şükretmeyi tavsiye ediyor. (HDP sıralarından alkışlar)
Bu bütçeyle biraz daha sona geldiniz. Tek gerçek var, o da sizin gidecek olmanızdır. (HDP sıralarından alkışlar) Bu vesileyle, milyonların talebini buradan bir kez daha haykırıyoruz: HDP olarak saraya, savaşa değil, işçiye, emekçiye adil, demokratik ve toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir bütçe istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, yaşadığımız pandemi sürecinden hayatın birçok alanı olumsuz etkilendi. Eğitim alanı da iktidarın yanlış eğitim politikalarından dolayı bu süreçten en çok etkilenen alanlardan biri oldu. Eğitim hakkı temelinde bütün çocukların nitelikli eğitime ulaşmasının her koşulda sağlanması gerektiğini bir kez daha açıkça gösterdi. Pandemi süreci, dünyada yaşanan eşitsizliği belki de ilk defa böyle gün yüzüne çıkardı.
Eğitim sisteminde aylardır süregelen bir bocalama var. Pandemiyle birlikte uygulamaya konulan uzaktan eğitim sistemi sadece ekonomik ve teknolojik imkânları olanların erişebileceği bir sistem oldu. Bu imkânlara sahip olmayan çocuklar ise uzaktan eğitim sistemine dâhil olamadı ve Bakanlık bu çocukların eğitim hakkı için hiçbir çaba da sarf etmedi. Salgın öncesinde dahi yoksulluk nedeniyle örgün eğitime erişemeyen binlerce çocuk vardı; şimdi, salgın sırasında, yoksulluk nedeniyle bilgisayar ve internete erişemeyen binlerce çocuk daha eğitim hakkından mahrum kalmıştır. Fırsat eşitsizliği gittikçe derinleşmiştir. Burada asıl sorun, iktidarın tüm öğrencilerin uzaktan eğitime ulaşamadığını bilmesine rağmen herhangi bir önlem almamış olmasıdır.
İlgili sivil toplum kuruluşları, eğitim sendikaları bu konuda Hükûmeti defalarca uyarmıştır ancak öğrenci ve öğretmenlere yönelik ücretsiz internet, tablet, bilgisayar dağıtılması, vergilerin kaldırılması gibi öneriler Bakanlıkça gündeme dahi alınamadı.
Bakın bu fotoğrafa, Mardin'in Kızıltepe ilçesinde çekilmiş. Bu çocuk, interneti olmadığı için pandemiden dolayı kapalı bir kafenin internetiyle EBA'dan derse girmeye çalışıyor; bu kış mevsiminde ayağının çıplak olması da cabası. (HDP sıralarından alkışlar) Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde, bu fotoğrafta olduğu gibi, binlerce çocuk yoksulluktan kaynaklı eğitim hakkına ulaşamıyor.
Bakın, bir fotoğraf daha paylaşmak istiyorum. Yüksekova'nın Serindere köyünde yaşayan, üniversiteye hazırlanan Çiğdem kızımız ne diyor: "Ya, biz kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz? İnsanlar uzaya gidiyor, bizde hâlen şebeke sıkıntısı var. Ben yetkili olsaydım utanırdım." diyor ve ekliyor: "Siz de farkındasınız, doğu ile batı arasında şu dağlar kadar fark var." (HDP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - O eskidendi eskiden, şimdi değil.
REMZİYE TOSUN (Devamla) - Keşke bu manzaralar karşısında, körelmiş vicdanlarınız biraz olsun sızlayabilseydi; belki o zaman eğitim alanında piyasacı, rantçı, antidemokratik politikalardan vazgeçip her çocuğun parasız, ana dilde eğitim alması ve yoksulluğun azaltılması için biraz daha çabanız olurdu. Bu manzaranın sorumlusu sizsiniz. Eğitim gibi son derece önemli bir alanda yaşanan bu fırsat eşitsizliğinin sorumlusu sizsiniz. Krizi, yoksulluğu derinleştiren; bütçe kaynaklarını eğitime, sağlığa değil, savaşa aktaran sizsiniz. (HDP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, OHAL kapsamındaki ihraçlarla yaratılan adaletsizlik hâlâ devam ediyor. Ataması yapılmayan öğretmenler sorunu büyümeye devam ediyor.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Konuşmacının doğudan haberi yok.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Söyledikleri doğru değil, gerçek dışı beyanlar.
REMZİYE TOSUN (Devamla) - Siyasi iktidar ve Millî Eğitim Bakanı öğretmen açığını kapatmamakta ısrar ediyor. Pandemi süreci de tıpkı darbe sürecinde olduğu gibi fırsata çevrilip güvencesiz çalışma şekli olan ücretli öğretmenlik de kalıcı hâle getirilmek isteniyor.
Özetle, öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmemesi, uluslararası sınavlardaki başarısızlıklar, eğitime erişimde yaşanan sorunlar ve daha birçok açıdan Türkiye'de eğitim sisteminde büyük bir kriz yaşanıyor. İktidar, eğitim alanında söz konusu rantçı, bilimsellikten uzak, antidemokratik politikalarında ısrar ederse bu kriz tablosu, Covid-19 pandemisiyle büyük bir çöküşü de beraberinde getirecektir.
Türkiye'de ana dilde eğitim yok sayılmaya devam ediyor. Bugün, dünyanın birçok ülkesinde ana dilde eğitim ve öğretim hakkı anayasal güvence altına alınmıştır. Türkiye'deki durum ise oldukça vahimdir. Devletin farklı dil ve lehçelere yaklaşımı sadece yasakla kalmamış; ana diller yok sayılmış, inkâr edilmiş, özellikle okullarda asimilasyonlar uygulanmıştır.
Peki, ana dil neden önemlidir? Ana dil, halkların geçmişini geleceğe bağlar. Toplumlar tarihsel ve kültürel birikimlerini ana dilleri aracılığıyla sonraki kuşaklara aktarır. Bu yüzden Türkiye'de bir an önce bu yasakçı zihniyet bir kenara bırakılmalı, çok dilli kamu hizmetleri hayata geçirilmeli ve Türkiye'de konuşulan tüm dillerde eğitim hakkı anayasal güvence altına alınmalıdır.
Bizim için en büyük mücadele gerekçelerinden biri olan ana dilde eğitim hakkı, vazgeçilmez, en temel insan haklarından biridir ve sizler bunu anlayana kadar bizler mücadeleye ve savunmaya devam edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)